Mazlumder’in Cizre raporu: En az 203 ölüm

MAZLUMDER Çatışma ve İzleme Grubu’nun, Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasağı ve çatışmalarla ilgili raporunu açıkladı. Rapora göre kesin sayılar bilinmemekle beraber Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde en az 203 insanın hayatını kaybettiği ve bu sayının tespit edilecek diğer isimlerle 266’ya kadar yükselebileceği kaydedildi.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Çatışma ve İzleme Grubu, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 - 2 Mart 2016 tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında uygulanan insan hakları ihlalleri ile ilgili raporunu yayınladı. Rapora göre, kesin sayılar bilinmemekle beraber Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde en az 203 insanın hayatını kaybettiği ve bu sayının tespit edilecek diğer isimlerle 266’ya kadar yükselebileceği kaydedildi.

Kaymakam yayınlanmaması kaydıyla konuştu

MAZLUMDER’den 22 üye ve yöneticinin yanı sıra doktor, psikolog, sosyolog ve hukukçuların da yer aldığı heyetin, 4-6 Mart arasındaki gözlemleri sonucu hazırlanan rapor kapsamında evini terk etmek zorunda bırakılan aileler ve yetkililerle de görüştü.  Cizre Kaymakamlığı’nın heyetle görüşmesinde sorulan sorulara “yayınlanmaması” kaydıyla cevapladığı belirtilen raporda mahalle muhtarları, yakınlarını kaybedenler ve evlerinden çıkmak zorunda kalanlarla yapılan görüşmeler yer alıyor.

Ölü sayısı 266'ya yükselebilir

Raporda, “Ateşli silahlara bağlı olarak ölümü gerçekleşen ve ismi verilen 66 kişiden ayrıca 15 kişinin daha farklı tarihlerde ateşli silah yaralanmasıyla öldüğü fakat cesetleri sokaktan alınamadığı için isimlerinin öğrenilemediği iddia edilmektedir. Listelenen dışında Amine Duman(70), Zeynep Demir (65), Besne Zırığ (55), İbrahim Nas (55), Leyla Elsuyu (85) isimli beş kişinin hastaneye ulaştırılmadığı için kronik hastalıklarına bağlı olarak gerçekleşen ani rahatsızlıkları sonucu öldükleri iddia edilmiştir. Bu ölümlerden ayrıca Cudi Mahallesindeki üç bodrumdan, farklı kaynakların beyanlarına göre 139 ile 187 arasında cesedin çıkarıldığı; listede belirtilen son 6 ismin cenazesinin de bu bodrumlarda bulunduğu iddia edilmektedir. Kesin sayılar bilinmemekle beraber Cizre’de sokağa çıkma yasağı sürecinde en az 203 insanın hayatını kaybettiği ve bu sayının tespit edilecek diğer isimlerle 266’ya kadar yükselebileceği heyetimize dile getirilmiş bir iddia olarak yetkili mercilerce araştırılmayı gerektirmektedir” denildi.

Toplu ölümler

35 maddelik tespit ve kanaatin de yayınladığı raporda, “Cizre’de 78 günü aşkın bir süre boyunca uygulanan sokağa çıkma yasağı esnasında gerçekleşen çatışmaların sonucunda, ilçede daha önce görülmemiş bir yıkıma şahit olunmuştur. Savaştan çıkmış gibi bir görüntünün hâkim olduğu ilçede, yaklaşık 4/5’i yasak sürecinde ilçe dışına çıkmış olan nüfusun büyük kısmı, geri döndüklerinde, izlerinin hâlâ canlı olduğu tarafımızca müşahede edilmiş ağır bir tahribatla karşılaşmıştır. Daha önceki sokağa çıkma yasaklarından farklı olarak, ilçede toplu ölümlere yol açan gelişmelerin de yaşandığı bir durumla karşı karşıya olunduğu anlaşılmaktadır. İnsan hakları ve özgürlüklerinin yoğun şekilde ihlal edildiği bu süreçte, şehir merkezlerine taşınan çatışmaların, ortaya çok ağır sonuçlar çıkardığı gözlemlenmiştir. Sivil halkı, nereden ve ne şekilde gelebileceği belli olmayan bir şiddete maruz bırakan, ölüm, yaralanma, duygusal çöküş, hastalık, evsizlik, işsizlik ve iç göç gibi çeşitli mağduriyetlerin yaşanmasına yol açan ve yaşam hakkı başta olmak üzere eğitim, sağlık, barınma, seyahat gibi temel hakların tamamen ihlal edildiği bir ortamı doğuran ve şehirleri yıkıma götüren her türlü eylem ve hareket tarzının sürdürülemezliği ortadadır” denildi.

Üç bodrum travması

Farklı tarihlerde ortaya çıkan “bodrumlar” ve bodrumlardaki ölümler üzerinde de durulan raporda “Özellikle ‘bodrumlar’ şeklinde tabir edilen alanlarda gerçekleşen ve kamuoyunun günbegün tanığı olduğu toplu ölümler ile görüşülen kişiler tarafından bu ölümlerin kasıtlı bir sonuç olduğu yönünde ifade edilen kanaatlerin; duygusal açıdan ciddi travmalara ve telafisi zor yaralara yol açtığı gözlemlenmiştir” denilirken, PKK, YDGH ve ona bağlı grupların şiddete dayalı eylemlerinin ve onlara karşı uygulanan operasyonların çözüme hizmet etmediği vurgulandı ve PKK ve ona bağlı tüm birimlerine, her türlü silahlı eylemi durdurma ve devlet yetkililerinin de, ilan edilecek bir ateşkesi yeniden Çözüm Süreci’ne dönüştürecek adımları atarak kalıcılaştırması ve, yeniden diyalog ve müzakere yöntemini esas alması çağrısı yapıldı.

