En büyük müttefikim zaman zaman değişiyor, mesela bazen PKK oluyor. Ama şu anda Bahçeli. Benden bile önce söyledi, yanlış olsa da “Omuz üstünde baş bırakılmasın” diyecek yerde “Baş üstünde baş…” dedi fakir.
Ben doğrusunu söyleyip “Ya baş eğeceksiniz, ya baş vereceksiniz” dedim ya, ortalık birbirine girdi yine. Yav, ne kadar kolay oluyor bu memleketi yay girişi gibi germek! Ve nasıl farkında olmuyorlar oyuna geldiklerinin! Gerginliğe katılarak bana çalıştıklarının!
Bu MHP’nin birbirine girmesi ise tek kelimeyle Aziz Allah’ın (c.c.) lütfu: Adayların her biri kazanmak için AK Partiliden daha AK olmaya savaşıyor!
***
Oraya gidip gidip sözde rapor yayınlıyor bazı STK’lar. Alçaklıklarına payan yok. Diyorlar ki, “Bazı cesetler yakılmış, bazı bedenlerin gözleri çıkartılmış, bazılarının başı yok”. Alçak herifler, silahın olduğu her yerde yangın da çıkabilir. Kurşun gelir, Allah (c.c.) korusun gözüne de girer. Baş bi tek boyunla tutuyor; kopabilir.
Tabii, çok daha terbiyesiz şeyler söylüyorlar. Diyorlar ki, "Kadınların iç çamaşırlarının ortaya atıldığı, kullanılmış prezervatiflere rastlandığı, bodrumdan çıkarılan cenazelerle ilgili yapılan otopsi raporlarındaki ifadeye göre ‘envanterde olmayan silahların kullanıldığı’ belirtilmiştir”.
Böyle şeyler asla yapılmamıştır, bu bir. Ama tut ki, olmaz ya, biri çıktı yaptı; böyle şeyler uluorta yazılır mı? Aile terbiyesi olan hiç utanmaz mı? Ayrıca, bir insan kendi vatanına bu kadar menfi propaganda yapabilir mi? Bunları vatandaşlıktan atmayacağız da kimi atıcaz?
***
Bu ayrılıkçı hainlerin güvenlik güçlerimize verdirdiği şehitlerin çoğu tuzaklı bombalardan. Ben bunun çaresini de söyledim. “Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması ve binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir” dedim 23. Muhtarlar Toplantımızda. Tanklarımız ne güne duruyor? Böylece ordumuz atış talimi de yapmış olur.
Hayretler ediyorum yav; bu askerler güya askerlik ilmi okuyorlar ama benim aklıma gelen pratik çözüm onların aklına gelmiyor. Yoksa bunları Sadrazam Ahmet mi böyle yapıyor?
***
Vatandaşlık dedim ya, evet, atıcaz vatandaşlıktan bunları. Neymiş efendim, ben 2011’de Almanya’da demişim ki, “İfade özgürlüğünün önündeki engeller sebebiyle Avrupa’ya göç eden sanatçı ve yazarlarımızı ülkelerine dönmeye davet ediyoruz” demişim. Tarihe baksana sen, kaç sene olmuş! Ayrıca, onlar sanatçıydı, bunlar Paralelci ve terörist! Dahası, Suriyelilere vatandaşlık vericez; yer açıyoruz.
Sen dur biraz, gümbür gümbür bir kanun getiriyoruz şimdi. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanunu’na madde ekliyoruz. “Bu suçu önlemek için kayyum tayini, iletişimin tespiti ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, teknik araçlarla izleme tedbirleri uygulanabilir” diyoruz.
Kanun bi çıksın, bu Can ile Erdem’i finanse etmekten bu Cumhuriyet gazetesinin de defterini dürmek imkan dahiline girecek. Zaten şimdi İstanbul Başsavcılığımız bu alçağın bankadan aldığı kredinin Gezi darbesini provoke etmek için verildiğini inceliyor. Tutarsa, yalnız o Dündar denilen vatan haini değil, o İş Bankası da okkanın altına gidecek! Yine 1 taşla 2 kuş.
***
Biz bu muhtar toplantılarını boşuna yapmıyoruz. Orada eğitiliyorlar. İçlerinden bazıları çok orijinal, hukuk tarihi derslerine geçecek çok önemli bir suç duyurusunda bulundular geçenlerde. “Leman dergisinde bir karikatür çıkmıştır, buradaki muhtar A. Öcalan’a benzetilmiştir” dediler. 1 taşla 2 kuş. Hem Leman’a, hem Apo’ya.
