Kadın mıdır kız mıdır bu Merkel denen Alman bayan sözde Ermeni kararını geçirdi ya, her şerde bir hayır vardır derler, tam şu sırada diploma ve Zarrab belaları başımdayken mükemmel oldu inşallah. Milliyetçi damar bi kabardı ülkemde!
Tabii, bişeyler yapıyor görünmek de lazım. Her zamanki gibi ilk tedbir olarak Berlin büyükelçimizi geri çağırdık. Biraz burada tutar göndeririz; turşusunu mu kuracaz. Ama bakarsın yerine başka birini yollarız mesela Diyanet’ten, çünkü sinir oluyorum kadın gibi saçlarına. Ha, bu arada, bizim Beyoğlucu Misbah’ınkileri de kırptırtsak fena olmayacak!
***
Ardından, 44 tane fahri doktora sahibi biri olarak üniversite mezuniyet törenlerini dolaşıp konuştum. Dedim ki:
“Neymiş, birileri de diyor ki güya Türk... Ne Türk'ü be... Bunların kanının laboratuvar testinden geçmesi lazım. Bu milletin kanının damarlarında olduğu bir insan kalkıp da bu milleti sözde Ermeni Soykırımı ile suçlayamaz”.
Ayrıca ekledim: “Ben koca Alman Parlamentosu'nun bunların arkasına takılmasına şaşırdım. Almanya'ya üst akıldan bir talimat gelmiş olmalı ki böyle bir adım attılar” dedim.
Niye demeyecekmişim? Almanya’nın da üstünde bi üst akıl var: Amerika. Onun da üstünde kimbilir kim var. BM genel sekreteri mesela? Ayrıca olmasa kaç yazar. Biz bu lafı her derde deva dış mihraklar kavramını sürekli gündemde tutmak için icat etmedik mi?
Bu arada, Korutürk denilen diplomat eskisi bi cevher yumurtlamış, “Üst akıl arayan alt akıllıdır” demiş. Höst! Anlamadık sanki; bana aptal diyor! Şuna avukatlarım derhal bi hakaret davası açacaklar, iki bin bilmemkaçıncı!
***
Avrupa’nın mültecileri geri göndermesini hatırlattım ve Ermenilerle bizim hiçbir meselemiz olmadığını belirttim: “Yarısı TC yarısı Ermenistan vatandaşı 100.000 Ermeni Türkiye’de yaşayıp çalışıyor. Biz eğer bu noktada böyle bir hassasiyeti gözetmemiş olsak şu anda bizim vatandaşımız olmayan Ermenileri biz niye ülkemizde tutalım? Şu anda Avrupalıların yaptığı gibi biz de onları… Yaparız bunu!” Hiç yapmadığımız şey sanki!
Bu arada, gelecek seçimlerde en az 1 milyon oy demek olan bir mesaj da yolladım halkımıza: “Doğduğum büyüdüğüm yer Kasımpaşa’da dedikleri gibi; delikanlı olun, ciğerimi yiyin”. Ama detay vermedim, kafaları karışsın diye. Artık akciğerimi mi yerler, karaciğerimi mi, söyletmesinler şimdi!
Ve neticeye geldim: " Gelin tarihçileri, hukukçuları, arkeologları görevlendirelim, neticesinde çıkacak olana biz razıyız. Hodri meydan”. Sonra baktım, bu arkeolog kelimesini dil sürçmesi olarak söylemişim ama Allah’tan (c.c.) kimse farkına varmadı; astrolog diyecektim aslında.
***
Partili arkadaşlarımız derhal destek verdiler: Kozan Belediye Başkanımız Musa Öztürk konuştu: “Kozanımızda Kilikya Krallığı kurma rüyasını gören Ermenilere ve tüm dünyaya sesleniyorum, kimseye verecek bir karış toprağımız yok”. Burhan Kuzum, “Alman gavuru yapacağını yaptı” dedi. Hazır Kuvvet Bekirim: “Bu tür sütü bozuklar, kanı bozuklar Türkiye'yi de Türk milletini de temsil edemezler” diye kükredi.
Tokat Pazar Belediye Başkanım Şerafettin Pervanlar, bu Cem Özdemir’i Tokat hemşeriliğinden ihraç edecek. İstanbul Milletvekilim Metin Külünç, pardon Külünk, Almanya’nın 1900’lerin başında Namibya’daki yerli halka yaptığı soykırımın TBMM’de tanınması için yasa teklifi hazırladı.