‘Biz gavur evladı mıyız?’

L. I., erkek

“Evimiz tek kat ama üç bölüm. Bu haliyle belli olmuyordur. 11 kişi kalıyorduk. 30 gün sonra çıktık. Cizre içinde başka mahalleye taşındık. Hendek kazılırken devlet neredeydi, PKK’yi, YDGH’yi niye yakalamamışlar? Hem evimiz barkımız yıkılmış, hem de üstüne bayrak asmışlar. Biz gavur evladı mıyız? Bizim bayrakla bir derdimiz mi var. Hep bayrak taşıyorum üzerimde (bu esnada cebinden bayrak çıkartmaya çalıştı.) Bu bayrağı asmaktan ne anlıyorsunuz? Ben başka ülkenin vatandaşı mıyım, devlet şimdi burayı ele mi geçirdi?”

           ‘Miray zaten orada vefat etmişti’

Miray bebeğin amcası ve Ramazan İnce’nin oğlu Abdurrahman İnce, 60 

“Miray yeğenimin kızıydı. Halasının kucağında alt kata iniyorlardı. Burada merdivende fişek yüzüne vurdu. Sonra hastaneye götürülürken aynı keskin nişancı yerinden babam Ramazan vuruldu. 155’e ben telefon açtım. Yaralımız var dedim. ‘2 erkek bir kadınla çıkın, beyaz bayrak gösterin’ dedi. Babam, kardeşim, yengem çıktık. Tekrar aradım, bize ateş açmayın dedim. Ambulans daha gelmeden bize aynı keskin nişancı ateş etti. 100 metre ilerde oldu. Hem yengem hem babam yaralandı. Bebeğe de ikinci bir kurşun değdi. Babam hastaneye kaldırılınca öldü. Miray zaten orada vefat etmişti.”


‘Biz iki devletin, iki ölümün arasında kaldık’

Cizre Nur mahallesi Muhtarı Murat Okumaz 

“30 bin kadar nüfusu olan bir mahalleyiz. Hendekler devletin gözü önünde kazıldı. Bu hendekleri yapmayın dediğimizde bizi dinlemediler. Kaymakam yasaktan 20 gün önce genel bir toplantı yapıp, ‘hendekleri kapattırın’ dedi bize. Biz de onlarla konuştuk, onlar da ‘devlet gelsin bizimle görüşsün’ dedi. Buradaki binaların yarısı gitti. Yasağın geleceği açıklanınca biz de hemen mahalleyi terk ettik. Biz Konak Mahallesi’ne geçtik. İlk başta nüfusun yüzde 20’si çıktı zaten, mahalleye yapılan top atışları ile beraber insanlar dilim dilim mahalleyi terk etti, ta ki 35. günde tamamen boşalıncaya kadar. Burada kalanlar da Cudi mahallesine kaydı. Bu mahallede 20’den fazla insan öldü, bir kısmı YDGH içinde yer alan kişilerdi, bir kısmı sivildi. YDGH bu mahallenin çocuklarıydı, bir de örgüt mensupları gelmiş olabilir, gelip yönlendirmiş olabilirler. Çözüm süreci boyunca silah dağılımı arttı, bunların hepsi hükümetin gözü önünde oldu. Biz iki devletin, iki ölümün arasında kaldık. Yasak gelince göç edenler için birkaç kez kaymakamı aradım, gıda falan ihtiyacı olan 155’i arasın dedi, arayanlara yardım edildi. Sadece gıda yardımı bir de un yardımı yapıldı. Gıda yardımı herhalde 2 bin paket mahallemize yapıldı, 80 torba un verildi; bu, göç esnasında oldu. Geldiğimde evimi yıkılmış gördüm. Kapı kırılmış, içeri girilmiş, eşyalar kırılmış, içerisi taranmış. Burada okul binası vardı, tamir ediyorlar, şimdi ya karakol olacak ya da sağlık ocağı. Kaymakamla toplantı yaptık, hasarlı evler için zarar tespiti yapılacak, hepsi ödenecek dendi, ama nasıl yapılacak bilmiyoruz. Mağdur olanların ve yoksul olanların listesini hazırlayıp kaymakamlığa vereceğiz. Gıda ve kira yardımı yapılacağı söyleniyor şimdi. Özel hareket mensupları sürekli ve çok ağır küfürler ediyor, insanlarla böyle konuşuyorlar, aşağılıyorlar, ev aramalarına bizi de götürüyorlardı, bizi dışarıda bekletiyorlar kapıları kırarak evlere giriyorlar sonra bizi çağırıp arama tarama yapıyorlardı. Ev halkına öldürürüm, gebertirim gibi şeyleri çokça söylüyorlardı.”

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem



Yazar Hakkında