Nasıl da yakalamışlar hain dergiyi ama! Şimdi dava açılacak, al sana bi gerginlik de burdan!
***
Muhtarlarımızın çabalarını yalnız bırakmamak için ben de gerginliği yurt dışına taşıyorum şimdi. Alman ZDF TV’de bana hakaret eden şiirci alçağın mahkemeye verilmesi için suç duyurusunda bulundum.
Ne yani, ülke içinde her saniye suç duyurusu yapıyorum da, ülke dışında böyle bir fırsat çıkmış, heba mı edicez? Esas orayı germek lazım çünkü derhal içeriye yansıyor. “Gavura posta atan güçlü lider” oluyorum. Küffara sefer eylemiş hakan!
Şimdi Merkel yandı. Benim müracaatımı kabul etse kendi kamuoyunu azdırıp oy yitirecek, reddetse ben mülteciler sorununu azdıracağım. Bu durumda, korkutulan her insan gibi gelip otoriteye sığınacak Merkel; yani bana. Gelsin. Dolmabahçe’deki altın yaldızlı tahtlara oturturuz onu yine.
Yalnız, aman yanlış anlaşılmasın, biz mültecilere Almanya’ya gidin falan demiyoruz. Giderken denizde boğulun hiç demiyoruz. Ne yapıyoruz, hiç karışmıyoruz. Gidiyorlar, bot kiralıyorlar. Engel olamayız. Ülkemizde hem ticaret serbestisi var hem her türlü hürriyet, en başta da seyahat hürriyeti.
Bot dedim aklıma geldi, bu arada Ege’de bot sanayimiz de epey canlanmış maşallah, piyasa hareketlenmiş.
***
Bu Kılıçdaroğlu benim esas adamım! Kalkmış, bana “Hırsızların ustası” demiş. Geçmiş ola yav, takipsizlik verileli iki yılı geçti üstadım! Senin çabaların ancak benim işime yarayacak gerginliği artırır. Bak, İzmir’de bizim partili bayanlar ile CHP’li bayanlar birbirine girmiş. Bu kadaaaaar!
Bu saf Kemal anlamıyor ki ne tacize uğrayan çocuk kaldı, ne de Ensar Vakfı; bütün olay kendi üstüne yıkıldı! Çünkü burası Türkiye. Durmadan patlayan asılsız taciz iddialarından da anlaşılacağı gibi, erkek erkeğe toplumu. Eski bakanımız Muammer Güler’in söylediğini sen kalkar da bayan bakana iliştirirsen, ‘Vaaay! Ahlaksıza bak!’ der, ortalığı yıkarız. Çünkü bayan söz konusu olunca, halkımız önüne yatarım”ı “altına yatarım” anlamıştır!
Biz de böyle yağlı bi kuyruk yakalamışızdır, bırakır mıyız! Konuş Kemal’im, konuş!
***
Bizim vekillerden Ensarioğlu kalktı ve “Yargı da bizde, yürütme de bizde, yasama da bizde” dedi ya, arkasından da “Yargı bağımsızdır ama kanun çıkarıp alanını sınırlıyoruz, yapısıyla oynuyoruz” diye ekledi ya, aptallar buna da taktılar.
Ne var yav bunda? Siz hangi gezegende yaşıyorsunuz? Burası Türkiye, başka Türkiye yok! Tabii ki yasama gücü bizde olduğu sürece kanunları biz yapacağız. Yargı bu kanunların dışında mı? Yargının kanun dışı olduğunu söylemeye mi çalışıyorsun?
Ensarioğlu’nun söylediğini niye yapıyoruz, çünkü hâlâ kural dışı karar veren hakimler var ne yazık ki. Diyarbakır’da kalkıp özyönetim isteyebilen Kışanak birkaç gün önce PKK propagandasından beraat etti. Danıştay kalktı, “3 gün içinde alınmayan cesetler valilikçe defnedilir” kuralı süre açısından olağanüstü durumlarda uygulanamaz diye karar verebildi. İstanbul’da bir asliye ceza hakimi, “Önemli olan, bir yerlerden emir almadan karar vermektir” diyebildi.
Hele bu sonuncusu! Kim tayin etmiş bunu oraya yav? Ne demek istiyor bu? Ne zaman çıkıyor ilk tayin kararnamesi? Ara kararname niye çıkartılmıyor? Sadrazamımız uyuyor mu! Hadi o uyuyor, adalet bakanımız ne yapıyor? Tabii, bana hakaret edenleri içeri atan Md. 299’un AYM’ye gönderilmesine engel olmazsan daha neler gelecek başımıza!
