Alçak herifler! Müslüman dedik bağrımıza bastık, mememizi ısırdılar! Ne istediniz de vermedik! MİT tırları yüzünden başımız beladan kurtulmuyor! İsminizde İslam’ın İ’si var diye onu bile değiştirdik! Besle kargayı oysun gözünü! Ankara ve Suruç neyse ne de, şimdi Gaziantep’te düğünden ne istediniz!
Hayır, bişey değil, insanlar sonunda usanacak ve diyecek ki: ‘Tamam, bunlar alçak, anladık, aldattılar sizi, ama birader siz de aldatılmaya ne teşneymişsiniz! Bu kadar kolay aldatılanlar bu ülkeyi nasıl yönetecek?’
***
Ama her şerde bi hayır varmış. PKK’nın aksine bu hain DAEŞ sivillere vuruyor, büyük tepki yaratıyor, biz de bu büyük tepki sayesinde öteki iki haine vurabiliyoruz.
Ben her zamanki gibi erken uyanıp Ankara Gar saldırısında “Kokteyl terör” demiştim. PKK saldırırsa PKK diyoruz, DAEŞ saldırırsa “Bütün terör olayları tek elden yönetiliyor” diyoruz. Şimdi de şöyle dedim: “Gaziantep saldırısının muhtemel faili DAEŞ’in FETÖ’den ve PKK’dan hiçbir farkı yoktur!”
***
Bu konuda çok sıkı bir kampanya açmış vaziyetteyiz. Bunları herkese söyletip zihinlere çiviliyoruz. Mesela Suudi prens kardeşim El Velid geldi, "FETÖ IŞİD’den daha tehlikeli çünkü IŞİD açık bir düşman. Bunlarsa gizli" dedi.
Daha önemlisi, CHP’den Dursun Çiçek konuştu: “PKK'yı da, IŞİD'i de yöneten FETÖ'nün militanları. FETÖ bunların eğitimli kesimi, üst aklı. En tepede de Amerika var. Amerika bunları kullanarak bu örgütleri yönetiyor. Hulusi Akar için eleştiri hakkımı durum normalleştikten sonra kullanmayı tercih ediyorum".
Ağzını öpeyim! Bundan komple demeç olamaz! Evvela, bırak FETÖ’nün PKK ve DAEŞ’e benzediğini söylemeyi, resmen yönettiğini söylüyor. Saniyen, Amerika’nın üst akıl olduğunu söylüyor. Salisen, şu anda ihtiyacım olan Hulusi Akar’a laf etmiyor. Allah (c.c.) CHP’den gani gani razı olsun. PKK’dan da, bittabi!
En sıkı medya organımız hangisi? Sözcü! 22 Ağustos’ta 8 sütuna el ayası gibi manşet attı: “Eyyy FETÖ... Eyyy PKK... Eyyy IŞİD... 'Üst akıl'a maşa oldunuz, güzelim memleketi kan gölüne çevirdiniz ALLAH TOPUNUZUN BELASINI VERSİN!” Allah (c.c.) iki cihanda aziz etsin, ne diyeyim…
***
Kampanyamızın son ve en yıldız elemanı Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu! Bu herifi bir kaşık suda boğacaktım, iyi ki boğmamışım.
Nasıl oldu böyle imana geldi dedim, danışmanlarım dediler ki efendim bu zat hain darbe teşebbüsünden önce içkili masalarda coşup ‘Darbe geliyor, ben de başbakan olucam’ diyormuş, şimdi korkuyor. Darbeden beş gün önce, Rus uçağını düşüren pilotun öldürüleceğini söyleyerek bizi töhmet altında bırakmak istedi, şimdi korkuyor. Bir de, size edepsizlik yaptıktan sonra, üst mahkemelerde artık işe yaramaz bu diye avukatlık bürosuna dava götüren kalmamış, dediler.
Benim düdüğümü çaldığı müddetçe makbulümdür. Gelip Külliye’de eteğime yüz sürdükten sonra Sözcü’ye demeç verdi: “Türkiye'den ne istenmiş, ne verilmemiş ki 15 Temmuz’da düğmeye basılmıştır. Bu, Büyük Kürdistan projesidir. FETÖ 40 yıllık projeyse, PKK da 35 yıllık projedir. PKK ve FETÖ'nün destek aldıkları yerler de aynıdır”.
