Uluslarası ilişkiler uzmanı Soli Özel’le 2017’de dünya poliitkalarında yaşanabilecek olası gelişmeler hakkında konuştuk. Kadir Has Üniversitesi Uuslararası İlişkiler Bölümü’nde dersler veren Özel’e göre ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın dış politika siyaseti ciddi riskler taşıyor. Öte yandan ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında da önemli soru işaretleri var.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i 1979'dan bu yana ilk kez Yahudi yerleşim birimlerine yönelik politikası nedeniyle kınamasının ardından, İsrail ile ABD arasındaki gerginlik artıyor. Buradan başlayalım. Obama yönetiminin bu kararı, ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’a nasıl bir dış politika mirası devredecek?
Bu karar, aslında beklenenden daha dar kapsamlı bir karardı. Bu yılın bahar aylarında, Obama yönetiminin giderayak BM’de İsrail-Filistin barışı konusunda önemli adımlar atacağı tartışılıyordu. BM Güvenlik Konseyi’nden çıkacak bu kararla, bir sonuç alınamasa da geleceğe yönelik olarak ABD’yi de bağlayacak bir uluslararası hukuk çerçevesi hazırlanacağı öngörülüyordu. Ama çıkan karara bakarsanız, Doğu Kudüs’teki yerleşim bölgeleri inşaatının sınırlandırılmasını istemekle yetinen bir karar bu. İsrail yönetimi, buna bile büyük bir küstahlıkla tepki gösterdi. Yeni Zelanda ve Senegal’den büyükelçiler çekildi. Gelecek hafta veya Ocak başında ise BM kararında sözü edilen inşaatların başlayacağı açıklandı. Obama yönetimi, uluslararası güçleri de arkasına alarak 15 Ocak’ta Paris’te düzenlenecek toplantıyla İsrail-Filistin barış projesini açıklamaya niyetleniyor. Ama tabii bu Trump’ın ABD başkanlığını devralmadan yapılıyor. Trump’ın bu çizgiyi sürdüreceğini ise kimse beklemiyor. Trump’ın İsrail’e büyükelçi olarak atadığı David Friedman ise ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması gerektiğini savunan bir şahsiyet. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Trump, İsrail’in mevcut olan katı, dışlayıcı, toprak karşılığı barıştan yana olmayan çizgisini sürdürecektir. Bunun varacağı yer ise iki devletli bir çözümün imkânsız hale gelmesi olacak. Böylece İsrail ya iki uluslu bir tek devlet yani Filistinlilerden ve Yahudilerden oluşan devlet haline gelecek. Bir başka ve en kötü ihtimal ise İsrail’in eski Güney Afrika’da olduğu gibi bir tür ‘apartheid rejimi’ne dönüşmesi. Bu da İsrail’in kuruluş ilkelerinden vazgeçilmesi anlamına gelir.
Donald Trump döneminde ABD’nin nasıl bir dış politikası olacak?
Trump dönemi dış politikasının kesinleşmiş olan bir tek boyutu var. Dünya genelindeki Cihadçılara amansız bir savaş açılacak. Bu ne kadar başarılı olur bilinmez ama bu savaş konsepti uluslararası sistemin de ortak paydası olacak. Çin, Hindistan, Rusya gibi halkının çoğunluğu Müslüman olmayan ülkelerin hemen hemen tamamı Cihatçılarla amansız bir şekilde savaşma gereği duyuyor. Aynı zamanda bazı Müslüman Arap ülkelerinin rejimleri de Cihadçılardan rahatsızlık duyuyor.
Öte yandan ABD-Çin ilişkileri de gerginleşecek. Trump, Obama döneminde Çin’in etrafındaki ülkeleri ABD’nin safına çekmek için tasarlanmış ‘Pasifik Ötesi Ortaklı Anlaşması’nı “tamamen Çin’in işine yarıyor” gerekçesiyle reddediyor. Trump, Tayvan Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen ile telefon görüşmesi yaparak da Çin yönetimini daha şimdiden kızdırdı. Bu tablo bize ABD-Çin ilişkilerinin sertleşeceğini gösteriyor. Rusya’yla da Trump’ın başkanlığının ilk günlerinde bir balayı yaşansa da bunun uzun süreceğini sanmıyorum.
