Direksiyona hakim olamayan sürücünün bahanesi genellikle iki tanedir: “Abi, fren şişti, tutmadı” ve “Abi, rot çıktı”. Şu anda “Bindik bir alamete / gidiyoruz kıyamete” gibilerden kafiyeli bir durum var galiba.
Kafiye dediğim, “alamete – kıyamete” ses benzerliği değil. Hem iç hem dış politikada aynı anda “kafiye” tutturma durumları.
***
Hadi, HDP’ye yapılanları anladık deyip bir an geçelim. Mübarek CHP ilk defa sesimi çıkarayım dedi, “cumhurbaşkanına hakaret”ten suç duyurusuna maruz kaldı. “Yenikapı Ruhu” dışına çıkmaya cesaret ettiği için bunun arkası gelecek. Orkestra şefi işmarı çaktı, bak şimdi yandaşlar ne biçim saldırıp, mesela, metinde geçen “Demokratik direnme hakkı”nı nasıl darbe yandaşlığı olarak takdim edecekler!
Partinin dediği de, 15 Temmuz’dan sonra iktidarın yaptıklarını “Gelinen noktada Türkiye, FETÖ ile mücadele bahanesiyle ortaya konan karanlık ve otoriter Saray darbesini yaşamaktadır” diye tasvirden ibaret. Bir de, bunun sonunun nereye varacağını ilandan: "Türkiye’yi uçuruma sürükleyenler mutlaka yargıya hesap verecektir".
***
Tamam, daha önce de yazdım, başkaları da yazdı, Erdoğan Tek Adam Rejimi programını tamamen korkutma ve germe üzerine kurmuş vaziyette, anladık.
Ama bu kadarı? Yurt içinde Bahçeli’den başka (MHP demiyorum, Bahçeli diyorum) Erdoğan’ın kavga etmediği kimse kalmadı. Bırakın muhalefeti ve ülkeyi, AKP iktidarı buna nereye kadar dayanabilir? Artık bu kadarı, “program”ın ötesinde, direksiyon hakimiyetini hepten kaçırmışlıktan kaynaklanıyor olmasın?
Kafiyeye dönelim. Aynı durum dış politikada. Avrupa’dan Bağdat’a, ABD’den İran’a, Barzani’den Türkmenlere kadar her devlet ve topluluk “Sakın gelmeyin!” diyor.
***
Batı, iç politikadaki gidişe çok sert çıkmaya başladı çünkü OHAL’de yapılan hukuksuzluklar ve mesela tam 142 gazetecinin içeride olması, Avrupa’yla A’dan Z’ye kan uyuşmazlığı demek.
Lüksemburg’a göre, “Nazi yöntemleri” uygulayan Türkiye’ye ekonomik yaptırım uygulamak gerek. Lüksemburg’un önerisini hemen reddeden Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild “Diktatör Erdoğan” manşeti atıyor. Alman cumhurbaşkanı gözaltıları kastederek, “Avrupa yanıtsız bırakmaz” diyor. Alman adalet bakanı, Türkiye’den gelecek siyasi iade taleplerine karşılık vermeyeceklerini açıklıyor.
Avrupa Parlamentosu başkanı Cumhuriyet’e yapılanlara göndermeyle, “Kırmızı çizgi aşıldı” diyor, Binali Yıldırım’dan aldığı cevap: “Senin kırmızı çizginin üstüne bir de biz çizeriz”. Koç! Anayasa Komisyonu Başkanı M. Şentop ilave ediyor: “İdam için anayasadaki maddeyi değiştiririz sonrasını Avrupa düşünsün”. Helal!
Amerika’da New York Times başmakalesinde, “Türkiye demokrasisi Erdoğan’dan kurtulabilir mi?” diye soruyor. Musul operasyonunda bir biçimde gözüküp hem başkanlık kampanyasında Musul Fatihi olmak, hem de IŞİD yerine Kürtleri vurmak isteyen Erdoğan’a ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner’dan cevap: “Türkiye ile ABD’nin anlaştığını ilk defa duyuyorum. YPG ile yoğun olarak birlikte çalışıyoruz.”
