Bundan önceki Patrik seçimlerinde aktif rol üstlenen isimlerden Harun Keçeci, Patrikhane’deki din görevlilerinin istifa etmesi ile Ateşyan’ın artık Patrik vekilliği görevini yapamaz hale geleceği görüşünde.
YETVART DANZİKYAN
MİRAN MANUKYAN
Bundan önceki Patrik seçimlerinde aktif rol üstlenen isimlerden Harun Keçeci, bu hafta içinde gazetemizi ziyaret etti ve Episkopos Maşalyan’ın istifası sonrası başlayan sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
Valilikten kağıt geldi ve bir durum oluştu. Bu durumdan nasıl çıkılabilir?
Bu durumdan çıktık, karşımızda devlet kaldı. Ancak dokuz tane din adamı kaldı orada. Bu dokuz din adamına da çağrı yapacağız. Dokuz din adamının orayı boşaltması gerekir. O zaman bu zat kimin patriği olacak? Eğer devletin patriği olacaksa gitsin devlete ayin yapsın. Bizim patriğimiz olacaksa istifa etsin, seçime girsin. Ve şu anda yalvarıyorum, rica ediyorum o din adamlarına: Gelin, bu kara lekeyi alnımıza sürmeyelim; gelin, bu kara lekeden kurtulun.
Kara leke diyorsunuz ama din adamları yapacaklarını yaptılar, Değabah seçtiler..
Dokuz tane din adamına sesleniyorum kardeşim ben. Onlar yaptı, tabii ki yaptı. Dokuz tane din adamına, daha doğrusu bana ‘Ben size bu adamı yedirmem’ diyene sesleniyorum. Derhayrın birisi bana diyor ki ‘Onu size yedirmem’. Kimdir bu, ne sıfatla diyor bunu? Benim ekmeğimle karnını doyuran bir insan bana nasıl meydan okur? Benim cenazem vardı o gün hokehankist yaptırdım, o kişi Kadıköy’de, orada bulunan bir derhayr konunun açılması üzerine söyledi bunu. Onun (Ateşyan’ın) seçime girmesine engel yok, o bizim düşmanımız değil. O da bizim çocuğumuz ama asaletini korusun, Haylığını korusun. Haylık böyle korunmaz. Bu bir eziyettir bir Haya. Dolayısıyla rica ediyorum ondan da. Lütfen, lütfen, lütfen...
Bu dediğiniz olursa istifa etmek zorunda kalır diye mi düşünüyorsunuz?
Tabii, tabii. O din adamları gitsin desin ki ‘İstifa et.’ Etmiyorsa, “Biz çekiliyoruz” desin. O dokuz din adamı çekilsin oradan. Bugün Patrik diye konuştuğumuz oğlumuza rica ediyorum istifa etsin seçime katılsın. Ona oy veren de olacak, buna oy veren de olacak. Kazanırsa gelsin Patrik olsun, elini öpelim. Yoksa kovuyoruz onu artık, yeter.
Sonra sana soruyorum bir gazeteci olarak. Bugüne kadar Ermeni tarihinde Patrik olup kendine mekân mesken alan bir tek Patrik gördün mü? Eğer kendisine bir mal varlığı yapıp da gidip evlenecekse kimse ona bir şey diyemez. Gider evlenir, çoluğa çocuğa kavuşur.
Bir Değabahımız var, Bekçiyan. Onu nasıl değerlendirirsiniz?
Değabahımız Bekçiyan, bugün Patrik sıfatındadır. O Değabah dediğimiz insan, kaymakam, altı ay patriğimizdir. Altı ay sonra başkaları da seçime girsin, o da seçime girsin. Kim patrik olacaksa... Ama şu anda bizim patriğimiz Bekçiyan’dır. Şu anda bizim başka Patriğimiz yok, zaten olamaz. Madem seçtik... Bugün din adamları beraber oldular, patriklerini seçtiler. Yarın cemaat seçecek patriğini.
Ortada bir devlet müdahalesi var. Bu müdahaleyi neye bağlıyorsunuz?
Bize bu millet statüsünü devlet vermiş. Eğer devlet bu statüyü, bu sıfatı bizden alıyorsa her şeyimize müdahale etsin. Eğer bu statü geçerliyse lütfen devlet elini ayağını çeksin. Biz ona zaten saygılıyız. Hiçbir zaman saygısızlık yapmadık, yapmayacağız, yapamayız da. Niye yapalım ki? O bizim devletimizdir. Bir statü vermiş bana Osmanlı, 500 senelik bir statüm var benim. O 500 senelik statüyü Atatürk de bugünkü sayın Reis -i Cumhur da kabul etmiş. Eğer bunu elimizden almak istiyorsa lütfen alsın bize başka statü versin o zaman. Ama biz bir Ermeni milletiyiz. Bu statüyü elimizden almak istiyorsa çok kolay, hemen alır. Ama ne verecek bize, ne diyecek? Gidin mi diyecek buradan? Siz Hristiyan değilsiniz mi diyecek yoksa? Yok kardeşim, ben Hıristiyanım. Doğduğum gibi ölmek istiyorum.
Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Maşalyan’ın istifasıyla başlayan bir süreç...
Meşaleyi Maşalyan yaktı. Bu meşale sönmez artık. Bunu söndürmeye de kimsenin gücü yetmez. Eğer böyle güçlü birisi varsa gelsin bana desin ki ‘Sen kimsin?’ Ben bir Hay çocuğuyum, bana düşen görevi 55 senedir yapıyorum, daha da yapacağım. Daha 10 sene ömrüm var, 85 yaşındayım.
Konu şöyle başladı: Ortalıkta vilayete mektup verilecek lafı vardı. Sağa sola soruyorum diyorum ki ‘Yahu kardeşim bu mektup niye verilmiyor?’. ‘Ne bilelim niye vermiyor...’ O zaman açtım Maşalyan’a bir telefon, dedim ki ‘Sırpazan Hayr, siz bu dini kuruluşun başındasınız. Neden bu mektubu götürüp vermiyorsunuz?’ Ben şu anda toplantıdayım, dedi. Telefonu kapattı. Ondan sonra yüzlerce telefon açtım. Nihayet bir yemek yedik. Üç buçuk saat orada sohbet ettik. Ve kendisi dedi ki: ‘Ben kalkayım gideyim, o mektubu vereyim.’ Gitti, sonra neye uğradı, bir hakarete mi bir saygısızlığa mı uğradı, meşaleyi yaktı. Artık bu meşale sönmez. Geri dönüşü yok artık, o meşale yandı.