Alevi açılımı yalan oldu

AK Parti hükümetinin 2009-2011 arasında 7 kez düzenlediği Alevi çalıştayları serisi Mart 2011’deki nihai rapor ile sonuçlandırılmıştı. Ancak bu raporun ardından hükümet bugüne kadar Alevilerin talepleriyle ilgili herhangi bir adım atmadı. Çalıştaylar ile birlikte gündeme gelen ‘Alevi açılımı’na yönelik kamoyunda oluşan umut ve beklentiler bugüne kadar karşılık bulmadı.

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

Sivil çalıştay

Kamuoyunda Yüzleşme Derneği olarak bilinen ‘Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleşme Derneği’ 13 Mayıs’ta ‘Sivil Alevi Çalıştayı’ başlığıyla bir toplantı düzenlemişti. Bu çalıştayda ifade edilen görüş ve öneriler Yüzleşme Derneği tarafından ‘Sivil Alevi Çalıştayı: Alevi Açılımına Ne oldu?’ başlığıyla yayımlandı. Yüzleşme Derneği Başkanı ve yazar Cafer Solgun, Star gazetesi yazarı ve siyaset bilimci Doç. Bekir Berat Özipek, Liberal Düşünce Topluluğu üyesi ve yazar Şenol Kaluç, Din ve inanç özgürlüğü alanında yaptığı çalışmalarla tanınan ilahiyatçı Doç. Bilal Sambur, AKDER (Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği) Başkanı Neslihan Akbulut Arıkan ve aktivist Hayri İnce tarafından kaleme alınan raporda Alevilerin yaşadığı sorunlarla ilgili olarak öne çıkan çözüm önerileri arasında aşağıdaki görüşler yer alıyor:

• Alevi Sorunu, evrensel hukuk, insan hakları ve din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan belge ve sözleşmelerde yer alan ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır.

• Alevilerin, içinde yaşadıkları toplumla, Sünni çoğunlukla ve devletle güven ilişkisini yeniden kuracak ve pekiştirecek bir perspektif ve yaklaşım geliştirilmelidir.

• Varlığı tarafsız devlet ilkesine aykırı olan Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir/kapatılmalıdır. Bu kurumun toplumda bir karşılığı varsa, bu durumda devlet teşkilatının dışında da varolabilir.

• Bazı Alevi örgütlerinden gelen “dedelere maaş bağlanması” önerisi, devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması ilkesiyle çelişmesi ve Aleviliği de devlet güdümüne sokacak olması bakımından kabul edilemez. Çözüm, dedelerin memurlaştırılması değil, imamların da bu statüden çıkarılmasıdır.

• Cemevlerine yasal statü tanınmalıdır. Nihai ve kalıcı çözüm, “Devrim Kanunları” arasındaki Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun’un kaldırılmasıdır. Bu kanun, aynı zamanda “Dedelik” ve “Babalık” gibi Alevi inancının kurum ve unvanlarını yasa dışı hale getirmesi bakımından da insan haklarına ve bu kapsamda din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bir nitelik taşımaktadır. Kısa vadede ise, İmar Kanunu’nda yapılacak basit bir düzenleme ile cami ve kilise gibi tanımlamalar yerine “ibadethaneler” kavramının koyulması önemli bir rahatlama sağlayacaktır.

• Zorunlu din dersi kitaplarında Aleviliğin, Alevilerin katkısıyla yeniden yazılması olumlu bir gelişme olmakla birlikte, bu durum söz konusu dersten kaynaklanan insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmamaktadır. Yapılması gereken, içeriği ne olursa olsun, zorunlu din dersinin kaldırılmasıdır.

• Sivas katliamının sembollerinden olan Madımak’ın kamulaştırılmış olması önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Madımak, gelecek kuşakların yaşanan trajediden barış adına olumlu bir mesaj almalarını sağlayacak biçimde düzenlenmelidir.

 

Kategoriler

Güncel Türkiye