15 Mart Çarşamba günü patrik seçimi için yapılacak değabah (kaymakam) seçimi adayı ve patriklik seçiminin doğal adaylarından Almanya Ermenileri Ruhani Önderi Başepiskopos Karekin Bekçiyan Agos gazetesi’nin ziyaret etti. Agos genel yayın yönetmeni Yetvart Danzikyan’ın sorularını yanıtlayan Bekçiyan önemli açıklamalarda bulundu.
Almanya Ermenileri Ruhani Liderisiniz. İstanbul doğumlusunuz ve burada büyüdünüz ama İstanbul Ermeni Cemaati içerisinde bilhassa yeni kuşak sizi çok iyi tanımıyor olabilir. Tıbrevank mezunusunuz. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1942 yılında İstanbul’da doğdum. İlk ve orta okulu Pangaltı Mıhitaryan, liseyi Tıbrevank’ta okudum. Üç sene din görevlisi adayı olarak patrikhanede kaldım. O dönemde Laleli’deki Edebiyat Fakültesi’nde tarih, sosyoloji eğitimi aldım. Dördüncü senemde 1965 yılında Almanya’dan teklif aldım. Orada bir Alman bilbilimcisi vardı iyi bir Ermenicesi vardı, Hint-Avrupa karşılaştırmalı diller lügatı hazırlıyordu, ben de Ermenice kısmında yardımcı oluyordum. 1972 yılında Fransa’ya gittim, 1991’e kadar Marsilya’da görev aldım. Ondan sonra Vazken Katolikos Almanya’da yeni bir organizasyon için beni uygun görmüştü çünkü Türkçe ve Almanca bildiğim için en uygunu bendim, gittim ve hala Almanya Ermenileri Ruhani Önderliği görevini yürütüyorum.
İki hafta önce Eçmiadzin’de sizin de katıldığınız bir dizi temaslar oldu. Toplantı nasıl geçti?
Bana göre çok olumlu geçti, Katolikos Karekin II iyi ki bu inisiyatifi aldı. Burada bir anda çıkan patırtının yatıştırılması için önemli bir adımdı. Halkın bu patriklik seçimleri dolayısıyla aklına gelebilecek ‘Eçmiadzin ne diyor?’ sorularına cevap oldu ve oradaki toplantıda Katolikos nezdinde toplanmak bütün tartışmaları yatıştırdı. Kararları olumlu görüyorum.
Aram Ateşyan’ı değabah seçimiyle birlikte patrik genel vekilliği görevini bırakmaya ikna etmek sorun oldu mu?
Ateşyan’ı ikna etmek sorun oldu tabii. Çünkü orada konuşulanların neticesinde bir seçim kararı alındı ve müteşebbis heyeti seçimi ve bir devir teslim heyeti kararı alındı. Kendisi için yenilik gibi geldi ve şaşkınlık içindeydi ama kabul etti.
Değabah adayı olmaması gerektiği gibi bir konuşma geçti mi?
Ben kendisine değabah adayı olmaması gerektiğini söyledim ama kendisi ‘bu benim hakkımdır’ diyerek reddetti. ‘Bu tabii ki hakkın, fakat halkın durumunu göz önünde bulundurarak, barış içinde bu işlerin bitmesini istiyorsak herkesin elinden gelen fedakarlığı yapması gerekir. Sen kendiliğinden bu işin için içinden çık’ dedim. Ben bunu başka birinin kazanması için değil, prestijini kaybetmemesi için söyledim ve pek yanaşmadı.
Peki Ateşyan’ın değabahlık için adaylığı koyması ya da seçilmesi nasıl bir etki yaratır?
Madem ki hakkı var olumsuzluk olur tabii, çünkü halk tarafından kızgınlık var, o kızgın insanların yüzüne nasıl bakacak, ben kaldıramam mesela. Onu da sordum ve dedim ki kendisine ‘Diyelim ki ikimiz de bu işin içinden çekiliyoruz, Sahak Sırpazanla ben. Sen nasıl halkın yüzüne bakar, bu hususta nasıl devam edersin’ diye sordum o da ‘Benim için sorun değil’ diye cevap verdi.
İlginç bir detay daha var, patrik seçimi altı ay içinde yapılamazsa bir güven oylaması yapılacak. Bunu Eçmiadzin’de mi düşündünüz?
Evet beraber düşündük. Evvelden beri düşünülmüştü ki yeni dönem bu dokuz senelik süre gibi devam etmesin, bir yerde nokta konsun. Değabah ve müteşebbis heyeti altı ay içerisinde bu seçimi yapamazsa yenisi seçilsin ve kontrol edilsin. Tabii burada devletin de sözü olacak tarih yönünden. Altı ay da şart değil zaten. İki ay içerisinde hazırlıklar biterse müracaat edilebilir. Ondan sonrası devletin elinde.