Mükemmel! Hem üst akıldan bahsediyor, hem Büyük Kürdistan’dan, hem de PKK ile FETÖ aynıdır diyor. Bunları söylesin diye not yolladıktı eline, ‘Ben de zaten aynen bunları söyleyeceğim’ demiş. Keşke bu üst akla biraz daha vurgu yapsaymış.
***
Bu sıcakta Rize çay tarlalarında yapamayacağımız için 1 Eylül’de Adli Yıl açılışını Külliye’de yapacağız. Böylece Yürütme ile Yargı bütünlüğü iyice tescil edilmiş olacak.
Marifet iltifata tabiymiş ya, Külliye’de yapıyoruz, seni de konuşturalım deyince tam coştu. Bizim Yeni Şafak’a demeç vermiş. Darbe başarılı olsaydı iç savaş çıkacaktı, PKK bağımsızlık ilan edecekti dedikten sonra, “Eğer darbe bastırılmasaydı emin olunuz BM Güvenlik Konseyi Türkiye’ye müdahale kararı alacaktı” cümlesini kurmuş.
Yav, üst akıl dedik ya, bu vur deyince öldürmüş yav! Bu kadarı benim bile aklıma gelmezdi. Yav, ne Güvenlik Konseyi? Ne Türkiye’ye müdahalesi? Amerikası Rusyası elimize bakıyor! Birlikte harekat yapıyoruz yav! Ama elleme, elleme, söylesin, iyi oluyor! Yerli ve milli müdahaleye bayılan halkımız dış müdahaleden hiç hoşlanmaz.
***
Dışişleri danışmanlarıma sordum, dediler ki:
‘Efendim, BM Kosova’ya bile asker yollayamadı. Bu zat ceza hukukçusudur. Talebeyken okuduğu kısıtlı uluslararası hukuk derslerinden aklında kalmış olmalı. Bir saldırı olur da dünya barış ve güvenliğine büyük tehdit oluşursa, BM Antlaşması’nın VII. Bölümüne göre Güvenlik Konseyi oturup bunu görüşür, taraflara yapmayın etmeyin der, baskı yapar, olmadı siyasi ve ekonomik yaptırımlar ilan edebilir, en olmazında kağıt üstünde asker yollama yetkisi vardır. Ama ne silahı vardır ne de askeri. Sizin hoşunuza gider diye üfürüyor’.
***
Kampanyamız FETÖ’nün PKK ve DAEŞ’ten tehlikeli olduğunu zihinlere çiviliyor ya, çok müspet neticeler elde etmekteyiz. Mesela bizim Star yazdı, darbe gecesi öldürülen Tuğg. Semih Terzi, DAEŞ’e koordinat verip altı ay boyunca Kilis’i bombalatmış.
Aferin. Akıllıca yazmış. Kimse kalkıp itiraz edemez.
Mesela, Sakarya’nın Ferizli ilçesinde çok kaza olan yol kavşaklarına bu alçak Pensilvanyalının fotosuyla trafik canavarı logosunun birlikte yer aldığı “Dikkat! FETÖ çıkabilir!” levhaları konmuş.
Daha önce, Samsun’un Canik ilçesinde de bir spor salonunda kum torbalarının üzerine bu herifin fotolarını yapıştırmışlardı, gençler idman yapsın diye.
Son haber Erzurum-Çat karayolundan: Alkollü bir şahıs kendisini durduran polislere "Siz kimsiniz, bana işlem yapamazsınız, siz FETÖ'cüsünüz" demiş ve silahını almaya çalıştığı polis memurunun başparmağını ısırmış.
Bu söylem artık halkımıza malolmuştur!
***
Bunlar aşırı örnekler gibi gelebilir. Ama bu büyük fırsat bi kaçtı mı bi daha yakalayamayız! Müsamaha gösteremeyiz! Merhametten mazarrat doğar! Bak, bunların zengin derneği TUSKON’nun Mart 2014 toplantısında başkanı ayakta alkışlayan işadamları gözaltına alındı.
İstanbul Esenyurt’ta, üstelik benim adımı taşıyan parkta Kürtçe türküler söyleyen gençleri halkımız ihbar etti, türkü söylediklerini kabul etmeleri “kısmi ikrar” sayılarak hepsi tutuklandı.
Şimdi de Emniyet, sıra gereği 2014’te verilen bütün FG plakalı araçları arıyor.
Müsamaha edemeyiz! Edersek kontrol edemeyiz!