***
Avrupa Konseyi üyeliği, AB aday üyeliği, NATO, OECD, AGİT üyeliği, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, İMF üyeliği, daha sayalım mı, Avrupa Yayın Birliği, Avrupa Patent Ofisi üyeliği, devam edelim mi, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği… Etmeyelim çünkü daha sürüyle var.
Dünyadaki yerini en azından Tanzimat’tan beri “Batı” olarak seçmiş Türkiye, Batı’nın “Demokrasiye Dönün” uyarılarına kulak verecek yerde, L. Reşetnikov’a kulak vermeyi tercih ediyor. Çünkü “program” bunu gerektiriyor.
Adını yeni duyuyoruz, Reşetnikov Rusya’nın resmî düşünce kuruluşu Rusya Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (RISS) Başkanı. Diyor ki, bizim Rus uçağı Erdoğan'ın düşmanı Fethullahçılar tarafından düşürüldü. İlave de ediyor: “İncirlik’te görev yapan Amerikalı askerler bu olayın gerçekleşmesine katılmışlardır”. Dadından yenmez!
***
İşin bir diğer ilginç yönü, Reşetnikov’un söyledikleri orijinal veya yeni değil. Al Monitor’da Amberin Zaman yazıyor: Putin’in çok yakın özel danışmanı olmak nedeniyle “Putin’in Rasputini” denen Avrasyacı Aleksandr Dugin daha Haziran ayında aynı şeyleri kendi sitesinde kendisiyle yapılan mülakatta söylemiş ve amacın Türk-Rus ilişkilerini sabote etmek olduğunu ilave etmiş. Yine demiş ki, Erdoğan’ı düşürmek için Davutoğlu Amerikalılarla işbirliği yaptı… Dadından yenmez!
Hatırlayacaksınız, Rasputin 20. Yüzyıl başında Çar ile Çariçe’nin üzerinde çok etki sahibi bir papazdı. Çünkü hemofili yüzünden ölmeye mahkum oğullarını hipnotizmayla tedavi etmiş, kanamalarını durdurmuştu.
Avrasyacı Dugin’de hipnotizmayla tedavi yeteneği olduğunu duymadık ama, hipnotizmayla “iyi edilmek” isteyenleri etkileme yeteneği olsa gerek. 8 Kasım’daki AKP grubunda Binali Yıldırım’ın ardından kürsüye çıkarıldı. Gazetecilere de şunu söyledi: “Sayın Putin'in en önemli mesajı, Türkiye'ye stratejik ortaklık teklif ediyor ve dostluk elini uzatıyor.” Aslan!
15 Temmuz günü Avrasyacı Perinçek’in Vatan Partisinin davetlisi olarak Türkiye’de bulunmuş olan ve yüce rabbimin hikmeti, “Türkiye Atatürk politikalarına geri dönmelidir” diyen Atatürkçü Dugin’e gazeteciler soruyorlar: Böyle bir ittifak Türkiye’nin NATO üyeliğiyle çatışmaz mı. Cevap: “Karar sizindir. Kim sizin yanınızda, kim sizin dostunuz, kim sizin düşmanınız. Meclisinizi bombalayanların ardında kim vardı? Herhalde Rusya değil.”
Değil Putin’in, hiçbir liderin eline böyle fırsat her zaman geçmez. Karşı taraf hazır: Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, uzun menzilli hava savunma sistemi geliştirmek için Rusya dahil farklı ülkelerden işbirliği isteyenlerle görüşmeye hazır olduklarını söylüyor. “Farklı ülkeler” dediği, 2013’te 3,4 milyar dolarlık füze savunma sistemi anlaşması yaptığı ama sonradan vazgeçtiği Çin.
***
Derslerde hep anlatmışızdır: Her ülkenin iç ve dış politikası devamlı paslaşır. İlke olarak; savaş zamanlarında dış politika iç politikayı etkiler, diğer zamanlarda iç politika dış’ı.
Ama doksan yıllık Türk dış politikasında hiç böylesini görmedikti. Yani, derdi içerideki sesleri susturmak olan Türkiye’nin Putini’nin, derdi Batı’yı bölmek olan Rusya’nın Erdoğanı’yla kol kola girerek geleneksel dış politikayı altüst etmesine, üstüne bir de Rusya’nın Perinçeki’inden “Türkiye Atatürk politikalarına geri dönmelidir” nasihatini almasına hiç rastlamadıktı.