Nisan ayının son günleri, Kuzey Yarımküre’de bağcılık yapan tüm bağcılar için müthiş endişeli zamanlardır. Nuri Bilge Ceylan’ın müthiş filminin adı gibi, epey sıkıntı barındırır.
Bütün sene vereceğiniz emek ve onun karşılığını alıp alamayacağınız, bu zamana bağlıdır. Bu zamanda başınıza gelecek bir don felaketi bütün bir senenin mahsulünü yok edebilir.
Aslında asma bitkisi soğuk havaya dayanıklıdır. Kışın eksi 15 dereceleri bulan soğuk hava asmaları pek fazla etkilemez ama bağların uyanmaya başladığı bahar aylarında görülecek soğuk hava, o sene mahsul almamaya kadar varabilecek, feci sonuçlar doğurabilir.
Gözleri gibi baktıkları, kışın hazırlıklarını, budamalarını yaptıkları, yavaş yavaş yeşile dönen asmalar, özellikle nisan ayının son haftasını atlatmak zorundadır. ‘Atlatmak’ diyorum, çünkü don olayı en çok bu zamanlarda görülür.
Soğuk havaya karşı alınacak fazla bir önlem de yoktur maalesef. Önlemlerin ne işe yaradığı epey tartışmalıdır. Chateau Petrus gibi, maddi olarak fazla kaygısı olmayan üreticilerin donla mücadele için helikopter bile kullandıkları olur.
Aslında sadece havanın soğuması üzümleri kaybetmeniz için yeterli değildir; soğuk havanın toprak üzerinde oturması ve bağları etkilemesi gerekir. Helikopter bunu engellemek için kullanılır. Pervanelerin oluşturduğu hava akımı, soğuk havanın dağılmasını sağlayabilir.
Bizim bağlarımızda ise daha mütevazı yöntemler kullanılır. Halk arasında ‘soğuğun oturması’ olarak bilinen don olayını engellemek için, asmalar arasında eski asma kütüklerinin yakılacağı basit sobalar bulundurup bunları yakmak, lastik yakmak gibi yöntemlere başvurulur.
Burada yapılmaya çalışılan bütün bir bağ arazisini ısıtmak değil, ‘Isınan hava yükselir’ prensibinden hareketle, soğuk havanın uzun süre asmalarla temas etmesini önlemektir. Bazen çeşitli solüsyonlarla toprağın pH dengesini değiştirip dondan kurtulmak gibi çabalara da girilir.
Doğa karşısında ve devasa arazilerde bu mücadeleyi kazanmak epey zordur. Bu sene son 25 yılın en büyük don felaketi Avrupa’da yaşanıyor. Geçen haftalarda, Kuzey Fransa’nın neredeyse tamamında ve Bordeaux bölgesinde bulunan bağlarda don hasarları bildirildi.
Özellikle, ‘sağ yaka’ olarak adlandırılan Bordeaux bölgesinin en kıymetli şaraplarından bazılarının üretildiği Pomerol, Saint Emillion gibi bölgelerde büyük hasarların gözlemlendiği söyleniyor.
Ama Fransız şarapçıların bir sözü var: “Asma ağustosta su, eylül-ekimde şarap yapar.” Yani şimdiden bu senenin iyi bir yıl olup olmayacağını söylemek yanlış olur.
Büyük don felakatlerinin yaşandığı, düşük verim alınan yıllar olmasına rağmen kalitenin çok yüksek olduğu 1945 ve 1961 rekolterini hatırlamak, Çetin Altan’ın tabiriyle enseyi karartmamak lazım. Belki de az ama öz bir yıl olacak. Bunu da zaman gösterecek.
Bizim bağlarımız ise büyük ölçüde bu bahar sıkıntısını atlatmış gibi görünüyor. Yer yer hasarlar olsa da devasa kayıplardan bahsedemeyiz. Umarım bu yıl iyi devam eder.