Türkiye Ermeni toplumunda tartışmalara yol açan 16 Şubat protokolünü, Bedros Şirinoğlu, Efrim Bağ, Harun Keçecioğlu, Melkon Karaköse, Sebu Aslangil, Nurhan Çetinkaya ve Toros Alcan anlattı.
UYGAR GÜLTEKİN
MİRAN MANUKYAN
Türkiye Ermeni toplumunda tepki ve tartışmalara yol açan 16 Şubat protokolünün nasıl ve ne amaçla hazırlandığı sorusu, hafta boyunca yanıt aranan sorulardan biriydi. Vakıf ve toplum temsilcileri Bezciyan Salonu’nda beklerken gerçekleştiren toplantıya katılanlarla konuşarak bu soruya yanıt aradık. Keza Toplantıya katılmak için davet alan ancak prensip olarak daveti reddeden isimlerle de konuştuk. Sebu Aslangil ve Harun Keçeci de sürecin hukuki boyutuna ve arka planına ilişkin konuştular.
“Olanların hepsi bilgim dışında”
Bedros Şirinoğlu - Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı ve VADİP Başkanı
VADİP toplantısından sonra olanların hepsi yanlıştır ve benim bilgim dışındadır. Patrikhanede yapılan toplantıdan benim haberim yoktu. Kilise salonunda yapılan toplantıdan da benim haberim yoktu. Biz böyle bir şey olacağını konuşmamıştık. Perşembe sabahı Cezo Taş, Efrim Bağ, Kevork Okçu ve Vasken Barın hastaneye geleceklerdi ve onlarla orada görüşecektim. Niyetimiz uzlaşı sağlamaktı. Sonra Patrikhaneye gitmem gerekti. Aram Sırpazan’ı görmek için çıkınca baktım ki herkes orada. Benim o toplantıdan haberim yoktu. Ben sulh için çalıştım. Arayı bulmak için oraya gittim. Ben kimseyi çağırmadım. Bir gece önce yemek yenmiş benim bundan da haberim yok. Ben başından beri tarafsızım. Kimseyi ikna etmek gibi bir derdim yok. Bu seçim işidir ve herkesin görüşü farklı olabilir. Mühim olan cemaatimizi toparlayacak patrik adaylarının ortaya çıkmasıdır.
Kilise salonunda yapılan toplantıdan da haberim yoktu. Biz sadece bir araya gelelim ve bir basın bülteni ortaya çıkartalım diye konuşmuştuk. Böyle bir toplantı konuşulmadı. Ama toplantıyı herkes duymuş. Ceplerinde yumurta olanlar var. ‘Arbede çıkmasın, dikkat edin’ diye telefon geldi bana. Ben bunun üzerine oraya gittim. Düşünce Platformuyla da görüştük. Anlaşamadığımız durumlar olabilir ama bunları kendi aramızda çözmeliyiz.
Aram Sırpazan olgunluk gösterdi. Maşalyan Sırpazan biraz sinirliydi. Biz vilayete yazılan yazıyı imzalatacaktık. Maşalyan, ‘Bunu imzalamam özel protokol istiyorum’ dedi. İmzalanan metni kendisi yazdı. ‘Önce şahitler imzalasın’ dediler biz imzaladık sonra kendileri imzaladı. Ondan sonra protokol ortaya çıktı.
Ben gittiğimde Toros Alcan daha önceden Kiliseye gelmişti. Ben onun da katılması gerektiğini düşündüm. ‘Yukarı davet edin’ dedim. Davet edildi ama katılmadı. O da haklı.
Beykoz gündeme geldi
Beykoz meselesinde pis kokular var. Biz tazminat parasının bu şekilde dağıtılamayacağını söyledik. Bu tazminatla ancak Beykoz Vakfı tarafından gayri menkul alınır ve oradan gelen kiralar vakıflara dağıtılabilir. Bunu söyledik. O dağıtım da ancak Beykoz gibi cemaat vakıflarına olur dedik. Ateşyan da gayet olgunluk gösterdi.”