Düziçi Belediye Başkanım Ökkeş Namlı, arabasının önüne bez gererek Mersedes logosunu sakladı. Ama neymiş öyle bez germek! Yak onu yak! 2006 başında Edirne’de birisi Fransız malı kravatını yakmıştı.
Hani Türkiye’de benden sonra en fazla konuşan Prof. İlber Ortaylı var ya, o da girdi lafa: “Bu Cem Özdemir de o havaya intibak ederek yani yamanarak geçiniyor” dedi.
***
Tabii, vatan hainleri de ağızlarını açtılar. Abdullah’ın eski başdanışmanı A. Sever: “Ermenistan'la protokol imzalansaydı Almanya 'soykırım var' diyemezdi” buyurdu. Patronuna bak, sekreterini al. Zaten bizzat bu Abdullah’ın kendisi nereli? 1915’te temizlenmeden önce Kayseri kimin harman yeriydi? Belki bizzat bu Cem de Ermeni kökenli? Belkisi yok, ya Ermeni kökenlidir ya da para yemiştir; benim kafam başkasına basmaz!
Bu teröristbaşı Selahattin kalkmış diyor ki: “Bu kadar ırkçı bir söylemi etnik olarak Türk olmayan bir Cumhurbaşkanı'nın Türklük üzerinden ırkçılık yaparak söylemesi çok hazindir”.
Ne olmuş ben Gürcüysem ve Emine de Arapsa? Biz kendimize Türk diyoruz ve bunun verdiği kuvvetle başkaları için süt ve kan tahlili istiyoruz!
***
Bu arada en hoşuma giden, olmayan bir “Patrik Genel Vekili” unvanı icat ederek hasta patriğin yerine geçirdiğimiz Başpiskopos Ateş Aramyan’ın bana hitaben yayınladığı mektup oldu:
“Ermeni milletinin tarih sayfalarındaki bu acısı, ne yazık ki uluslararası siyaset platformunda Türkiye’yi ve Türk milletini suçlamak ve cezalandırmak için bir araç olarak algılanmakta ve bu sakil anlayış nedeniyle Türkiye, Ermeni toplumunun üst ve alt kimliklerinin yara almasına neden olmaktadır”.
***
Bitirelim artık bu Ermeni meselesini ve maalesef gelelim benim hiç sevmediğim şu diploma işine.
Bizim arkadaşlar bu konuda hata üstüne hata yapıyorlar. Mesela Aktrollerimiz İngiltere’deki bir adli tıp kuruluşundan onaylı bir belge yayınladılar, ama belgede imzası bulunan İngiliz uzman böyle bir araştırma yapmadığını söyledi! İnsan daha önceden ayarlamaz mı yav!
Üstüne, Marmara Üniversitesi arşivine erişim yasağı getirmişiz, hainlerin avukatlarının dosya numarasıyla yaptığı araştırmada kararın bir trafik cezasına ilişkin olduğu ortaya çıktı. Adliyeden dosyanın bulunamadığı, kayıtlarda da olmadığı cevabı verilmiş. O kadar adam besliyoruz, aldığımız sonuçlara bak!
Daha da üstüne, Rektör Prof. Mehmet Emin Arat bi açıklama yayınlıyor: “Sayın Cumhurbaşkanımıza 01.04.2011 tarihinde verilmiş olan duplikata hakkında, bir duplikata diplomanın resmî-hukukî özellikleri bilinmeden veya bilindiği halde kasıtlı olarak gözardı edilmek suretiyle ortaya atılan iddiaların ‘hak’ ve‘hukuk’ ilişkisi açısından iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı ortadadır”.
Be adam! Duplikata kuklikata diye kekeleyeceğine açıkça desene sayın cumhurbaşkanımızın diploması hakikidiiiiir, sahte falan değildiiiir. Lafı ne uzatıp duruyorsun!
Tabii, hainler fırsat bulmuş, dalga geçiyorlar. CHP’den Murat Emir, cumhurbaşkanı seçiminde “ortaöğrenim yapma”nın yeterli görülmesi için kanun teklifi getirdi ki, bu yara beni öldürmez bu laf beni öldürür!
***
DYP’li eski bakanlardan Rifat Serdaroğlu denilen herifi elime geçirmeyeyim. Diyesiymiş ki, “Araştırmacılar diplomayı yanlış yerde arıyorlar, Erdoğan’ın eğer varsa üniversite diploması tıp fakülteleri jinekoloji bölümlerindedir”.
