Kaşkollerimizi takıp, iki tek attıktan sonra yürüyerek Beşiktaş’ın maçına nasıl gideceğiz şimdi? O stad artık bir mezar yeri.
“Eğlenmeye Taksim’e nasıl çıkıyorsan, İstiklal’de, Sultanahmet’te nasıl yürüyorsan, Ankara’da gara birileri nasıl gidiyorsa, Diyarbakırlılar kafalarını kaldırıp şehirlerine nasıl bakıyorsa, Suruç’ta nasıl yürüyorlarsa öyle” diye cevap verilebilir tabii soruma.
Evet, yürüyeceğiz oralardan, maça gideceğiz, trene bineceğiz, şehrimizi seveceğiz, sevgilimizle buluşacağız diye koşar adım geçeceğiz bombaların patladığı yerlerden ama artık aynı insanlar olmayarak yapacağız bunları. Her acı bir yara açıyor, artık için için kanayan yaralarımız var.
Yazılarını, kitaplarını severek okuduğumuz yazarlar içerdeyken, oy verdiğimiz insanlar içerdeyken, zaten manasızlaşmış çabalarımız daha da anlamsız oluyor. Bir çocuk gülerek, tabutun önündeki resme bakıp “Babam” dediğinde her acı manasızlaşıyor. Bir kız çocuğu “Babam niye o kutuda?” dediğinde, acıların, hüzünlerin falan paramparça oluyor.
Tam tepeyi aşacakken bozulan bir otobüsün içindeyiz sanki. Son sürat geri gidiyoruz ama koltuğumuz rahat diye seviniyoruz.
Her seneyi “Bu seneyi de atlatsak” diye geçiriyoruz. Yaşamıyor, yavaş yavaş ölmeye alışıyoruz. “Teröre teslim olmayacağız, hayata devam etmek lazım” demek, mahalle yanarken saçını taramaya benziyor artık.
Kendimize, her şeye yabancılaşıyoruz. Her duyduğunda tebessüm ettirecek bir isme sahip Beleştepe’nin adı ‘Şehitler Tepesi’ olmuş, her duyduğumuzda gözümüz dolsun diye herhalde. Güzelim boğazın köprüsünün adı da ‘Şehitler Köprüsü’ oldu zaten. Yakında bütün şehir bir şehitlik haline gelecek. Sıra bize gelmesin diye dua etmekten başka şey gelmiyor elden.
Memleketin bir tarafı kanarken kendimizi huzurda sanmak belki de en büyük yanılgımız. Şimdi intikam çığlıkları atıyorlar. İntikam ancak acıları daha onulmaz yaralar haline getirmeye yarar.
Huzur yok hiçbirimize, ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Ama huzuru, mutluluğu bulmadan önce aynı acıya ağlamayı öğrenmemiz gerek. Bunu yapan babanın oğlu olsa da, ölene üzülmekten vazgeçecek kadar kötü olmamalı insanoğlu. Olmayın, olmayalım. İntikam hırsıyla bilendikçe, her kayba aynı samimiyetle üzülmedikçe aptallar gibi öleceğiz.
Pisi pisine ölmeyelim be...