Değabah adaylarından Sahak Maşalyan, onunla yaptığımız söyleşide ‘Ben aslında aday değilim, Bekçiyan’ın seçilmesi için kendi adaylığımdan feragat edeceğim’ açıklamasında bulunmuştu, Sebuh Sırpazan da (Çulciyan) sizi kastederek ‘Bekçiyan’ın seçilmesi lazım’ dedi. Dolayısıyla seçim iki kişi arasında olacak aslında. Değabah seçildiğiniz takdirde nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Seçimi huzur içerisinde gerçekleştirmek ilk önceliğim. O prosedürü göz önünde bulundurarak etap etap hareket edeceğiz.
Değabah seçimi dışında siz doğal patrik adaylarından birisiniz. Yedi tane doğal aday var, siz peki patrik adayı olacak mısınız?
Şimdilik olacağım. Sonra bilmiyorum Allah baba ne der.. Başka adaylar da çıkabilir.
Sizin düşüncenize göre ne kadar zaman içerisinde sağlıklı bir seçim yapılabilir, en son 1998 yılında seçim yapıldı. Seçim için makul süre nedir?
Dürüst ve sistematik çalışılırsa üç ayda seçim yapılabilir, ama tabii devletin görüşüne de bağlı.
Almanya’dasınız ama İstanbul’a gelip gidiyorsunuz. İstanbul Ermeni toplumunun ve patrikhanenin seçim dışında en büyük sorunu nedir sizce?
Buradaki yaşayış tarzı ve siyasi tutumun da belki etkisi vardır bunda ama iletişim kopukluğu var patrikhane ile halk arasında, halbuki bunun tam tersi olması lazım. Kilisenin kendi halkı ile olması şart. Düğün vs. bunlara çok büyük paralar isteniyor ve ona göre ayarlanması lazım. Eğer patrikhanenin gelirleri yeterli değilse, patrikhanenin eksiklerinin tamamlanması için başka yollar bulunması lazım. Bu hususta bir gayret görmüyorum ve halkla bir kopukluk oluyor, herkes şikayet ediyor ve bütün kilise, din adamları bir torbanın içine konuluyor.
“Ateşyan’ın Erdoğan’a yazdığı mektup yanlıştı”
Patrikliğin toplum açısından temsil ettiği pozisyonu nasıl görüyorsunuz? Seçimle gelmiş olması (seçilseydi elbette) ona bir güç veriyor ama siyaset, hükümet ile ilişkiler, her şeyde etkili olmalı mı yoksa pozisyonunu kendi alanlarında sınırlandırmalı mı?
Bir dini görevlinin ilk yapacağı şey dini müesseselerin düzgün bir şekilde çalışmasını temin etmektir. Onun dışında siyaset ile uğraşma konusunda pek taraftar değilim. Herkes kendi işini yapsın.
Bunu niye soruyorum, Haziran ayında Alman Parlamentosu soykırımla ilgili bir karar aldı. Bunun üzerine Ateşyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazdı, bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Alınan karar siyasi karardır ve bizi pek ilgilendirmiyor ama Ateşyan’ın yazdığı mektup yanlıştı. Kaldı ki ben mektubun içeriğinin Türk Hükümeti’ni memnun ettiğini de zannetmiyorum. Çünkü herkes ‘Hükümet onu mecbur etmiştir’ dedi. Bana kalırsa bu Hükümet’i de memnun etmemiştir. Onu bu mektup yazmaya kim yönlendirdi ise bana kalırsa yanlış oldu. Şınorhk Badriark patriklik döneminde daha diplomatik ve bizi rencide etmeyecek Hükümet’i de rencide etmeyecek şekilde cevaplar veriyordu.
Vakıf yöneticilerinin patrikhane ilişkilerini nasıl görüyorsunuz? Yeni bir anlayış gerekir mi?
Vakıflar özgürdürler ama aynı zamanda patrikhane ile birlikte çalışsalar çok iyi olur. Diğer kuruluşlara yardım bakımından çok faydalı olur diye düşünüyorum çünkü patrikhane ruhani bir merkez de olsa kucaklayıcı bir rolü vardır. Yöneticilerin saygıyla patrikhanenin etrafında olması gerekir. Eskiden Şınorhk ve Haçaduryan Badriark zamanında bu hürmet fazlaydı. Patrik Şınorhk kendi zamanında okulların durumunu göz önünde bulundurarak bütçeleri zayıf olduğu için ta Amerikalara giderek para topladı. Halkın kurumlarını ayakta tutabilme çabası vardı. Anadolu’dan gelen kağtaganlar (göçmenler) için de bazı evleri kullanma yardımında bulundu. Mesrop Badriark kısa süre görevde kalmasına rağmen gençlik kollarını kurdu. O zaman patrikhaneye yeni bir anlayış getirdi ve faaldi.
Bir de bizim patrikhanenin tüzel kişiliğini elde etmek için çalışma yapmak gerekir mi?
O biraz zor gibi görünüyor, çünkü devlet tüzüğü ortadan kaldırdığına göre başka hesapları var. Zor görünüyor.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Bu dönemi herkesin daha soğukkanlı, pozitif yaklaşımlarıyla, sakin ve barış içinde, her kafadan farklı bir ses çıkmadan, kavga ortamı olmadan sağlıklı bir şekilde atlatmamız gerekir..