Şort giydiği gerekçesiyle bir kadına saldıran Abdullah Çakıroğlu, Çakıroğlu, "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" ve "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" suçlarından tutuklandı. Hukukçular bu tür saldırılarda nefret suçundan dolayı cezai işlem yapılması ve nefret suçuyla ilgili olarak da kapsamı genişletecek bir yasal düzenleme yapılması gerektiği görüşünde.
12 Eylül sabahı nöbetten dönen hemşire Ayşegül Terzi, belediye otobüsünde Abdullah Çakıroğlu’nun saldırısına uğradı. Saldırgan Abdullah Çakıroğlu gözaltına alındı. Önce serbest bırakıldı ardından savcılığın talimatıyla yeniden gözaltına alınarak, tutuklandı.
Çakıroğlu, TCK 216/1. maddesinde düzenlenen "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" ve TCK 115/3. maddesinde düzenlenen "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" suçlarından tutuklanması talebiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilerek tutuklandı.
Saldırgan mahkemede verdiği ifadesinde, "Kurban Bayramı'nda milli ve manevi duygularım üst seviyedeydi' dedi.
Saldırının arından kamuoyundan gelen tepkiler üzerine hem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı hem Adalet Bakanlığı konuyu gündemine aldı. Bakanlıklar, ‘basit yaralama’ suçuyla ilgili yeni bir düzenleme hazırlığına başladı.
Ancak uzmanlar, bu tür saldırılarda nefret suçundan dolayı cezai işlem yapılması ve nefret suçuyla ilgili olarak da kapsamı genişletecek bir yasal düzenleme yapılması gerektiği görüşünde. İbadethanelere dönük saldırılarda, okul duvarlarına yapılan yazılamaların da nefret suçu öngörülerek değerlendirilmesi gerektiğini dile getiriyor.
Mevzuat gerekli
Avukat Erdal Doğan, yaşanan olayın nefret suçu olduğunu belirterek, yasal düzenleme yapılması gerektiğine dikkat çekti.
“Türkiye’deki yasal mevzuatta nefret ve ırkçılıkla etkin bir mücadele mevzuatı yok. TCK 216. maddedeki uygulama pratiği ise bugüne kadar hep statükoyu koruyan tek din, tek dil, tek ırk bakış açısıyla yorumlanıyor. Kamuoyu baskısı olmasa tutuklamada bu madde de uygulanmazdı. Bu tür uygulamalar önemli ama daha etkili olması için, ırkçılık ve nefretle mücadelede acil bir mevzuat oluşturmak şart. Bu olayda olduğu gibi, Kiliselere dönük saldırılarda, Ermeni okullarının duvarlarına yapılan yazılamalarda da ayrıca bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olmadan bu madde işletilebilir. Kişilerin inançlarına ve etnik kimliklerine dair yapılan her eylemde bu madde kullanılabilir.”
Caydırıcılık ölçüsü
Avukat Rozerin Seda Kip de tutuklama gerekçesinin önemli ancak eksik olduğuna dikkat çekiyor.
“Bunun temel olarak altında yatan nedeni tartışmak gerekiyor. Bu bir nefret suçudur. Zanlının yalnızca kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yakalama kararı çıkartmayı doğru bulmuyorum. Bu kaygı verici bir şiddete doğru giden, var olan toplumsal kutuplaşmayı arttıracak, çok ileri durumlarda düşmanlığa sebep olacak nefret suçları işleniyor. Bizler yıllardır nefret suçunun yasalaşması gerektiğini konuşuyoruz. Buna ilişkin çalışmalar yapılıyor ama meselenin bu boyutta çok ciddi ele alınması gerekiyor. Etnik, kültürel ve cinsel çeşitliliği de ele almalı. Bir ayrımcılığa, kutuplaşmaya yol açmayacak, bunu önleyebilecek, buna karşı gelecek eylemin bir nefret söyleminin caydırıcılık ölçüsünün katı bir şekilde yazılması gerekiyor. “
Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Yar. Doç. Dr Ulaş Karan da her olayda yasal bir değişiklik yerine topyekün bir yasal değişiklik yapmak gerektiğini ve nefret suçunda kapsamın genişletilmesi gerektiğini söyledi.
“Kasten yaralamanın belirli gruplara yönelik işlendiğinde buna göre ceza verilebilir. Ermeni okuluna yapılan yazılamalarda da nefret suçunu daha nitelikli aramak gerekiyor. Bu failin ön yargısını ortaya koymanız gerekiyor bunun için de yasal düzenleme gerekiyor. Nefret suçu genişlemeli. Suç nefret saikiyle işlenirse ceza oranı arttırıldığı ve şikayete bağlı olmaktan çıkartılacağı şekilde bir yasal düzenleme yapılabilir.”