Nâzım’dan günümüze uzanan bir oyun

Her çağda karşılaşılabilecek bu tip örneklerden birini anlatan, Nazım Hikmet’in ‘İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?’ adlı trajikomik eseri, Tiyatro Adam tarafından sahneye konuyor.

Otoritenin verdiği güç, yöneticilerin, kendilerine ve yönettikleri toplumlara yabancılaşmalarına sebep olur. Hırslarını, erdemli olmaktan üstün tutanların içine düştüğü acınası durum, yavaş yavaş onların sonlarını hazırlar. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Her çağda karşılaşılabilecek bu tip örneklerden birini anlatan, Nazım Hikmet’in ‘İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?’ adlı trajikomik eseri, Tiyatro Adam tarafından sahneye konuyor. Oyunda otorite hırsıyla erdemlerden birer birer vazgeçen bir devlet memurunun dönüşümü anlatılıyor.

Sergey Konstantinovic Petrov, kasabanın en yüksek mevkiye sahip amiri. İnsanlara kâğıtlardan daha çok değer veriyor. İki perdelik oyunun ilk perdesinde, henüz iktidar hırsıyla zehirlenmemiş Petrov’u tanıyoruz. İşe yarım saat erken gelen, kendi makamında ofisin süpürgesini tamir eden, yanında çalışanlarla insanca bağ kuran, halktan kopuk olmayan, özetle, alışılageldik ‘nizam’da pek de rastlanamayacak türden biri. Ofisinin kapısı Petrov’un boyunun yüksekliğinde, koltuğu ise arkasına gerinerek yaslandığında sendeleyecek kadar kısa. Petrov hem yanında çalışanları hem de halkı tarafından seviliyor ama garipseniyor da. Peki, sevilmek bir yönetici için yeterli mi? Ya otorite? Saygı duyuyorlar mı Petrov’a?

Kendini Petrov’un düşmanı olarak tanıtan İvan İvanoviç, “İnsanın zayıf noktası nedir?” sorusundan yola çıkarak Petrov’a zarar vermek istiyor ve onu egosundan yakalıyor. Böylece biz de, odası gittikçe kendi resimleri ve büstleriyle dolan, ofisinin kapısı kendi boyunu aşan, çevresindeki dalkavukların sesinden en yakınlarının sesini duyamayacak kadar sağırlaşan Petrov’un mahvoluşunu adım adım izliyoruz. Petrov’un makam sandalyesi, her mahvoluşta biraz daha yükseliyor.

Yazıldığı dönemin ötesine geçen, günümüz siyasi dünyası için de bir sözü olan oyun, seyirciye eğlenceli ve düşündürücü bir deneyim sunuyor. Oyunun karakterlerine can veren Aşkın Şenol, Baransel Gürsoy, Berk Yaygın, Deniz Özmen, Fatih Koyunoğlu, Gökhan Azlağ ve Pınar Tuncegil, performanslarıyla sizi hemen oyunun içine çekiyor. Barış Dinçel’in hazırladığı çok işlevli dekor, sahnede tekrar tekrar baştan yaratılarak oyunun dinamizmi yükseltiliyor. Bu yaratma-bozmanın seyircilerin gözünün önünde yapılması, izlenen oyunun masalsı bir düzlemden gerçekçi bir düzleme taşınmasına yardımcı oluyor. Yüksel Aymaz’ın imzasını taşıyan ışık tasarımı ise, yaratılan optik illüzyonlarla ön plana çıkarak oyunda aktif bir rol üstleniyor.

Oyun bittiğinde, İvan İvanoviç’in kim olduğunu düşünür halde buluyorsunuz kendinizi. Bu sorununun cevabı, İvan İvanoviç’in, Petrov’un ona yaşını sorduğunda verdiği cevapta gizli. “Babanızın yaşındayım... Hatta büyükbabanızın, hatta dedenizin...” diyor İvan İvanoviç. Bu cevapla, otorite hırsının zamansızlığına ve çağlardır var oluşuna doğrudan bir gönderme yapılıyor.

‘İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?’, 22 Nisan Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde izlenebilir.

Kategoriler

Kültür Sanat Tiyatro



Yazar Hakkında