Her şeyden önce göğsüm kabararak söyleyeyim ki AYM istediğimiz kararı verdi: “Görevsizlik” Biz bunu baştan söylerken hainler karşı çıktılardı, neymiş, bizim KHK’ların Anayasa’da tarif edilen KHK’larla ilgisi yokmuş, AYM’nin incelemesi gerekirmiş, nitekim 1991’de bir sürü sıkıyönetim KHK’sını aynı AYM anayasaya uymuyor diye iptal etmiş.
Al sana o zaman, uysa da karar uymasa da yeni karar! Zaten belliydi kendi iki üyelerini atma gerekçelerinden! Biz burada 17-25 Aralık kumpasından beri hayat memat mücadelesi veriyoruz! Yargısına güvenmediğimiz ülkede yaşayamayız!
Bu kararın bir önemi AYM’nin bu 1991 içtihadını peynir-ekmekle yemesi ise, bir önemi de şuradadır ki, Danıştay’a sıkı bir işmar çakıyor. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 1989’da “Sıkıyönetim dönemindeki kararlar olağan döneme geçince hükümsüz kalır” biçiminde aldığı terörist kararın bizim OHAL bittikten sonra tekrarlanmaması için inşallah!
***
Daha bunun saadetini yaşarken MAK anketi sonuçları geldi: “Yarın seçim olsa” partimizin oyu: Yüzde 49.29. Başkanlık sistemini destekleyenler: Yüzde 63!
Bu iş bitmiştir yav! Her şey böyle gittiği takdirde, ki gitmesini sağlayacağız, ilkbaharda ya erken seçim yapacağız yahut benim başkanlık referandumunu.
Tabii, şimdi kuduracaklar. Neymiş efendim, bizim yapacağımız referandum değil plebisitmiş! Referandum uzun uzun tartışılmış bir metni sonunda halka sormakmış, plebisit ise bir kişiye veya kişinin düzenine evet mi hayır mı diye pat diye sormakmış ve bu diktatörlüklerin yöntemiymiş.
Höst! Halkımız beni talep ediyor, o kadar! Sen istediğin kadar ukalalık yap!
***
Yalnız, her şeyin böyle gitmesi için, FETÖ ve PKK sayesinde korkutulmuş insanların otoriteye sığınmaya devam etmesi, bunun için de bizim gözümüzün iyice kara olduğunun herkesçe anlaşılması ve itirazsız kabulü lazım. Bunun için, üzerlerine üzerlerine gidiyoruz:
Mesela, 2014’te Şakir Voyvot adlı bir hocamız söylemişti: "Bütün okullarımızın imam hatip lisesi gibi olma zamanı geldi". Kendisini Kabataş Erkek Lisesi müdür yardımcısı yaptık. Buradan anlasınlar ve ayaklarını denk alsınlar.
Mesela, 2014’te feysbuk hesabından “Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse o kadar erkekle zina yapmış gibidir (Hadis-i Şerif, Tirmizi/111)” diye yazıp atan Mahmut Bayram hocamız vardı, Burdur İl Eğitim Müdürlüğüne vekalet ediyordu, bu hafta onu asaleten atadık. Ayaklarını denk alsınlar!
Yine mesela, tüm Marmaris okullarında teneffüs zili yerine “15 Temmuz Demokrasi Marşı”nı çaldıran İl Milli Eğitim Müdiremiz Züleyha Aydoğan da şöyle diyor: “Biz diyoruz ki söz konusu vatan, bayrak ve demokrasi olunca gözünü kırpmadan ölüme gidecek gençler yetiştirmek istiyoruz”. Budur işte! Bir anne veya anne adayı söylüyor bunu!
***
OHAL’i olağan hale dönüştürüyoruz. Ne yapıyoruz:
Fiilî OHAL yetkilerini TCK ve CMK’ya aktarıp kanunî kılıyoruz inşallah: Ağır ceza mahkemelerinin yetkilerini sulh ceza hakimlerimize tanıyoruz. Kayyım atamayı ve davalıların mallarına el koymayı artık CMK maddeleri gereği icra edeceğiz. Arama, bilgisayarlara el koyma, dinleme konularında yetkiyi hakimlerden savcılarımıza, ifade almayı da polislerimize aktarıyoruz. Hakimlerimize de, “Davayı uzatır” gerekçesiyle duruşmada tanık ve uzman kişi dinlemeyi reddetme yetkisi veriyoruz.
Unutmadan ekleyeyim, bilgi edinme hakkı diye bir karın ağrısı var ya, Ekim 2003’te biz getirmiştik, KHK’larla atılan kamu personeli ve kapatılan kuruluşlara ilişkin bilgi ve belgelerin bunun kapsamı dışında bırakıldığını ilan ettik.
***
Hükümet bizim. Yargı tamam. Medya çoktan tamam. Meclis Bahçeli kardeşim sayesinde tamam.
Artık üniversite de tamam olacak. Adalet yılının açılışı gibi onun açılışını da Külliye’de yaptık. Zaten, bundan sonra rektör seçimi falan istemediğimi de söyledim: “Rektörlük seçimleri üniversitelerde haksız uygulamalara, kırgınlıklara ve kişisel çekişmelere yol açıyor, kaos ortamı oluşturuyor” dedim.
Tabii, alçaklar şimdi kenef ağızlarını açacaklar ve diyecekler ki, ‘O zaman genel seçimleri de yapmayalım çünkü kırgınlıklara ve çekişmelere yol açıyor’. Höst! Milli irade nasıl tecelli edecek o zaman!
