Hrant Dink vakfı ile aynı binayı
paylaşınca, doğal olarak Ermenice kurslarının katılımcıları
ile de sıkça karşılaşma imkanımız oluyor. Eğitim kadrosu ile
de sohbetlerimizde Nareg, Sarin veya Sevan katılımcıların
gayretlerini anlatıyorlar sıklıkla. Katılımcıların çoğu
farklı disiplinlere mensup araştırmacılar. Her birinin Ermenice
öğrenmek için farklı sebepleri var. 15 Temmuz başarısız darbe
girişiminden sonra üniversiteler akademik kadrolarını geri
çağırınca, bir kısmı dersleri “skype” ile izlemeye devam
etmekte.
Onların bu halini gördükçe bir yandan da Prof. Zekiyan’ın yirmi yıldan uzun bir zamandan beri Venedik Üniversitesi bünyesinde düzenlediği yoğunlaştırılmış kursları anımsıyorum. Her biri üç haftalık dönemler halinde gerçekleşen bu kurslara üç kez katılan bir dostum şimdilerde ünlü mizah yazarı Hagop Baronyan’ın tiyatro metinlerini tercüme ediyor. Bir diğer arkadaşım ise Türkçe konuşanlara yönelik en başarılı Ermenice öğrenme kılavuzlarından birini yayınladı.
Bu madalyonun bir de öteki yüzü var. İlkokuldan, hatta anaokulundan başlayarak lisenin son sınıfına kadar Ermenice dersi gören, fakat mezun olduğunda aynı Hagop Baronyan’ı okuyamayan, daha doğrusu okuduğunu anlayamayan yüzü madalyonun. Bu yaman çelişkinin kaynağında bilgiyi arzulamaktan veya reddetmekten kaynaklanan bir fark var.
Bir yandan Ermeni kültürü ve edebiyatı ile hiçbir ilgisi olmayan, bırak Ermenisini, edebiyatla genel olarak ilgisi olmayan öğretmenlerin varlığı, diğer yandan da bu dilden köşe bucak kaçmaya çalışan bir öğrenci kitlesi. Türkiye’de Ermeni dili ve edebiyatı eğitimi alabilecek bir akademik kurum halen yok. Yurt dışında bu eğitimi alan tekil örnekler de basiretsiz yöneticilerin keyfi tasarruflarıyla meslekten uzaklaştırılıyor.
Öğrencilerin Ermenice öğrenmeye karşı direncinde de velilerin etkisi çok büyük. Öncelikle veliler çocuklarını Ermeni okullarına gönderirken, en büyük rahatsızlık konuları bu okullarda ders dilinin Ermenice olması. Yıllar boyu sürdürdükleri baskıların sonucunda bu gün fen, matematik, kimya, geometri, biyoloji gibi ders konularının Ermenice işlenmesi sadece istisnai bir durumdur. Kaldı ki ilköğretimin son yılında TEOG sınavlarına hazırlanmak kaygısıyla Ermenice dersi de eğitim programından çıkarılmakta, öğrenciler göstermelik sınavlarla sınıflarını geçmekteler.
Çoğu kez velilerin okul yönetimlerine hesap sorarak “üniversite giriş sınavında soruları Ermenice mi soracaklar?” dediğine tanık olduk.
Tabii ki eğitim dili İngilizce, Fransızca veya Almanca olan bir okula aynı soru sorulmuyor.
Türkiye’de Ermeni okullarının işlevi mezunlarının Ermeniceye hâkim olma düzeyi ile ilintilidir. Ancak yabancılaşma ve yozlaşma sonucu bu işlev TEOG ve ÖSS, ÖYS sınavlarındaki performansa indirgendi.
Okulların işlevini korumanın tek yolu ise Ermeniceye karşı savaş açanları kapıdan kovmaktır, ötesi yok.