Düşünce Platformu’nun, patriklik seçimi için düzenlediği halk toplantılarının ilki, 13 Aralık Salı günü Feriköy Surp Vartanants Kilisesi’nin Nazar Şirinoğlu Salonu’nda yapıldı.
Türkiye Ermeni toplumunun patrik seçimleri çerçevesinde son zamanlarda gelinen noktayı, yaşanan olası tıkanıklıkları tartışmak ve çözüm konusunda fikir alışverişinde bulunmak amacıyla düzenlenen toplantıya katılım yoğundu.
Aralarında CHP İstanbul milletvekili Selina Doğan’ın da bulunduğu yaklaşık 300 kişinin katıldığı toplantıda açılış konuşmasını Düşünce Platformu üyelerinden Harut Özer yaptı. Ardından, yine Düşünce Platformu’ndan Tatyos Bebek’in moderatörlüğünde, avukat Setrak Davuthan, patriklik seçimleri konusunda sekiz yıldır ihmal edilen hukukî süreci anlattı. Patriklik makamının yakın zamanda bir süre ‘eşpatriklik’ statüsüyle yönetildiğine dikkat çeken Davuthan, Ermeni Kilisesi’nin tarihinde böyle bir uygulamanın bulunmadığını, ‘eşpatriklik’ gibi bir makamın söz konusu olmadığını belirtti.
Kaldırılmayı bekleyen cenaze
Daha sonra, Agos yazarı ve Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog Ohannes Kılıçdağı, patriklik seçimlerinin neden yapılamadığına ve bu durumun yansımalarına dair bir sunum yaptı. Kılıçdağı, Ermeni toplumunun, geçmişte de patrik seçimi yapamadığı dönemler olduğunu ancak o dönemlerde bu kadar pasif kalmadığını vurguladı. Patrik Mesrop Naroyan’ın 1944’te vefat etmesinin ardından 1950’ye kadar seçim yapılamadığını belirten Kılıçdağı, toplumun o dönemde iki patrik adayı arasında bölündüğünü ve bu bölünmenin yer yer şiddete evrildiğini ifade etti: “Elbette şiddetin savunulacak bir yanı yok, ancak Ermeniler tarih boyunca hiç bugünkü kadar pasif değildi. Bugünkü Ermeni toplumunun bu krizde ortaya koyduğu karakter, gösterdiği reaksiyon, kaldırılmayı bekleyen cenaze kadar.”
Davuthan ve Kılıçdağı’nın konuşmalarının ardından katılımcılar patriklik seçimlerine ilişkin düşüncelerini paylaştılar. Garo Kaprielyan, din adamlarını ve Patrikhane’yi eleştirerek, “Din adamları eskiden olduğu gibi kilisede yaşamıyor, kendilerini dine adamış değiller. Hepsi de bunu profesyonel bir iş olarak görüyor ve iyi para kazanıyor ama bunun karşılığını verebildiklerini düşünmüyorum” dedi.
Uraz Kaspar ise, patriklik seçiminin Meclis@teki Ermeni vekiller tarafından gündeme getirilmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine, salonda bulunan milletvekili Selina Doğan, toplum içi meselelerin gündemlerinde olduğunu, ancak bunların Meclis’te çözüme kavuşturulması beklentisinin gerçekçi olmadığını ifade etti. Doğan, “Vakıf seçimlerini düzenleyen yasa konusunda da Meclis’teki üç Ermeni vekil olarak girişimlerde bulunuyoruz” dedi.
Toplantının sonunda, Düşünce Platformu üyesi Tatyos Bebek, bu halk toplantılarının devamını Kadıköy, Samatya ve Bakırköy’de yapmayı düşündüklerini ifade etti.
‘Patriğimizi biz seçeceğiz’
Düşünce Platformu üyeleri, ortak bir metin hazırlayarak, patrik seçimi için girilen sürece dair açıklamada bulundu. Metinde şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye Ermenileri Patriklik makamı, 555 yıllık bir geleneği, kökleri 3 bin yıl ötesine uzanan kadim bir ulusun bu topraklardaki varlığını ve onurunu temsil ediyor. Bu makam, saygıdeğer patriğimiz II. Mesrob’un talihsiz hastalığı dolayısıyla 2008 yılından bu yana boş... Sekiz yıldır türlü gerekçelerle yeni patriğimizi seçemedik. Önce ‘Makam boş değil, seçim olmaz’ denildi, sonra ‘Hasta iyileşebilir, biz mucizelere inanırız’ dediler. ‘Asil’ bir patrikle değil ‘vekille’ durumu idare ettiler. İnanç özgürlüğümüze müdahale edildi, seçme hakkımız sudan bahanelerle elimizden alındı. Sistemsizlik, mevzuat eksikliği, geçici uygulamalar, muğlak ifadeler bir kez daha birilerinin işine yaradı. Sorunları çoğaltmak, oksijeni biraz daha azaltmak, yıpratıp zayıflatmak için ortam daha da elverişli oldu. Aradan sekiz koca yıl geçti, ‘Patrik malulen emekli, makam da boş’ dediler, seçim yapılabileceğini lütfettiler. Bu kez de süreci başlatmak için ayak sürülüyor, haftalardır Valilikten randevu bekleniyor! Daha fazla vakit kaybına tahammülümüz kalmadı. Peki neden? Neden birileri durmadan tıkanıklık yaratma, her ne pahasına olursa olsun ipleri elinde tutma peşinde koşuyor? ‘Şimdi değil sonra, bu değil öteki, halk değil ruhani meclis, geleneğe değil benim meşrebime uysun’ diyenler kim? Yarın seçim olursa, diye kim kaygılanıyor? Oysa korkacak, endişelenecek bir şey yok. Biz şunun şurasında bir avuç kalmış, küçük bir toplumuz. Kilisemizin kadim geleneklerine uygun biçimde patriğimiz halkoylamasıyla seçilsin; seçim süreci şeffaflık içinde yürütülsün, kimse kapalı kapılar ardında pazarlık yapmasın, ‘Birileri böyle istiyor’ diye bizim irademize ipotek koymasın. ‘Tüm adaylarımızı gerektiği gibi tanıyalım, nasıl bir anlayışla hizmet vereceklerini öğrenelim’ diyoruz. Biz yalnızca patriğimizi seçmek istiyoruz. Demokratik hakkımızı talep ediyoruz. Hepsi bu.”