Mehmet Said Aydın'dan 'Define Tefrikası' - üçüncü bölüm.
“Dinyeper Nehri’ni geçmek Normandiya Çıkarması’ndan
yüz misli daha çok cana mal oldu, ama ondan yüz misli daha az ünlüdür.”
Eduardo Galeano, Aynalar
Bir keresinde uçak İstanbul’un üzerinde geniş turlar atıp iniş izni beklerken denizi görmüştüm cam kenarından. Denizin üstünde duran gemiler hiç hareket etmiyormuş gibiydi ve deniz geniş bir yer yatağının üstünde hafif kırışmış nevresime benziyordu. İşte o geniş nevresimin içimde uyandırdığı boşluk duygusu kadar boş zamanım var, demiştim. Hâlâ çok boş zamanım var ve bir kısmını kafamdan uydurduğum dedemi sanırım sevdim.
Su hepimiz için çok önemlidir. Ama dünyada dedem kadar suya aşkla bakan kimseyi görmedim. Arka avluda nizami bir sesle çalıştığı ilk günlerden, elektrik voltajının hunharca düşüp kalkması sonucu hasta bir kaz sesine dönüşen son günlere kadar elektrikli dinamodan çektiğimiz suyu aşkla izledi. İzlemekle kalmadı, o suyu çok sevdi. Aldı, musluğa götürdü o suyu. Musluğun ucuna mavi hortumu bağlayıp ağaçlara götürdü. Ağaçlardan öteye, kümesin arkasındaki bostana götürmeye niyet etmişti ki, kuyu kazıldı. Define doğurmadığı için ilk büyük hayal kırıklığının nişanesi olarak o kuyu yıllarca hep açık kaldı. Etrafı alelade örtüldü, önüne salıncak yapıldı, etrafındaki incir, zeytin ve nar ağaçları iyice büyüdü ama o kuyu kapanmadı. Yıllar içinde bahçenin civarında büyüyen on kadar çocuğun korku nesnesi olarak hayatını sürdürdü. O sıra yaşça en büyük kimse onun elinde fener, küçükler boy sırasına göre dizilir ve kuyunun etrafına giderdik yaz gecelerinde. Türlü türlü hayaller; birinin kemiği varmış orada, yok aslında orada bir kimlik varmış iyi bakarsak görürmüşüz. Yok yok, aslında sadece geceleri gelip konaklayan tilki varmış, tilkiler öyleymiş, çok sessiz uyurmuş. Ne kimlik gördük aslında o kuyunun içinde, ne kemik, ne de tilki. Olsa olsa kümesten can havliyle çıkan bir tavuğun tüyünü bir şeye benzetmişizdir.
O sabah, Xelef’in artık evi terk ettiği, kerpiç evin kuyusunun da define altını hediye etmediği günlerin sonrasındaki o sabah evden çıktığımda benim hikâyem başladı.