Sis için AİHM’ye başvuru

Kilikya Katolikosu I. Aram, Sis Katolikosluğu’nun iadesi için 6 Aralık’ta AİHM’e başvuracaklarını açıkladı.

VARDUHİ BALYAN
UYGAR GÜLTEKİN 

Kilikya Katolikosu I. Aram, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin taleplerini reddetmesinin ardından AİHM’e başvurma kararı aldıklarını açıkladı. 7 Aralık’ta Brüksel’de yapılan basın toplantısında da başvurunun AİHM’e ulaştığı duyuruldu.

Katolikos, Sis Katolikosluğu’nun tarihî makamını geri almak için Türkiye’ye dava açacaklarını ilk olarak 2014 yılının Eylül ayında ilan etmişti. 28 Nisan 2015’te, Kilikya Katolikosluğu, Türkiye’nin Sis’teki ruhani merkezi iade etmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Sis Katolikosluğu’nun St. Sophia Kilisesi ve manastırı ile arsası, Adana’nın Kozan ilçesinin sınırları içinde yer alıyor.

7 Aralık, Çarşamba günü Brüksel’de yapılan basın açıklamasında, dava dosyasının artık AİHM’de olduğu açıklandı. Basın toplantısında bulunan uluslararası avukat ve Montreal’deki McGill Üniversitesi öğretim üyesi Payam Akhavan, dava süreciyle ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: “AİHM’nin davayı değerlendirmesi dört-beş yıl sürebilir. Fakat biz adaletin yerini bulmasını 100 yıl boyunca bekledik, dolayısıyla dört-beş yıl daha bekleyebiliriz. Özellikle bu dava çok önemli. Mahkemeye sunduğumuz deliller daha büyük sorulara neden olacak. Dolayısıyla, Türkiye için en iyisi\ mahkemeden önce bu soruna çözüm bulması olur.”

Katolikos I. Aram da, 5 Aralık’ta makamından yapılan canlı yayında söz konusu davanın Türkiye’ye açılan ilk dava olduğunu ve büyük önem taşıdığını vurgulamıştı. 

Okumak için tıklayın: Kilikya'nın 100 yıllık tarihi 

Türkiye’ye açılan ilk dava

Katolikosluğun resmî açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Bu, 1915 Ermeni Soykırımı’ndan sonra Türkiye’ye açılan ilk dava. Dava açma kararı uzun ve ciddi muhakeme, müzakere ve çalışmaların ardından alındı. Ayrıca, Lozan Antlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan azınlıklara dair kararları da dahil olmak üzere, uluslararası hukuk kararları da göz önünde bulunduruldu.

Kilikya Katolikosluğu tarafından atılan bu adım, açılacak bu dava, son derece önemlidir. Aslına bakılırsa, 100 yıldır Ermeni Soykırımı’nın tanınması için mücadele ediyoruz. Bu adımla birlikte, Ermeni Soykırımı’nın tanınmasının önemini vurgulamakla birlikte, tanıma aşamasından tazminat aşamasına geçtiğimizi düşünüyorum.

Yüzyıllardır Katolikosluk makamı olan Sis’in mülkiyetini geri alma talebinde bulunmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorum; bu ayrıca en haklı ve kutsal yükümlülüğümüzdür. Ermeni Soykırımı’nda ölen 1,5 milyon Ermeni’nin yanı sıra binlerce Ermeni kilisesinin, manastırının ve hem topluma hem de bireylere ait olmak üzere binlerce mülkün Türkiyeli yetkililer tarafından gasp edildiğini hiçbir zaman unutmamalı, uluslararası kamuoyunu da bu konuda bilgilendirmeliyiz. Kilikya Katolikosu Sahak’a toplumuyla birlikte orayı terk etmesi için yalnızca 48 saat verilmişti.

Bunlar kurgu değil; tarihi gerçekler. Halkımızın 100 yıl önce yaşadığı bu acı deneyimleri asla unutmayacağız. Mülklerin zorla alınmasının uluslararası yasalara aykırı olduğunu söylememize bile gerek yok.

Tanıma ve Tazminat: Bireyler ve kilise olarak açık ve net duruşumuz budur.

Bu nedenle, halkımızın adaletin tesisi için girişilen tüm eylemleri, girişimleri ve programları desteklemesini bekliyorum. Adalet; uluslararası kamuoyundan talebimiz adalettir. Halkımızın açık ve net duruşu budur.”

AYM mahkemeleri adres gösterdi 

Kilikya Katolikosluğu’nun Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddedildi. 

Anayasa Mahkemesi, konuya ilişkin olarak yaptığı inceleme öncesinde Adalet Bakanlığı’na davayla ilgili görüşünü sordu. Bakanlık, yanıtında, söz konusu davayla ilgili hukuki sürecin Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi başlamadan çok önce sonlandığını, ayrıca iç hukuk yollarının tamamlanmadığını belirtti. 

Katolikosluk, iç hukuk yollarına ilişkin olarak, mahkemeye ek görüş de sunarak, iç hukuk yollarının etkisizliğine dikkat çekmiş ve Anayasa Mahkemesi’nin davayı inceleme yetkisinin bulunduğunu belirtmişti. Lozan’a atıf yapılan görüşte, anlaşma gereğince mülkün iadesinin mümkün olduğu da kaydedilmişti. 

Anaya Mahkemesi ise, kararında, iç hukuk yollarının açık olduğunu, mahkemelere gerekli başvuruların yapılabileceğini belirterek başvuruyu reddetti.