“Ateşyan destek istedi”
Efrim Bağ
“Çarşamba günü yemek yedik. Yemekte ben Aram Sırpazan’a istifa etmesini söyledim, ‘İstifa etmezseniz bu iş bir yere varmaz’ dedim. Aram Sırpazan “Eğer beni desteklersen ben seçime götüreyim” dedi. Ben de bunun üzerine ona söz verdim destekleyeceğime. Biz bu kararı aldık, akşamında ben Bedros Şirinoğlu’na anlattım durumu. ‘Perşembe günü saat dörtte toplanalım üzerine konuşalım diğer toplantıya geçelim’ dedik. Bedros Şirinoğlu, Hayg Arslanyan, Aret Ergan, Dikran Gülmezgil ve Melkon Karaköse toplanacaktık. Aram Sırpazan seçim yapacağının sözünü verdi geri dönüşü olmazdı. Katılımcıları ben aradım ve toplantıyı hastanede yapma kararı aldık. Toplantıyı Bedros Şirinoğlu Patrikhane’ye almış ve mecburen Patrikhane’ye gittik. Aram Sırpazan oradaydı, Valiliğe verilecek olan dilekçeyi de hazırlamış. Sahak Sırpazan’ı da çağırma kararı aldık. Sahak Sırpazan da geldi şartları olduğunu söyledi ve çok büyük hakaretler etti bize. Biz de seçim kararı çıkması için ağzımızı açmadık. Sahak Sırpazan bize ‘içki masasında karar veriyorsunuz’ gibi laflar söyledi. Sahak Sırpazan bir buçuk saat Peder Dırtad Uzunyan’la bilgisayarda yazı yazdı. ‘Tamam’ dedik imza attık altına, ertesi günü bir açıklama yaptı. Yalan söylüyor. Aram Sırpazan’a da bir şekilde kabul ettirdik.
Diğer toplantıya geçtik millet kudurmuş, yok akil insanlar, yok terbiyesiz insanlar... Biz iş bitirmeye uğraşıyorduk. Daha önceden çelenk konulmuştu, her şey yapılmıştı hangi eylemde Aram Sırpazan adım atmıştı? Cuma günü Aram Sırpazan’ı arayınca Vehapar’ın aradığını söyledi. Şimdiye kadar neden gitmediler?
Biz orada yerlerde süründük ki bu iş olsun diye, başka türlü de bu iş olmayacaktı. Valilik başta olmak üzere cemaatimizin ne vakıf seçimi ne de patriklik seçimi yapmasına izin veriyorlar.
Destek vereceğim demesem Aram Sırpazan seçime gitmiyor. Seçim Aram Sırpazan’ın iki dudağı arasında. Cemaat Aram Sırpazan’a gitseydi bu seçim yapılırdı. İki gün birlikte olduk, şimdiye kadar hiçbir dilekçe verilmemiş valiliğe, bunu da kendi ağzıyla söyledi. Aram Sırpazan seçime gidiyordu Veğapar araya girdi.
“Kurda kuzu postu giydiriyorsunuz”
Bundan önceki patriklik seçimlerinde aktif olarak görev yapan Harun Keçecioğlu son gelişmelerin ardından bir açıklama kaleme aldı ve süreci kendi penceresinden özetledi. Keçecioğlu’nun açıklaması şöyle:
“Saygıdeğer Cemaat Önderleri,
Yıllardır bu cemaate verdiğiniz maddi ve manevi hizmetlerinizi takdirle karşılıyorum. Ama bu son aldığımız kararı tepkiyle karşılıyorum.
Sizler bir kurda kuzu postu giydiriyorsunuz. Bu şahıs, daha dün 6 bin imza toplayan cemaati elinin tersiyle itip, ‘60 bin imza toplasanız ne yazar, hiçbir şey olmaz. Cesetler kokuştu’ diyen, ecdadını inkâr eden, Kayseri Kilisesi’ndeki vaazında “Ben ne diaspora tanırım, ne de Ermenistan, ben Türk vatandaşıyım, gereğini yaparım’ diyen kişi.
Bu konuda çok düşündüm, toplum olarak ne yapabiliriz diye. Tek çare din adamlarına çağrı yapmak ve “Patrikhane’yi boşaltın ve tarihe geçin, yoksa tarih sizi çok kötü yargılayacak” demekti. Düşündüm, bunu bir din adamıyla paylaşmam gerekiyordu.
Episkopos Maşalyan çarem oldu. Bir cenazede rastlaştık, biraz sohbet ettik ve neden dilekçeyi valiliğe vermediklerini sordum. ‘Ben kavga adamı değilim. Bizler din adamıyız’ dedi. Ben de kendisine ‘Kavgasız hayat olmaz Sırpazan, biz buralara medeni kavgalarla geldik’ dedim. Cuma günü öğle yemeği için söyleştik. Çarşamba günü Düşünce Platformu’nun toplantısına davetliydim, orada bana mikrofon uzattılar, konuşmak istemedim. Bu konuda Agos’a konuşacağımı söyledim.
Cuma günü Sırpazan Maşalyan’la öğle yemeğinde buluştuk ve tam üç saat sohbet ettik. Kendisi çok zeki bir insan. Bütün endişe ve düşüncelerimi paylaştım. Bana Ruhani Kurul’la görüşüp gereğini yapacağının sözünü verdi. ‘Belki de dilekçeyi Valiliğe verebiliriz’ dedi, bu sözü beni çok mutlu etti, kendisine sevgim ve saygım arttı. Bunları güvenilir bir din adamıyla paylaşmam gerekiyordu ve biz bu meşaleyi birlikte ateşledik. Umarım sonuç istediğimiz gibi gerçekleşir.”
