“(Ekrem) Dumanlı ile görüşmem gizli saklı değildi. 15-20 kişinin olduğu ortamda gizli görüşme mi yapılabilir? Bu görüşme dışında Fetullahçı yapıdan herhangi bir kişinin selamını alıp vermişliğim yoktur. Kurum dışındaydım, ‘Beş dakika belediyeyi ziyaret etmek istiyoruz’ demişler. Özel Kalem’le birkaç kez konuşma geçmiş aralarında. Gazeteciyim, bir gazeteciyi reddetmek olmaz. 12.30’da programın bittiğini öğrenince gelmişler. Özel randevu almak gibi bir durum söz konusu değil. Belediye’nin iki giriş kapısı var. Biri personel, diğeri başkanlık ve protokol girişidir. Başka bir kapıdan gelmemiştir. Sayın Kılıçdaroğlu, Bozdağ ve Erdoğan’ın geldiği protokol ve başkanlık kapısından girmiştir. Bizim için kıymetli bir görüşme değildi, haberini yapmadık. Onlar için önemliymiş ki Zaman’da fotoğrafıyla birlikte haber yapmışlar. FETÖ ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan bir insan üzerinden bu algıyı yaratmak isterseniz, sokaktaki insan bile güler. Benim üzerimden bunu tutma ihtimali trilyonda bir bile değildir.”
Ne tuhaf, değil mi? Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, TBMM’de kurulan Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na 25 Ekim Salı günü ifade verirken bunları söyledikten birkaç saat sonra Diyarbakır’a dönüşünde, diğer Eş Başkan Fırat Anlı’yla birlikte gözaltına alındı. Ama bence hikâyeyi bu ifadeden başlatmak gerekiyor. Nedir? Kışanak, yani Gülen Cemaati’nin kudretli olduğu günlerde epey bir eza çektirdiği Kürt Siyasal Hareketi’nin önemli isimlerinden Gültan Kışanak, bir vakitler Cemaat’e yakın bir gazeteciyle görüştüğü için komisyona gidip ifade veriyor. Komisyon’un başkanı kim? Bir vakitler her gece Samanyolu haber kanalında gördüğümüz, o vakitler Gülen Cemaati eliyle yürütülen operasyonların baş savunucusu konumundaki Reşat Petek. Peki, bu komisyon Cemaat’e bir vakitler ‘ne istedilerse’ veren, yargıya Cemaat’e yakın hâkim ve savcılar yerleşsin diye referandum düzenleyen, referandumdan sonra okyanus ötesine teşekkür eden AKP’den kayda değer biri dinlemiş mi henüz? Hayır.
Kimi dinliyor? İşte, eski askerler, emniyet müdürleri filan. Bir de Kürt Siyasal Hareketi’ni temsilen Gültan Kışanak. Bu dinlemeyi şu efekt eşliğinde okumalıyız: Acaba AKP’ye yakın medyada ve hükümet üyeleri tarafından sürekli işlendiği şekliyle Cemaat ile Kürtler arasında bir işbirliği için ipucu bulunabilir miydi? Hani olur da ters bir cevap verir, oradan yürünür filan... Herhalde murat buydu.
Peki, bu görüşmede o meşhur KCK operasyonları da gündeme gelmiş miydi? Şöyle yanıt verdi Kışanak komisyonda:
“15 dakika kaldı, belediyemizden başkaları da vardı. Aynen söyledim. Bir çay içip kalkmaydı. ‘Bizi itham eden yayınlarınızla barış sürecini sekteye uğrattınız’ dedim. ‘Hükümet bizi kandırdı’ diye yanıt verdi. ‘Hükümet de FETÖ kandırdı diyor. Arada biz mağduruz, canımıza okudunuz, yeter artık, düşün bu milletin yakasından’ dedim. Kalktı gitti. Hiçbirinizin söyleyemeyeceği sözleri söyledim.”
Evet, işte bu sözlerin ardından, Kışanak Diyarbakır’a döndü ve havaalanında gözaltına alındı. Aynı saatlerde polis Diyarbakır Belediyesi’ni basıp arama yaptı. Eş Başkan Fırat Anlı da evinde yapılan aramanın ardından gözaltına alındı. Gözaltıların ardından bir açıklama yapan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Kışanak’ın, “PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma”, Anlı’nın ise “devletin egemenliği altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemleri nedeniyle yürütülmekte olan soruşturmalar kapsamında” gözaltına alındığını açıkladı.
Kürt halkının iradesine bir müdahale yapıldığı açıktır. Zaten HDP’li vekillerin dokunulmazlığını kaldıran ve vekilleri tutuklamak için hazırlıklar yapan iktidar, ilk adım olarak %50’nin üzerinde oy alarak seçilmiş başkanları gözaltına almayı ve süreci bu şekilde başlatmayı seçmiş görünüyor.
Bu, 7 Haziran sonrası yürürlüğe konan Kürt politikasının en kritik hamlelerinden biri. Sık sık dikkat çektiğim gibi, bu politikayı Suriye ve –son olarak– Irak’taki gelişmelerden bağımsız düşünmek mümkün değil. Erdoğan belli ki artık sadece Suriye’nin kuzeyinde değil, Irak’ta da kendi emellerine kavuşmak ve oralarda “AKP ile birlikte hareket etmeyen” Kürt varlığını zayıflatmak için içerdeki operasyonlara, gözaltılara, baskılara ağırlık veriyor, verecek.
Geldiği’iz kavşakta, iktidar tercihini böyle yaptı işte. Ortadoğu’ya ‘içeride barıştığı” Kürtlerle açılmayı değil, hem içeride hem dışarıda Kürt hareketini köşeye sıkıştırarak ‘bölgesel’ emellere ulaşma yolunu seçti. Ve bunun sonucu, aylardır içinde yaşadığımız ateş çemberi oldu.
Ankara’da kurgulanan bu hedef menziline varır mı bilinmez. Şartlara baktığımızda zor görünüyor. İçeride Kürt hareketi ve muhalefet 12 Eylül benzeri koşullardan geçiyor. Darbe soruşturmaları binlerce insanın mağdur olmasına yol açtığı gibi, işkence vakaları gün geçtikçe artıyor, üstelik iktidara yakın kaynaklar bu vakaları gündeme almamakla övünüyor. Dışarıda ise Türkiye Ortadoğu’nun ülkeleri tüketen güç dengeleri içine girmeyi, Osmanlıcı hayalleri canlandırmayı ve belli ki bu yolla Başkanlık hedefine yeni bir yakıt sağlamayı hedefliyor. Açık ki, bu proje de bu ülkenin halklarını yeni bir ateş çemberine sokacak.
Neyse, TBMM Darbe Araştırma Komisyonu ile başlamıştık, onunla bitirelim. Kışanak ve Anlı’nın gözaltına alınması da iradeye bir darbedir. Komisyon acaba gözünün önünde duran darbeyi de görecek ve araştırma ihtiyacı hissedecek mi?