***
Sadrazam dedim aklıma geldi diyeceğim ama, hiç aklımdan çıkmıyor ki bu şahıs! Durmadan ters düşer bana. Hangi birini sayayım?
Sözde, alçak, lümpen, zalim, terör örgütünün maşası, tiksindirici, kapkaranlık, hain güruh, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş, cahil akademisyenlerin tutuksuz yargılanmasını ister! MKYK listesine kendi adamlarını koymaya kalkışır! Kabineye atanacak bakan isimlerine karışır! Dokunulmazlık fezlekelerinde direnç gösterir! Bürokrat atamalarını kendisi yapmak ister! Terörü yeniden tanımlayacağız dersin, “Bu konuda çalışmamız bulunmamaktadır” bile der!
Şimdi de kalktı, bu vatandaşlıktan atma meselesinde, “Mevzuatımızda, terörle ilişkisi dolayısıyla birinin vatandaşlıktan çıkarılması mümkün değil. Üzerinde çalışılması gereken bir konu” buyurdu! Kardeşim, sen benden yana mısın yoksa domuzdan, tövbe tövbe yarabbi ağzımdan kaçtı, inşallah aptesim bozulmamıştır!
Ama her şerde bi hayır vardır ya, ben bunları şimdi parlamenter sistemdeki çift başlılık örnekleri olarak kullanıyorum. Halkımız tabii ki çift başlılığı Sadrazam’a fatura edecektir!
Hay elim kırılaydı da…
***
Yukarıda, artan taciz iddialarından bahsettim. Neymiş efendim, kadın ile erkeğin ayrı tutulduğu toplumlarda büyük erkeklerin küçük oğlanlara meyletmesi tarihin başından beri görülen bir olaymış. O zaman bunları niye partimize yakın vakıflarımıza yamamak istiyorsunuz a hainler?
Geçen gün Anadolu Ajansımız da suçlanan malum kişi hakkında bir tanığın çok önemli ifadesini yayınladı. Her şeyi açıklıyor: “Evine gittim. Her taraf kitap dolu. Köşede bir bilgisayar var. Benim bildiğim, Marksist, Leninist, solcu bir adam. O zamanlar bunların köyü tüm solcuydu. İçlerinde çok ateist vardı”.
Bunları hiç duymayın, hep pislik atın siz! Malatya’dan imanlı bir lise müdür yardımcımızın birkaç gün önce söylediği, “Diz dize, göz göze, kol kola sarmaş dolaş. Bu şekilde bir halk oyununun neresi İslam'a uygun? Halk oyunu değil halt oyunu!” uyarısını da duymayın siz!
***
Bittabi, bu kadar yalan dolan sonucunda etkilenenler oluyor. Erzurum Uzundere belediye başkanı gibi bazı partililerimiz bile HES’lere karşı çıkıyor.
Bunları beşiğinde boğmalıyız yoksa önüne geçemez, biz boğuluruz. Çok nazik zamanlar yaşıyoruz. Bak, Zarrab Amerika’ya gitti, ne melanetler çıkaracak kim bilir. Başka Zarrablar da olabilir. Davamıza ne kadar hizmet etmiş olurlarsa olsun, böyle karşımıza dikilenleri sui misal teşkil etmemeleri için derhal tasfiye etmeliyiz.
Bak, bize hizmet etmek için çırpınıp onca gazeteciyi işinden kovduran Cem Küçük’ü, 17-25 iftiraları hakkında konuşmaya kalkınca bir kalemde sildik. Uçağa almadık, Star’dan da attırdık. Şimdi de fırıncıya söyliycez ekmek vermesin. Bundan sonra böyleleri ayağını nasıl denk alır, herkes görecek.
Herkes bilecek: Merhametten Mazarrat Doğar!
Not: Geçenlerde Meclis’teki HDP’liler için, “Suçun varsa yargılanacaksın kardeşim” dedimdi ya, alçaklar hemen iğrenç ağızlarını açmışlar: ‘Peki sen niye yargılanmadın?’
Benim suçum yoktu ki be alçaklar! O tapeler kumpastı, Paralelci hainlerin montajıydı! Ayrıca, bu olaydan sonra milletin yüzde 52 oyuyla kim cumhurbaşkanı oldu? Kim?