Vatana millete hayırlı olsun, Bismillahımızı çekip tanklarımızla Cerablus’a girmiş bulunuyoruz!
Amerikalılar durumu müzakere etmekteyken, biz girince haberleri olmuş. Bu tarihsiz millet eğer azıcık tarih okumuş olsaydı bilirdi ki bugün, 24 Ağustos, Yavuz Sultan Selim’in Suriye’deki 1516 Mercidabık zaferinin 500. Yıldönümüdür!
***
Amerikalılar biz buraya DAEŞ’i kovalamaya geldik diye umuyorlar. DAEŞ falan yok ki burda yav! Nerden duydularsa, komutanları Cerablus’tan çekip gitmiş, askerleri de arazi olmuş. Yok burada DAEŞ falan! Adımızın duyulması yetti!
Böyle olunca, biz de gelmişken buranın Kürtlerin eline geçmesini önlemek istedik. Nitekim Binali açıkça söyledi: "DAEŞ’in bölgeden çıkarılması, doğan boşluğu PYD-YPG’nin doldurmaması için operasyon yaptık" dedi. Birincisi kendiliğinden oluvermiş, ikincisini de biz gerçekleştiriyoruz; bu kadar basit.
***
Bizden günah çoktan gitmişti. Kürtlerin Fırat’ın batısına yürüyüp oradaki Kürt bölgesiyle birleşme planı vardı. Bin defa söyledik; güneyimizde Kürt komşu istemiyoruz dedik. Operasyonun adı bile Fırat Kalkanı değil mi! Oradan da mı anlamadılar!
Yılan gibi diller hemen harekete geçti tabii. Neymiş efendim, güneyimizde boylu boyunca Barzani’nin Kürdistan’ı yok muymuş! Ve bizim Ortadoğu’daki tek kavgalı olmadığımız da orası değil miymiş!
Be alçaklar, aynı şey mi! Irak’ta Barzani’nin alternatifi Şii yönetim, Suriye’de Kürtlerin alternatifi İslamcı kardeşlerimiz!
Üstelik bu PYD-YPG bizim alçak PKK’nın uzantısı, oysa Barzani Kürt liderliği için İmralı’yla kavgalı. Şivan Perver’le birlikte kendisini niye getirttik ki 2013 Nevruzunda Diyarbakır’a!
***
Şimdi biz PYD-YPG’nin elinde olan Mengiç’e doğru güneye yürüyünce Amerikalılar paniğe kapıldı. Pentagon ilan etti: “IŞİD'in artık bulunmadığı bir noktada yaşanan bu çatışmaları kabul edilemez bulduğumuzu netleştirmek istiyoruz".
Sen netleştirmene devam et kardeşim; yok öyle gir ve sadece DAEŞ’le çarpış; biz girmişsek kim zararlıysa ona vururuz!
Yalnız Amerikalılar mı; Putin milli maça gelmiyor, Rus Genelkurmay başkanı da bizim Hulusi Akar’la görüşmesini erteledi. Ama çok geç! 500 yılda 1 ele geçen bu fırsatı kullanıp girmişiz bi kere! Üstelik, şimdi savaştayız diye içerideki milliyetçi desteğimiz tavan yapacak. KHK’larla getirmekte olduğumuz disiplin düzeni kemikleşecek.
Kalabildiğimiz kadar kalacağız. Nitekim gerek Milli Savunma gerekse Ekonomi bakanlarımız çok net konuştular: "Orada kalınması gereken kadar kalınacaktır, gidilmesi gereken yere kadar gidilecektir".
***
Gelelim yurdun içine.
Halkımızın alçak darbe teşebbüslerine karşı uyanıklığı aslanlar gibi sürmektedir. Nitekim Konya’da 20 dakika elektrik kesilmiştir, artık kim örgütlediyse sosyal medya üzerinden örgütlenen vatandaşlarımız darbe olduğunu öne sürüp ellerine Türk bayraklarını alarak sokaklara fırlamıştır.
HSYK’mız, geçici olarak görevden uzaklaştırılmış 2.847 hakim ve savcının meslekten ihraç edildiğini açıklamıştır. AYM ve Yargıtay’da 35 kişi gözaltına alınmıştır. AYM’nin meslekten attığı 2 üyenin yerine 2 tane İmam-Hatip mezunu atanmıştır.
***
Bunlar güzel haberler. Ama bir başkası var ki çok tatsız. Malum, Adli Yıl açılışı törenini Külliye’de yapmaya karar verdik. TBB Başkanı Prof. Feyzioğlu da onu affediyorum diye çok sevindi, “Güzel müjdeli haber” olarak karşıladı.
Şimdi Kılıçdaroğlu, artık kimin dolduruşuna geldiyse, Külliye’de toplanmak yargı bağımsızlığına zarar verir diye katılmaktan vazgeçti. Son olarak “Erdoğan ev sahibi değil, Yargıtay’ın konuğu”nu denedik, yemedi. Türkiye Barolar Birliği TBB de katılmıyor, aynı saçma gerekçeyle.
Bu durumda Feyzioğlu da, TBB başkanlığına bir daha seçilemem diye katılmaktan vazgeçtiğini bildirdi! Yanılmamışım bu rüzgar gülü hakkında!