Liseleri de unutmadık: Bunlar değil miydi törende müdüre arkalarını dönüp terörist eğitimi yapan! Bunları “Proje okulu” ilan ettik, en eski öğretmenlerini “norm fazlası” gerekçesiyle dağıtıyoruz. Bunların yerine imam-hatip hocalarımızı yönetici yapıp milliyetçi ve dindar nesil yetiştirmeye başlıyoruz. Öğrenciler tepki mi gösterdi, hemen sorgu odalarına alıp “Üst aklınız kim?” diye soruyoruz.
***
Diyeceğim, halkımızın benim başkanlığımı yüzde 63’le desteklemesi boşuna değildir! Öyle ki, Meral Akşener gelir korkusuyla başkanlığım işini ortaya atan Bahçeli kardeşim yalnız değildir. Zaten ona “yedek lastik” diyen CHP’li bayana bizzat MHP Genel Sekreteri Büyükataman çok veciz bir cevap vermiştir: “Kendileri PKK’nın don lastiğidir”.
Ne diyordum, mesela Ahmet Hakan CHP’ye seslenmektedir: "Referandumda halkın önüne çıkmayı göze almak durumundasınız". Mesela bir zamanların Cumhuriyet Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin Vatan’daki köşesinden seslenmektedir: “Bu da insanların bulduğu, bazı ülkelerde iyi işleyen bir sistemse, bizim de hâlâ bir sistem sorunumuz varsa, neden olmasın?” Hepsinin kalemi varolsun!
Cumhuriyet demişken, bu varakpareyi kendi içinden çıkan Mustafa Balbay gibilere havale ettik inşallah, elimizi kirletmeyeceğiz!
***
Yalnız, partimizde bazıları sorup duruyor: “İçimizde de FETÖ temizliği olacak mı”. Sırası mı be! Biz 330’u bulmak için MHP’nin 14 oyuna muhtaçken bak neleri karıştırıyorlar! Onun için, mutlaka, bu iç başarılarımızı milletimizin milli hislerini şahlandıracak bir dış politikayla taçlandırmalıyız.
Musul işi bunun için biçilmiş kaftandır fakat bütün müttefik bildiklerimiz maalesef hain çıkmaktadır. “Askerimi Başika’dan çekmem. Musul harekatına ve masasına da katılacağım. Koalisyon Türkiye'yi istemiyorsa. B planımız devreye girer. O da olmazsa C planı devreye girer” diyorum, bırak Bağdat’taki alçak başbakanı onun ağzına payını verdim zaten, başladı herkes aleyhime çalışmaya.
***
İlk taşı 2015 sonunda Arap Birliği atmıştı. Amerika ve İran da malum. Ama adam yerine koyduğum ve petrolünü damadımın CEO’su olduğu şirkete taşıttırdığım Barzani bile “Musul operasyonu için Bağdat’la anlaşmanız lazım” diyor yav! Peşmergebaşı Cabbar Yaver’in ağzından da tehdit savuruyor: “Türkiye katılamaz; yabancı güçler koalisyon uçakları tarafından hedef alınacak”.
Oysa, B planımızı bu Barzani denilenin davet edeceği üzerine kurmuştuk! C planımızı da Sünni şeyhlerin daveti üzerine! Ç planımızı ise…
Dahası, Kerküklü Türkmen liderlerinden İmami çıkıp şöyle diyor: “IŞİD Irak’a girdiğinde Erdoğan neredeydi?” Milliyetçi Türkmen Halk Partisi lideri Turhan Müfti kalkıyor, “Türkiye Irak hükümetinden izin almalıdır. Türkiye bizim soydaşımız ama biz Iraklıyız” buyuruyor.
Vatan hainliği olursa bu kadar olur! Eksik olsun böyle imam, lanet olsun böyle müftüye!
Benim mutlaka bu savaşa girmem lazım. Hem oradaki Kürtleri halledeceğiz, hem Sünnilere hamilik yapıp itibar kazanacağız, hem de bu itibar beni başkan yapacak! Hepsi çelmeleniyor alçaklar tarafından!
‘Havalarını aldılar’ diyen alçakların ağzını daha fazla açtırmamak için en olmazında “Biz havada varız” diyeceğiz…
***
Ne yaparsın bu durumda? Herkesin hep duyduğu ama içinde ne olduğunu bilmediği sihirli Misak-ı Milli’yi ortaya atmaktan başka?
"Anaokulu dahil İstiklâl Marşını ezbere bilmeyen, iliklerine kadar hissetmeyen evladımız kalmamalı" demekten başka?
En erkek ve de gayrimüslimlere karşı en hassas yöremiz Trabzon’a gidip, “Bir adam gibi ölmek var, bir şey söyleyecektim ama onu söylemeyeceğim, bir de madam gibi ölmek var” demekten başka?
“Onu söylemeyeceğim” dedim (Emine güldü burada esprime!) ama hem böylesi kafiyeli oldu, hem de hemşerilerim ‘karı gibi’ demek istediğimi anladılar! Ortalık “Ermeni piçleri / Yıldıramaz bizleri” diye inledi!
Bu vesileyle de, "Ben kadın gibi 100 sene yaşayacak yerde adam gibi 1 sene yaşarım" dedi diye “Halkın bir kesimini cinsiyet farklılığına dayanarak aşağılama"dan 1,5 yıla kadar hapsi istenen Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu kardeşimize de bi faydamız olabilecektir. Benim hem bayanları hem de gayrimüslimleri kasteden “madam” lafımı emsal gösterip beraatını talep edebilecektir…
***
Biraz önce Hayati Yazıcı kardeşimize ilan ettirdik: “Nisan’da referanduma gidilebilir!” İşler Musul yüzünden bozulmadan kotarmakta yarar var