“Toplantıyı Ateşyan organize etti”
Melkon Karaköse - Samatya Surp Kevork Kilisesi Vakfı Onursal Başkanı
“Aram Sırpazan tarafından toplantı organize edildi. Önce hastanede yapılması düşünülüyordu. Ondan sonra bana telefon geldi ve toplantının Patrikhaneye alındığı söylendi. Ben gittiğimde zaten toplanmışlardı ancak Sahak Maşalyan yoktu. Ben onun da olması gerektiğini söyledim. ‘Katılmaz’ dediler. Sahak Maşalyan’ı aradım. Kırmadı kendisi de katıldı. Sekiz senedir bütün toplantılarda neden seçim yapılmıyor deniyordu. Biz iki adayın önünde bunu sağladık. Altına imza attığımız protokol Sahak Sırpazan tarafından yazıldı. Biz ‘Bunu imzalayın, bu iş bitsin’ dedik. Biz şahitler olarak imzaladık, sonra onlar da imzaladı. Akşam VADİP ve diğer yöneticilerin, sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantıya da bilgi verilecekti. Usülsüz bir şey yapılmadı. Bir seçim tarihi belirlendi.
Bir uzlaşı çıktı. Seçim kararı alındı. Zaten sekiz senedir bizim uğraşımız seçime gitmekti. Seçim tarihi belirlendi. Beş-altı saat süren bir süren bir görüşmeydi. Bizim derdimiz seçime gitmekti. Şimdiye kadar kimse bunu yapamadı. Ve en sonunda zar zor da olsa seçim konusunda bir uzlaşı çıktı. Tepkiler var toplantıya. Toplantıya tepki gösteriyorlar ama ben de anlamıyorum, seçime gitmek mi istemiyorlar? Beykoz konusu da gündeme geldi. Ancak toplantının konusu Beykoz değildir. Sırpazanlar anlaştı ve o konu gündemden çıkarıldı. Değabah konusunda sıkıntı ortaya çıktı. O sıkıntı da zaten Ermenistan’da çözülür.”
“Ateşyan kisveyi bırakmalı”Sebu Aslangil - Avukat
“Bir yazı üzerine, Patrik Genel Vekilliği makamı ortaya çıktı. 29 Haziran 2010’da Patrikhane’ye Valilikten bir yazı geldi. Bu yazının gerektirdiği üzere, Ruhaniler Genel Meclisi Patrik Genel Vekilliği’ni kabul etti ve Aram Ateşyan’ı seçti. Süreç bu şekilde devam etseydi, istendiği zaman ortadan kaldırılırdı. Ancak bu seçimden sonra, karar Bakanlar Kurulu’na sunuldu ve Bakanlar Kurulu Mesrob Mutafyan’ın sırtındaki kisveyi alıp Aram Ateşyan’a verdi. Ateşyan, Bakanlar Kurulu kararıyla Genel Vekil oldu. Bu tür Bakanlar Kurulu kararının ortadan kaldırılmasının bir usülü vardır. Ya Bakanlar Kurulu karar alarak, daha önceki kararını ortadan kaldıracak ya da Ateşyan istifa edecek ve fiilen ortadan kalkacak. Doğru olan Ateşyan’ın kendisine verilen bu haklardan feragat etmesidir. Patrik Genel Vekilliğinin kendisine tanıdığı haklardan feragat etmelidir. Bu şart olursa hem makam ortadan kalkar hem de bu karardan kurtulmuş oluruz.
Bu kisve meselesi yasa gereği böyle. Her bir din grubunun bir tek liderine toplum içinde kisve giyme yetkisi tanınıyor. Bu da Mesrob Mutafyan’dan alınarak Ateşyan’a verilmiş. Ateşyan bu haktan feragat etmeli ki başka biri bu kisveyi giyebilsin.
Seçim sürecinin sağlıklı yürümesi için Ateşyan’ın bu şekilde hareket ediyor olması lazım.”