Bahçeli kardeşimiz bittabi katılacak. Asıl önemlisi, Yargıtayımız gereken tepkiyi derhal verdi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde adli yıl açılışı nasıl yargı bağımsızlığını etkiler, anlamakta zorluk çekiyoruz, diye bildiri yayınladı…
***
FETÖ’ye karşı, dünyanın hiçbir yerinde akla gelmemiş bir önlem aldık. Sigorta şirketlerine bildirdik, bu konuda soruşturulmakta olan 2.241 kurum ve 170 kişilik listeye sigorta tazminatı olarak hiçbir ödeme yapılmayacak. Mesela arabalarından biri kaza mı yaptı, binasında yangın mı çıktı, ödenmeyecek.
Sadece tazminat da değil. Mesela bu listedeki bir kurum veya şahıs sigorta şirketinin binasının sahibiyse, sigorta şirketi ona kira da ödemeyecek, bloke edecek.
Edirne Belediyesi de Hakan Şükür haininin adını meşhurlar kaldırımından söküp attırdı.
***
Biz de üniversitelerdeki alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lumpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş akademisyenleri söküp atmaya devam ediyoruz. Ağustos ortası itibariyle YÖK toplam 6.792 akademik ve idari personel hakkında işlem başlattı, bunların içinden 5.342’sini görevden uzaklaştırdı.
Son olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. İbiş, o hain bildiriyi imzalayan 102 kişinin dosyasını YÖK’e gönderdi. Alçaklar hemen çenelerini açtılar. Neymiş efendim YÖK Disiplin Yönetmeliği’nin uygulanamayacağına dair Danıştay kararı varmış. Be zavallılar, bizzat AYM’nin anayasayı dipfrize koyduğu bir OHAL ortamında Danıştay kararı mı kalırmış! Memleketi bölenlere dayanak mı aranıyor?
***
“Yeni Türkiye” kurulmaktadır. Hele de savaş içinde olduğumuz şu ortamda buna hiçbir şey engel olamayacaktır. En önemlisinden en basitine kadar her şeyi KHK’larla değiştiriyoruz, değiştireceğiz. Çünkü 1 Ekim’den sonra Meclis açılınca, açılırsa, çıkacak kanunu AYM’ye götürebilirler; riske gerek yok.
Belediyelere kayyım getiren ve Hakkari ile Şırnak’ı ilçe yapan kararnameleri tekrar görüşüyoruz.
Haydarpaşa GATA Hastanesi’nin adını “Haydarpaşa Sultan Abdülhamid” yaptık.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürümüz Nejat Birecik yabancı oyunları yasakladı; sadece yerli oyunlar oynanabilecek. Gerekçesini de dört dörtlük ilan etti, “Milli, manevi duyguları pekiştirmek için hümanist vatan milliyetçisi sanatçılar olarak vatan bütünlüğüne, birliğine katkıda bulunmak amacıyla” dedi.
3 tane büyükelçiyi FETÖ’den tutukladık. İçlerinden biri eski sadrazam Ahmet’i Pensilvanya’daki alçağa götürmüştü. Yani Ahmet’e de yaklaşıyor olay Allah’ın (c.c.) izniyle…
***
Özgür Gündem’den sonra Azadiya Velat gazetesini polisimiz bastı, 25 çalışanını gözaltına aldı. Haber ajansları zaten yasaklı. Şimdi de o alçak Pensilvanyalının gazetelerinde yazan hatta yazmayan 35 gazeteciye daha gözaltı kararı çıktı. Bunların evleri arandı. Duruma göre kiminin kapısı kırılarak, kimininki çilingirle açtırılarak.
Gözaltına alınanlar arasında, benim Endonezya’da ilk sünneti kılışımı "Herkes oturduğunda ben namaza durucam, tam o anda çek panpa!" diye tivitle makaraya alan Atilla Taş maskarası da var.
İdam konusunu yine açtım. “Milletim idam istiyor değil mi, bunun kararını verecek merci TBMM’dir. Bunu müzakere etmeliler ve karar önüme gelmeli ve ben bu kararı onaylarım” dedim.
***
30 Ağustos törenlerini falan yaptırmıyoruz. Toplar tanklar geçecek, uçaklar uçacak, ben orada tribünde duracağım; ne lüzumu var! Anıtkabir’deki törende askerler de kimlik kontrolünden ve X-Ray cihazlarından geçirildi.
İstanbul valimiz, Zafer Bayramı resepsiyonunu “terör olaylarında şehit olan güvenlik güçleri ve vatandaşlarımızın mukaddes hatıralarına duyulan saygıdan dolayı” iptal etti. Söylemeye bilmem gerek var mı, bağımsız Yargıtayımız da aynı gerekçeyle Adli Yıl açılış kokteylini.
Bazı alçaklar, madem matemimiz vardır niye ihtişamlı köprü açılışları yapılıyor diye takmaktalar. Bunun üzerine 30 Ağustos’ta gittiğim Anıtkabir defterine işlediğim özel mesajda Cumhuriyeti payidar kılmak için var gücümüzle çalıştığımızı ve istikbal mücadelemizi yürüttüğümüzü yazdım ve şöyle yazdım:
“Bu yıl hayata geçirdiğimiz Osman Gazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi ülkemizin gurur kaynağı olan mücadelemizin birer tezahürüdür.”
***
Bu arada, ülkemizde insan hak ve hürriyetlerine büyük önem vermeye devam ediyoruz. Bayan polislerimize üniformalarında başörtüsü serbestisi getirdik.