NATO zirvesinin ardından dönüş yolunda gazetecilerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önemli açıklamalar yaptı. ‘Uludere’ konusunda “Ailemizden biri böyle bir olayla karşılaştığında nasıl üzüntü duyuyorsak öyle üzülmeliyiz. Özür de dilenir. Kuru kuru özür de dilersin. Böyle değil” diyen Gül ayrıca Ermeni açılımının henüz ölü sayılmayacağını bu konudaki çalışmaların devam ettiğini ifade etti.
Şikago’daki NATO zirvesinin ardından beş günlük Silikon Vadisi görüşmeleri sonrası San Francisco’dan dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gazetecilerle bir araya geldi. Gül’ün, 13 saatlik yolculukta gazetecilerle paylaştığı ayrıntıları Milliyet’ten Şükrü Andaç gazetesinde şöyle aktarıyor;
İlk madde: Uludere... “Özür” ekseninde dönen Türkiye’deki açıklamalara 37 bin feet (11.800 metre) yüksekten Cumhurbaşkanı Gül şu sözlerle katkı yapıyor:
“Gerçekten çok derin ve samimi üzüntü duyduk. Bu işi duyar duymaz sivil, asker hepimiz üzüntü duyduk. Bu duyduğumuz üzüntüyü vatandaşların algılaması lazım. Ailemizden biri, yakınlarımızdan biri böyle bir olayla karşılaştığında nasıl üzüntü duyuyorsak, öyle üzülmeliyiz.”
‘İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamalarına bakıldığında, pek de üzüntü duymamış gibi görülüyor’ şeklinde bir yorum yapıldığında Gül, “Ben başkalarına da birşey söylemek istemem. Ama söylediğim gibi olması lazım. Samimi, derin bir üzüntü olduğunu algılatmamız lazım” diyerek oldukça tepki çeken bu konuya noktayı koyuyor.
‘Kuru bir özür’ çıkışı
“Peki hata varsa neden özür dilenmiyor?”
Gül’ün bu soruya yanıtı şöyle oluyor: “Özür de dilenir. En derin bir üzüntü, acı duymak, bu özür de dahil onun ötesinde bir şey. Kuru kuru özür de dilersin, ‘Özür dilerim’. Böyle değil. Bunun ötesinde daha iyi anlaşılsın diye çok derin üzüntüyü söylüyorum. Bunun içinde özürse, özür de vardır tabi.”
Gül, “Olayın 2. günü açıkça söyledim. Böyle bir olay karşısında derin üzüntü ve acı duymamak mümkün değil” dedi. Cumhurbaşkanı Gül şöyle devam etti:
Sorun bunu tam olarak yansıtamıyoruz vatandaşlarımıza. Tabii ki bu olayı sadece olayın olduğu bölge değil, bütün Türkiye konuşacak, mesele edinecek. Nihayette işin sonu hukuki prosedüre geliyor. Bu boyutu mahkemeler yürütüyor. Burada önemli olan konu şu: Mahkemeler bu işle ilgili her türlü bilgiye, kayıta ulaşabiliyor mu, ulaşamıyor mu? Burada sorun varsa, o zaman hepimizin ‘Bir dakika’ dememiz lazım. Benim bildiğim, her türlü detay, bilgi ve doküman mahkemeye ulaşmış durumda. Karartma olmaması önemli. Genelkurmay Başkanı olaydan sonra bana geldi ve tüm detayları anlattı. ‘Mahkeme ne istiyorsa hepsini veriyoruz’ dedi ve verdiler. Bundan sonra da talep olursa verirler.”
‘Ermeni açılımı ölmedi, çalışılıyor’
San Francisco şehrini de içine alan California ABD’de Ermeni halkının yaşadığı yoğun bölgelerin başında geliyor. Şehirde yaptığı üst düzey görüşmelere katılanlar arasında Ermenilerin de olduğunu ve gayet sıcak karşılandığını, onlarla konuştuğunu anlatan Gül, Ermeni açılımının donmadığını, bu konuda bazı çalışmalar yaptıklarını ifade ediyor. Gül, “Ermenistan açılımını tamamen ölmüş görmüyorum. Geniş ölçekte çalışma yapıyoruz. Görev verdiğimiz bazı sivil ve resmi örgütler var” diyor.
‘Kürt sorununda bazen iyimserliğimi kaybediyorum’
Türkiye’nin önündeki en önemli sorunun Kürt meselesi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül şunları belirtiyor: “Bu sorunu mutlaka gündemden çıkarmalıyız. Bununla birlikte sorunun çözümüne ne kadar yakın olduğumuz konusunda doğrusu birşey söyleyemem. Bazen iyimser oluyorum, bazen iyimserliğimi kaybediyorum. Bu konuyu en hayati konu olarak görüyorum. Vaktiyle de bu mesele en hayati mesele görülseydi, mesele bugün gündemde olmazdı. Gelecekte gündemde olmaması için bugün çözmeliyiz. Burada sürekli çalışmalar yapılıyor. Bunlara bazen katkı yapılıyor bazen torpilleniyor. Bu konuda BDP’ye önemli görev düşüyor.”
‘Güzel şeyler olacak’ demişti
Gül, 10 Mart 2009’da Kürt sorunu konusunda “güzel şeyler olacak” ifadelerini kullanmıştı. İlerleyen süreçte hükümet “Kürt açılımı” ve “demokratik açılım” olarak nitelenen daha sonra da “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı verilen proje çerçevesinde bazı adımlar attı.
Gül, 3 Ocak 2011’de Diyarbakır’a yaptığı gezide de Türkiye’nin sorunlarının demokratik standartların yükseltilmesi ile çözüleceğini vurgularken, “Ben ‘iyi şeyler olacak dedim’ ve iyi şeyler de oluyor. İyi şeylerin daha çok olması için asla şiddet, terör, kan, kavganın olmaması gerekir çünkü bu vatan hepimizindir. Senin de benim de onun da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesindir. Hepimiz birinci sınıf vatandaş olarak devam edeceğiz” dedi. Gül’ün Çukurca’da 24 askerin şehit olmasının ardından, 19 Ekim 2011’de “Bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır” sözleri de dikkat çekmişti.
‘Kürtaj-Uludere’ bakışı
Cumhurbaşkanı Gül’e ‘Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Son olarak kürtaj ve kürtaj-Uludere yönünde açıklamalar öne çıktı. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?’ sorusu yöneltildiğinde buna yanıtı, “Doğrusu takip edemedim, yeni haberim oldu. Uludere olayında duyulan acıyı ve verilen hassasiyeti algılatmamız lazım” şeklinde oluyor.
‘En çok TSK üzüldü’
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), bu işte görevli olanların en çok üzülenler olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam ediyor: “Eğer böyle birşey kasıtlı değilse ve ortaya böyle bir olay çıkıyorsa bundan en çok üzüntüyü, acıyı çekenler bir şekilde bütün bu mekanizmalarda rolü olanlardır. Bu olayın kasıtlı olmadığını biliyoruz. İhmal, noksanlar, yetersizlik, prosedürler bunlar detay. Bunları da doğrusu Silahlı Kuvvetler nasıl açıklasın. Bunlara da bakacak olan yargı olacaktır.”
DDK’ya denetletme
Uludere konusunda, “Devlet Denetleme Kurulu (DDK) devreye girecek mi?” sorusuna Gül, “Bu konu DDK’nın yetki alanına girmiyor. Girmiş olsa tereddütsüz görevlendiririm” yanıtını veriyor.