Cihadçılara savaş açmış Trump yönetimi, Tayyip Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’yle ilişkilerini sizce nasıl sürdürecek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok kısa süre önce, “IŞİD’le bir tek biz savaşıyoruz, ABD ve koalisyon güçleri IŞİD’e destek veriyor” dedi. Yani Erdoğan, “Ben Cihadçılarla aslanlar gibi savaşıyorum” noktasına gelmiş bulunuyor. Rusya-Türkiye ilişkilerinin nasıl seyredeceği de Cihadçılarla mücadeleye çok bağlı olacak. Fakat öte yandan Türkiye’deki rejimin İslami referansları, İslamileşme dozu giderek artıyor. Kemalist olarak nitelendirilen ‘eski rejim’ öğeleri, idari, söylemsel ve sembolik düzeylerde ya tasfiye ediliyor ya da etkileri azaltılıyor. Yani Erdoğan yönetiminin dışarda yaptığıyla içerde yaptığı çelişkili. Bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu göreceğiz.
2017 ilkbaharında olması beklenen referandum sonrasında ‘partili cumhurbaşkanlığı sistemi’ne geçilirse dış politikada değişiklik olur mu?
Sanmıyorum. Türkiye’nin dış politikası Kürtlerin Suriye’de devletleşmemesi ve bir siyasi kimlik edinmemesine odaklanmış durumda. Geriye kalan her şey buna odaklanarak yapılan manevralardan ibaret. Türkiye, Batılı müttefiklerinden istediğini alabilmek için giderek artan oranda Rusya kozunu kullanıyor. Bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu da açıkçası bilmiyorum.
Uluslararası bir sorun olarak Kürt sorununda 2017’de ne tür gelişmeler bekliyorsunuz?
Kuzey Irak’ta Kürtlerin fiili olarak daha egemen hale geleceğini sanıyorum. 2017’de asıl Suriye Kürtlerinin geleceği önem kazanacak. Burada Esad rejiminin ve Rusya’nın kararı etkili olacak. Trump, eğer İran’a karşı sertleşecek olursa, Türkiye-ABD ilişkileri yakınlaşabilir ama şu anda Trump, Suriye Kürtlerini ve PYD’yi harcayacak gibi görünmüyor. Esad ve Rusya’nın PYD konusundaki tavrı daha belirleyici olacak. Unutmayalım ki PYD’nin Moskova’da hâlâ bir temsilciliği var. Esad rejimiyle Türkiye’nin işbirliği yapıp yapmayacağı da ayrı bir sorun. Putin, kısa süre önce, bu konuda bizim yetkililerimizin söylemediğini söyleyip, “Astana’da Türkiye ve Suriye yetkilileri görüşecek” dedi. Dolayısıyla Kürt sorununda da 2017’ye ciddi soru işaretleriyle giriyoruz.
2016’da Türkiye-İsrail ilişkilerinde yakınlaşma gözlemlendi. Bu yakınlaşma, 2017’de de sürer mi?
Bu yakınlaşma hükümetin işine geldiği için, aslında Türkiye kamuoyunun çok rahatsız olacağı birtakım gelişmeler Türkiye basınında haber bile olmuyor. Mesela Doğu Kudüs’teki yerleşim birimi inşasına Türkiye ses çıkarmıyor. Trump, yarın “Ben büyükelçiliği Kudüs’e taşıyorum” dediği zaman Türkiye’nin ne yapacağını da bilmiyoruz. Yani Filistin meselesi çözülmedikçe, Türkiye-İsrail ilişkileri sürekli kriz üretme potansiyeli taşıyor. Hükümet bunu nereye kadar bastırabilir, yaşayıp göreceğiz. Sadece doğalgaz işiyle Türkiye-İsrail ilişkilerinin istikrarı sağlanamaz.