***
Nitekim, alçak girişimin ardından Aydın’da açığa aldırdığımız 4 hakimle 2 savcı AYM’ye başvurmuşlar. Neymiş efendim, hakimler ancak suçüstü olursa yakalanabilirlermiş ve kendi durumlarının bununla ne ilgisi varmış. Yok efendim aramalarda el konulan bilgisayarların imajları alınmamış ve kendilerine bir kopyası verilmemiş, dolayısıyla bunlar hukuka aykırı delilmiş.
İşte böyle şımarırlar müsamaha edersek! Sen git de AYM’nin kendi iki üyesini meslekten atarken yazdığı gerekçeyi oku önce: “Bu KHK’lardaki tedbirler tüm kamu kurumlarına emsaldir, geçici değildir, nihai sonuç doğurucudur, delil aramaya da gerek yoktur” diyor!
***
Bahçeli ile Kılıçdaroğlu biz 4 konuda “taviz” veriyoruz deyince pek sevindiler! Özelleştirilecek 100 şirketi, belediyelere kayyım atama maddesini, rektör seçimini, Hakkari-Şırnak’ı ilçe yapmayı erteledik. Bunlar zaten elde bir çünkü mesela rektörleri zaten ben tayin ediyorum, istediğimiz yere de kayyım atıyoruz.
Peki niye “taviz” verdik? Yav, Meclis’i 1 Ekim’e kadar tatile sokmak için yav! Güya OHAL kararnameleri İç Tüzük’e göre Meclis’te öncelik ve ivedilikle 30 gün içinde görüşülür ve karara bağlanırmış ya, tatilden sonra ele alınınca, o da alınırsa, en iyi ihtimalle 120 gün geçmiş olacak. Kim öleee, kim kala! Zaten o İç Tüzük eskidi, değiştireceğiz.
Üstelik, biz “OHAL ilanı hemen TBMM’nin onayına sunulur, TBMM tatildeyse derhal toplantıya çağrılır” diyen Anayasa Md. 121’e aldırmayıp açık olan Meclis’i tatile sokmuşuz, İç Tüzük de neymiş!
***
Dış mihraklar saldırmaya devam ediyor. Uluslararası Af Örgütü bizde işkence yapıldığını iddia etti. Dedim ki, “Ben şiir okudum diye içeri alınacağım zaman onların kapısını çaldım. Benimle ilgilenmediler. Uluslararası Af Örgütü dürüst ve doğru davranmıyor. İdeolojik bir örgüttür, dürüst bir örgüt değildir”.
Hemen cevap yetiştirdiler. Neymiş efendim, benim mahkum olduğumu duyunca dönemin adalet bakanı O. Sungurlu’ya 1998’de mektup yazmışlar, bir de basın toplantısı yapmışlar. Yok efendim karar kesinleşince Aralık 99’da acil eylem çağrısı yapmışlar ve mektup kampanyaları düzenlemişler.
Eee, netice? Bu yarım ağızlı işlerle neye mani olabildin ki?
***
Viyana havalimanındaki ekran rezaletini gazetelerden görmüşsünüzdür. Duvarda akan haberlerde şu da var: “Türkiye’de 15 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişkiye izin veriliyor”. Terbiyesiz yalancılar!
Biz de derhal misilleme yaparak onurumuzu çiğnetmeyeceğimizi gösterdik. Atatürk havalimanındaki panolara koydurduk: “Seyahat uyarısı! İsveç’in dünyada tecavüz oranı en yüksek ülke olduğunu biliyor muydunuz?”
***
Alçak darbe girişiminden sonra, kendine sanatçı diyen bazıları ülkemize gelmekten vazgeçtiler.
Şimdi bu durum değişiyor artık. Meşhuuur Eltın Con, hani Prenses Diana’nın cenaze merasiminde piyano çalıp şarkı söylemişti (böyle âdetler de var), yaşananları “baş ağrısı” olarak nitelendirdi ve Antalya’ya büyük bir zevkle geleceğini ilan etti.
Babasının hayrına değil tabii; anasının nikahını ödedik. Ayrıca bu zat afedersin obiçimmiş ama bu sıkışık zamanlarda şuna değmiş buna değmemiş diyecek vaziyetimiz yok, acil destek lazım…
Her ne kadar şu sırada tüm dünya benden bahsediyorsa da. Venezuela Devlet Başkanı Maduro darbe lafları çıkınca aynen şöyle korkuttu: “Darbeye kalkışırsanız, Türkiye’de Erdoğan'ın yaptıkları bebek işi kalır!”