‘Hovagim Vakfı maddesi çıkarıldı”
Nurhan Çetinkaya - Bakırköy Belediyesi Meclis Üyesi
“Sahak Sırpazan’a telefon geldiği sırada beraber yemek yiyorduk. Sahak Sırpazan beni de davet etti toplantıya. Zaten biz gittiğimizde toplantı yapılmıştı, ikinci bölümüne katıldık. Bir metin hazırlanmıştı, Sahak Sırpazan bu metni okudu, “Ben bir metin hazırlayacağım ancak toplantı gününü kurtarırsınız. Aram Sırpazan istifa etmediği sürece bu iş olmaz” dedi. Sahak Sırpazan kendisi bir protokol hazırladı. İlk protokolde Hovagim Vakfına ait madde de vardı gündem dışında olduğundan dolayı kaldırıldı. “Patriklik kaymakamı ve Aram Ateşyan’ın vekilliğinin devam ettiği ibaresini yazarsak bu kiliseler kanununa göre yasak ve geri döner’ dedi.
Yorumlama bilgisine sahip olmadığım bir konu hakkında böyle bir belgeye imza atmamın doğru olmayacağı bilinmelidir. Temsiliyet olarak da herhangi bir kurum adına orada değildim.”
“Görülmemiş bir garabet”Toros Alcan - Azınlık-Cemaat Vakıfları Temsilcisi Vakıflar Meclisi Üyesi
Sabah saatlerinde hastanede bir toplantı yapıldığı duyumları gelmeye başladı. Konunun istişare edildiği söylendi. Toplantıya giderken Patrikhanenin önünde, Patrikhane çalışanları, bana toplantı olduğunu söylediler. Ne toplantısı olduğunu bilmiyoruz. Toplantı öncesinde böyle değerlendirmeler yapılabilir. Bunlar doğaldır. Kilise salonundaki toplantıya insanlar gelmeye başlayınca, Maşalyan’ın da Patrikhane’de toplantıda olduğu söylendi. Sonra ben bir kez daha çağrıldım. Patrikhane telefonundan aranarak davet edildim. Orada işimiz olmadığını söyledim. Biz toplantıya başladık. Hemen hemen bütün yönetimler toplantıdaydı. VADİP’te olmayan vakıflar da gelmişti. Deklarasyon çıkartma kararı alındı.
Bu sırada Hermon Balyan, Patrikhane’de toplantıda bir protokol hazırlandığını ve karara varıldığını söyledi. Yöneticiler tepki göstermeye başladı. İnsanlar oyalandıklarını, birilerinin yukarda karar alıyor olduğunu düşündü. Ben de bu durumdan çok rahatsız oldum.
Patrikhane toplantısına katılanlar, toplantıya gelerek ‘Biz sorunu çözdük’ dediler. Yöneticiler orada beklerken, halk orada beklerken, seçilmiş insanlar orada beklerken bunu söylediler. Daha önce hiç görülmemiş bir garabet ortaya çıktı.
Protokol hiçbir kurala uygun değil. İnsanlara saygısızlık yapıldığını orada söyledik. Ateşyan istifayı kabul dahi etmiş olsa, tartışılmadan kabul edilmesi etik olarak mümkün değil.
Protokol zaten kadük kaldı. Saçma oldu. Bunun yapılabileceğini düşünmek mümkün değil. O kadar deneyimli yöneticinin, bu protokolün olamayacağını görmemeleri en garip olanı zaten.
Bir gün sonra Feriköy’ün davetiyle toplantıyı yeniden yapmak istedik. Ancak Ermenistan’a davet edildikleri öğrenildi ve toplantı iptal edildi.
Derhal bu durum düzeltilmeli
Hastanede yada Patrikhane’de her türlü istişareleri yapabilirler. Ama asıl karar organı Perşembe günü bir araya gelen Vakıf yönetimleridir. Vakıf yönetimlerinin katıldığı o toplantıdır. Orada herkesin görüşü alınmalı ve yol haritası ortaya çıkmalıydı. Halktan bir şeyler gizleniyor, yöneticilere rağmen bir şeyler yapılıyor algısı oluştu. Bunun derhal düzeltilmesi gerek. Bu toplantının tekrar yapılması gerek. Bütün yönetimleri ortak katkısıyla bir yol haritası yapılmalı. Aksi takdirde VADİP kendini inkar etmiş duruma gelir.
Bu toplantı derhal yeniden yapılmalı. Eğer bu toplantıyı yapsaydık Eçmiyadzin’e mesaj verilirdi. ‘Seçilmiş yöneticilerin görüşü budur’ derdik. Oradaki toplantıyı beklemek VADİP’in kendini inkar etmesidir. Biz kendi pozisyonumuzu almaydık. Eçmiyadzin onu dikkate alırdı.
Eğer oradan karar alacaksak buradaki seçilmişlerin etkisi ne? O zaman bırakıp gidelim. Yöneticilere ne gerek var? Şimdiye kadar neden çözülmedi o zaman? Burada çözüm makamıyla uygulama makamı arasında bir karmaşa var.
Bu sorunun çözümü toplu istişare alanıdır. Hem din hem de seçilmiş vakıf yönetimleri bunun paydaşı olmalıdır.