Bu yazıyı yazmak için oturduğumda korkunç bir fotoğraf vardı sosyal medyada.
Yerde cansız yatan onlarca güvercin.
Zehirli yem vererek bahçesindeki güvercinleri öldürmüştü, Kırklareli’nde biri. Büyük ihtimalle o kuşlar bahçesini pisletiyordu. Onlardan kurtulması gerekiyordu. Kimsenin kendisinden birkaç güvercinin hesabını sormayacağını bildiği için öldürüvermişti kuşları.
Gördüğümde şaşırmadım. Biz biliyoruz nasıl bu memlekette insanlar güvercinlere kıyıyor. Kendini güvercin gibi korumasız hissedenler, birileri tarafından hedef seçilebiliyor. Kendisini rahatsız ettiği için, söylediği laflar hoşuna gitmediği için bir gazeteciyi hedef göstermekte kimse sorun görmüyor. Üstelik vurdurmakla kalmayıp, sorumlusunu gizlemeye çalışıyorlar. Kimsenin umurunda olmayacağını, hesap sorulmayacağını bildikleri için böyle davranabiliyorlar. Ancak aralarında bir husumet çıkınca iplikleri pazara düşüyor ama o durumda bile her şey hasıraltı edilmeye devam ediyor. İşte bu yüzden, tam on senedir, aynı vandallıkla vurulan bir güvercinin yasını tutuyor, hesap sormaya çalışıyoruz. Tam on senedir, Hrant Dink’in vurulduğu yerde, artık hesap sorulmayacağını bilerek, inatla nöbet tutuyoruz. Nöbet tutanlar, hesap soranlar azalıyor ama mağdurlar her geçen gün artıyor. Sevag Balıkçı, Tahir Elçi ve adını bilmediğimiz kim bilir kimler için de artık nöbet tutuyoruz. Birileri öldürmeye, biz umutsuzca beklemeye devam ediyoruz.
Fotoğrafı paylaşan sormuştu, “Nasıl bir insan güvercinlere kıyar?” diye. Suçlar cezasız kaldıkça, alenen suç işleyenlerden hesap sorulmadıkça, koca bir toplum utanma hissini kaybedince böyle oluyor işte. Bir bakan Meclis’te oy kullanırken kurallara uymuyorsa, kimden uymasını bekleyeceksin ki zaten...
Ermeni milletvekilinin konuşmasını beğenmeyince “Bu mecliste seni konuşturmamız bile bir büyüklüktür” diye çıkışılması kimsenin dikkatini çekmiyorsa, çok büyük bir kokuşmuşluk var demektir bu memlekette. Çünkü usulsüz oy kullandığında ya da seçilmiş milletvekiline hakaret ettiğinde cezalandırılmayacağını biliyor bunu yapanlar.
“Bu hale nasıl geldik?” diye soruyor, ölü güvercin resimlerinin altında bir başka kullanıcı. Aslında her şey, suçların hesabının sorulmamasıyla başladı. Suçun cezalandırılmaması, işlenecek bütün suçlara meşruiyet kazandırdı. 100 yılı aşkın bir süredir, adaletsizlik bu memleketin en baskın duygusu. Eğer bir suçla yüzleşmezsen, adaleti sağlamazsan, o suç, etrafındaki her şeyi kirleten, devasa bir kötülük haline gelir. Suç ve kötülük bulaşıcıdır. Ülkemiz de bu bulaşıcı kötülükten nasibini alıyor.
Utanmazlık bir devletin yönetim katının tamamına yayıldığında, aynı yere gidip inatla ölülerimize ağlamaktan başka bir şey kalmıyor bize.
Son yüz yıldır yaptığımız gibi…