Televizyonlara bakılırsa Türkiye’deki rejimi köklü biçimde değiştiren ve tüm yetkileri tek bir kişiye bağlayan Anayasa değişikliği teklifi, % 51 civarında evet oranıyla halktan kabul görmüş durumda. Hemen eklemek gerekir ki bu sonuçlar AKP’nin yayın organı durumumdaki Anadolu Ajansı’nın televizyonlara akıttığı bilgidir. Üstelik YSK’nın “Mühürsüz oy zarfları da geçerli sayılacaktır” kararı zaten gün içinde büyük tepki yarattı ve CHP de 2,5 milyona yakın geçersiz sayılması gereken oyun kabul edildiğini öne sürerek seçim sonuçlarını tartışmalı ilan etmiş durumda. HDP de sonuçlara itiraz etmeye hazırlanıyor. Bu açıdan öyle görünüyor ki bu sonuçları öncelikle meşruiyet anlamında tartışacağız çünkü YSK’nın tutumu ve bu tür açıklamalar sonuçları zaten tartışmalı kılıyor.
Ancak bu tartışmaları şimdilik bir kenara ayırıp bu sonuçların doğru olduğunu kabul ettiğimizde bile: sonuçlar yine de tartışmalıdır.
Öncelikle: Devletin, kamunun tüm imkanlarını kullanan, medyadaki sürenin çok büyük bir kısmını kendine ayıran, TRT’yi kendi kanalı haline getiren AKP yüzde 51,36 gibi çok az bir farkla bu halkoylamasını kazanmış görünüyor. Bu açıdan sonuçlar gayet tartışmalı görünmektedir ve tartışılmalıdır.
Ayrıca: MHP’yi yanına alarak girdi bu seçimlere AKP. Son seçim olarak sayabileceğimiz 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP % 49,50 oy almış iken MHP %11,90 oranında oy almıştı. 16 Nisan sonuçlarına baktığımızda MHP tabanının çok büyük bölümünün hatta neredeyse tamamının genel merkezin tercihinin dışında oy kullandığını görmekteyiz. Yani önümüzdeki dönemde MHP açısından tartışılacak çok şey var ve bu halkoylamasının nasıl parlamentodan geçip önümüze getirildiğini hatırladığımızda da yine tartışılacak çok şey var.
Daha da önemlisi: İlk kez üç büyük ilin üçü birden AKP’nin tercihi dışında oy kullandı. İstanbul, Ankara ve İzmir “Hayır” dedi. Buna Adana, Balıkesir, Manisa gibi 1 Kasım’da ve geleneksel olarak AKP ile MHP’nin önemli bir güç oluşturduğu illeri de eklemeliyiz. Bu ciddi bir kırılmadır ve AKP’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın hegemonyasının artık eskisi gibi olmadığını göstermektedir. Bunda elbette MHP tabanının tercihini de hesaba katmalıyız. Ayrıca elimizde net bir veri olmasa da AKP tabanında da bu teklifin “tamamen” kabul edilmediğini söylemek de mümkün hale geliyor, büyük şehirlerdeki sonuçlara bakınca. (Şu notu da ekleyelim mesela: Konya’da Evet oyu %72,88. 1 Kasım 2015’te AKP’nin oyu % 74,52; MHP’nin oyu % %11,40 idi. Buna karşılık, 1 Kasım’da CHP’nin Konya’daki oyu %9,17, 16 Nisan’da ise Hayır oyu %27,12)
En az bunun kadar önemlisi: Kürt illerinden AKP’ye beklenen destek çıkmamıştır. Yani “Seçmen HDP’yi terketti” analizlerinin geçerli olmadığı ortaya çıkmıştır. Yine de Diyarbakır, Mardin, Van, Şırnak, Batman, Hakkari gibi illerde 1 Kasım’daki HDP oyları ile karşılaştırıldığında az da olsa bir düşüş olduğu gözlenmekte. Eş başkan ve vekillerin hapiste olmasıyla bu durumun bir ilgisinin olabileceğini ve gerçek anlamda mitingiler yapılamadığını hesaba katmakta fayda var. Ve son iki yıl boyunca bölgedeki demografiyi değiştirmek için de ciddi bir çaba yürütüldü iktidar tarafından. Ancak yine de bu nispi düşüşü not etmekte fayda var.
Ama en önemlisi: Erdoğan böylesi kritik bir Anayasa değişikliği için Türkiye’yi ikna edememiş görünmekte. Halkoyuna sunulan teklif, şu ya da bu kişinin siyasi yasaklarının kalkması, HSYK’nın yapısının değişmesi gibi bir teklif değil. Türkiye’deki rejim değişiyor, parlamento gidiyor yerine tek yetkili bir kişi geliyor. Böylesi bir değişiklik için yüzde 51 oy belki teknik olarak yeterlidir ancak siyasi olarak yeterli değildir. Üstelik bunu herhangi bir usulsüzlük olmadığı senaryoda söylüyoruz. Bu çapta bir değişikliğin halktan çok daha geniş oranda destek görmesi gerektiği açıktır. Evet ben de biliyorum bunlar biraz spekülatif fikirler, mesela yüzde kaç olsa meşru olacaktır, yüzde 70 mi, ve bu oranı kim belirleyecek mesela? Evet bunlar meşru sorulardır ancak ortada bir de gerçek var: Halkın yarısı bu değişikliğe karşı. AKP’ye düşen, bu teklifi geri çekmek ve eğer çok istiyorsa tadil edip tekrar parlamentoya sunmaktır. 2019’a kadar bu gerilim içinde yaşamak zor olur. Kaldı ki Avrupa Birliği’nden sıcağı sıcağına gelen tepkiler de hayli sert. Anayasa’nın bu şekilde değişmesi durumunda ilişkilerin daha da kötüleşeceğini öngörmek zor değil. Bunun başta ekonomi olmak üzere her alanda yansımaları olacaktır.
Bunlar bardağın dolu tarafları. Ancak biraz da boş yanına bakalım. Böylesine gereksiz ve anlamsız bir Anayasa değişikliği teklifinin dahi toplumun yüzde 50 küsuru tarafından kabul görmesi hala nasıl oy destekli bir otoriter rejim içinde yaşadığımızı göstermekte. Dikkat çekmek gerekir ki bu referandum, OHAL’in toplumun geniş bir kesimini mağdur ettiği, insanların sorgusuz sualsiz işlerinden, memuriyetlerinden edildiği, gazetelerin, televizyonların kapatıldığı, gazetecilerin hapse atıldığı, muhaliflerin ağır bir baskı altında yaşadığı bir ortamda yapıldı. Yani bu kadar geniş çaplı bir baskı rejiminin toplumun yarısının onayını aldığını da bilmek gerekiyor. Üstelik ekonominin hiç de iyiye gitmediği bir ortamdan bahsediyoruz. Yani bu baskı rejiminin, otoriter rejimin ne yazık ki hala bir tabanı var. Bu da önümüzdeki dönemin başlıca meselelerinden biri olmaya devam edecek belli ki..