Bir Samuel Beckett klasiği olan ‘Godot’yu Beklerken’ Şahika Tekand’ın rejisiyle Studio Oyuncuları tarafından sahneleniyor.
‘Performatif tiyatro’ denince Türkiye’de ilk akla gelen kurumsal tiyatro Studio Oyuncuları olur. Kurulduğu günden beri bu minvalde oyunlar hazırlayan ekip, absürt tiyatronun tanınan isimlerinden Samuel Beckett’in oyunlarını da sıklıkla repertuvarına alır. ‘Mutlu Günler’, ‘Oyun Sonu’ ve yazarın beş kısa oyununun bir arada sahnelendiği ‘Beş Kısa Oyun’, Studio Oyuncuları tarafından daha önce sergilenmişti. Ekibin geçen sene İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan yeni oyunu ‘Godot’yu Beklerken’ ise, bu sezon izleyicilerle buluşmaya devam ediyor.
Kendine has rejisiyle, izleyiciyi bulunduğu dünyanın dışındaki bambaşka alanlara taşımayı başaran Şahika Tekand, yönetmenliğini üstlendiği ‘Godot’yu Beklerken’ oyununda da bunu yapmış. Metnin ve performansların da katkısıyla, oyunun düzeninin, yüksek dozda bir sürrealizmden, realizme doğru kaymasını sağlamış. Örneğin, izlediği şeyin gerçeğe dönüşme ihtimalinin dibe vurduğu noktadan hemen sonra, seyirci kendini –belki gerçeklik duygusunu yitirdiğinden– başka bir evrende, her şeyin mümkün, hatta rasyonel olduğu bir yerde bulabiliyor. Oyun, ne zamandır orada olduklarını bilemediğiniz, bulundukları yer hakkında bir fikir edinemediğimiz karakterler ve dekordaki kimliğini tam olarak saptayamadığımız unsurların etkisiyle yaratılan, zamansızlık ve mekânsızlık hissinin hâkim olduğu, olacakları tahmin etmenin zorlaştığı noktada açılıyor.
Sonlu yaşama anlam katmak
Vladimir ve Estragon, Godot adında birini ya da bir şeyi, bir süredir, bilinmeyen bir yerde bekliyor. Alzheimer hastası olan Estragon, bazı ilkel insani özellikleri daha görünür şekilde taşırken, Vladimir, Estragon’u her seferinde bulundukları konumu korumaya ve Godot’yu beklemeye ikna ediyor. Aralarında geçen, bilinmezliklerle dolu, herhangi bir neden-sonuç ilişkisi barındırmayan diyalogları izlerken, köle Lucy ve sahip Pozzo giriyor sahneye. Bu ikili arasındaki emir verme – emir alma ilişkisi sayesinde, oyunun geneline yayılan absürt hava ayyuka çıkıyor.
Oyun boyunca, Godot üzerine düşünmekten, oyunun akıcı ritmi elverdikçe onun ne olabileceğini tahmin etmeye çalışmaktan kendimi alamadım. Bu ritimle ve birbirleriyle olağanüstü bir uyum sergileyen oyuncular Cem Bender (Vladimir), Sedat Kalkavan (Estagon), Yiğit Özşener (Pozzo) ve Onur Berk Arslanoğlu’nu (Lucy) keyifle izledim. Özellikle Arslanoğlu’nun canlandırdığı Lucy karakterinin, defalarca alkışlarla bölünen düşünme sahnesi için böylesi bir nitelikli karmaşayı canlandırmanın herkesin harcı olmadığını belirtmek gerek. Beckett’in metni ve Tekand’ın modern rejisi, oyunu sabit bir bakışa oturtmak yerine izleyiciye özgür ve düşünsel bir alan yaratmaya daha yakın. Devam etmekte olan sonlu bir hayatı anlamlandırabilmenin ve umut etmenin tercih edilebilir bir yol olduğunu, tam da bugüne yaraşır bir şekilde, izleyicisini zihnen çoğaltarak anlatıyor ‘Godot’yu Beklerken’.
Yalın ve zarif dekorunu Esat Tekand’ın üstlendiği oyun 30 Ocak, 13 ve 27 Şubat’ta Zorlu PSM’de izlenebilir.