Neymiş efendim, ben sezaryene karşıymışım, “Her kürtaj bir Uludere’dir” demişim, “Neslimizi kuruttular” diye uyarmışım, “En az 3 ama 5’e kadar yolu var” ve “Zürriyetimizi artıracağız” diye açıklamışım.
En ziyade de, “Hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içinde olamaz; ben demiyorum Rabbim öyle istiyor” demişim. Hani, o ateist sözde ilahiyatçı ve Gezici İhsan Eliaçık denen hain “Yav, öyle bi ayet yok, sallamış” demek cüretini göstermişti.
Bu alçak bi de demiş ki, “Ben bu bilimsel tespitleri bi Dr. Haydar Dümen’de gördüm, bi de Erdoğan’da”; işte en çok bu koydu bana...
***
Bu arada bayan dernekleri, doğurmayan kadının yarım insan olduğu sözlerime taktılar. Foks TV midir ne halttır, onun ana haber sunucusu olacak herif canlı yayında diyor ki, karısının çocuğu olmamış, üzülmüşler. Beter olun! Bunu kendisine de ödeteceğiz, çoktan eşeğin kulağına su kaçırmış olan kanalına da.
CNN’den Nevşin diye bi spiker kalkıyor, "İstemiyorum arkadaş anne falan olmak zorla mı. Sana ne, kime ne!" gibi küstahlaşıyor. Bu bayanın da, kadın mıdır kız mıdır, suyu çoktan kaynadı. Derhal telefon ettirmeli.
Ettirmeli de, hepsinden geçtim, kendi içimizden vuranlar var. Bizzat Diyanet doğum kontrolünün caiz olduğuna dair fetva verdi. O kadar inandığımız güvendiğimiz Prof. Hayrettin Karaman, keza!
İçimizden vuranlar deyince aklıma geldi, güya mütedeyyin biri olan gazeteci Mustafa Akyol bizim FETÖ davamızı söz konusu yaparak yazıyor: “Bir gün Türkiye'de devir değişir ve ‘AKTÖ' diye bir şey çıkar. Hizmet Hareketi’ni en fazla teşvik ve tahkim eden de, ‘Ne istediler de vermedik’ diyen Erdoğan’dır”.
AKTÖ ha! Bana ha! Seni Star’dan attırmak yetmez; senin o yılan dilini kızgın maşalarla ensenden çektirmek gerekirdi.
***
Dokunulmazlıkları son gün imzaladım. Millet sandı ki referanduma götüreceğim. Oysa bu Sırrı Süreyya uyanığının dediği gibi savcı ve yargıçlar kararnamesini bekledim. Gereken yerlere gereken arkadaşları getirdik; şimdi görür HDP’liler.
Bi de, 7 Haziran’a denk getirdim ki, geçen sene o gece uyuyamamıştım, bu sene de onlar uyuyamasınlar!
Ayrıca, bize karşı olanları tespih taneleri gibi dağıttık. Özellikle, bana hakaret suçunu düzenleyen TCK 299’u AYM’ye gönderen Karşıyaka Hakimi Murat Aydın gibilerini Trabzon gibi yerlere sürdük ki, Fizan’a sürmekten beterdir.
Bu arada, askerle koalisyona muazzam önem verdiğimizi göstermek için, yüksek düzey komutanlarımız hakkında iddianame hazırlayan savcıların hakkından da geldik.
***
Müslüman kardeşimiz boksör Muhammed Ali’nin cenazesine Amerika’ya gidiyorum inşallah. Neymiş efendim, bunu kendim ödemeliymişim. Neymiş efendim, devlet kesesinden maaile yurt dışına gitmelere bayılıyormuşum. Benim ihtiyacım mı var be, milyarlarım varken…
Son âna kadar aile iki yurtdışı konuşmasından birini benim yapacağımı ilan etmişti, sonra bilmem neden vazgeçtiler. Aslında ben ne yapayım kuru konuşmayı! Yurttayken istemediğim kadar konuşuyorum, her Allah’ın (c.c.) günü en az iki posta. Benim asıl derdim orada cenaze namazını bizzat kıldırarak makam-ı celil-i hilafet’e adım atmaktı.
Ama nerden peyda ettilerse, İmam Zaid Şakir diye bi zenciye söz vermişler. Kimin fesi belli değil. İmam-hatip mezunu hiç değil. Hayrını görsünler madem çok istediler. Bu Obama denen var ya, bana randevu vermeyen, o ayarlamıştır bunu.
Dur bi dakkaaa! Aklıma iğrenç bir ihtimal geldi şu anda. Sakın, sakın, namazı bu Pensilvanya’daki haine kıldıracak olmasınlar son dakikada!