Anlamsız bir ‘Dünya Kadınlar Günü’ daha geldi geçti. Siz bu yazıyı okurken, yine kadının değeriyle ilgili bir dolu atraksiyon yapılmış, kadına şiddet konusuna ‘şiddetle’ parmak basılmış, az buçuk özgüvenli kadın seslerinin yükselmesine ‘şiddetle’ müdahale edilmiş, olan olmuş, biten bitmiş ve hiçbir şey değişmemiş olacak. Bir ara, keşke gününü bekleyip de yazsaydım diye düşündüm, sonra gayet kesin “Aman, ne değişecek sanki…” deyince içimdeki ses, yazıverdim ben de niyetlendiklerimi. Geçen hafta Kadıköy İskele Meydanı’nda yapılmak istenen Kadın Mitingi için toplanan kadınlara yönelik polis müdahalesi de, ne kadar haklı olduğumun ispatıdır.
Valilik izin vermemişmiş. Eh, malum, ülkemizde, hangi nedenle olursa olsun toplanmak kafadan yasaktır. Beş kişi toplu halde bir yerde dursan, ânında polis tepene dikilir. Kadın Platformu “Yahu, artık buna da mı?” diye düşünmüş olacak, zira terör değil bir şey değil, bu karara tepki göstermiş ve basın açıklaması yapmaya kalkışmış. Vay efendim, sen misin kadın halinle tepki gösteren! Anında müdahale. Ne demektir müdahale? Kesinlikle biber gazı ve plastik mermi, ki bir muhabir de yaralanmış. Sonrasında tekme tokat, yerlerde sürükleme, hakaret, küfür ve de gelsin gözaltı. Neymiş? Kadınlar ses yükseltecekmiş. Hadlerine mi düşmüş? Öyle ya “Siz gidin, erkekleriniz gelsin” diye bağırmış polis. Terbiyesizler! Erkekler kadar taş düşsün kafanıza. Hatta her biriniz taş olup düşün birbirinizin kafasına.
Televizyondaki reklamlar falan da çınlayıp dursun Kadınlar Günü’nde hediye önerileriyle. Ne olacak yani, ne olacak? Eşlerinize tava tencere, mutfak robotu, nevresim takımı falan alacaksınız da ne olacak? Siz hâlâ ‘kadın’ kelimesini hakaret sayıp ısrarla ‘bayan’ demeye devam ediyorsunuz ya, ona bakın. En çok da, bunu bir güzel benimseyip, kendilerinden söz ederken “Ben bir bayanım” diyen kadınlara sinir oluyorum. Erkekler “Ben bir bayım” diyorlar mı? Erkek her daim erkektir, kadın önce kız, sonra kadındır değil mi? Genç bir kıza “Genç bir kadın” deyince, “Ben kadın değilim” diyebiliyor ülkemizde. Hımmm... Anladıııım, ‘kadın’ kelimesi bilinçaltında cinsellik çağrıştırıyor sanırım. “Bayan” deyince kimse dibini kurcalamıyor. Yakında, bu göstermelik günün adını da ‘Dünya Bayanlar Günü’ olarak değiştirirlerse hiç şaşmam.
Bence biz gün kutlamayı falan bırakalım da şu kadına şiddet illetine bir çare bulalım. Çok ceza ister, çok ceza, büyük ceza. Savaş, barış, ekonomik sorun, eğitim, fakirlik, zenginlik, işsizlik... Her bir şey bir yana, ya da her bir şeye rağmen ‘kadına şiddet’ hep gündemde, hep gündemde. Kadına dayak, tecavüz, cinayet haberi olmadan tek bir gün bile geçmiyor ülkemizde. Ruhumuz bile duymadan olanlar da cabası. Dünyada da çokça var ama bana sorarsanız, bu konuda ülkemiz rekora gidiyor.
Biliyor musunuz, günümüzde bir kadına fazla kilolu olduğunu söylemek bile bir şiddet türü sayılıyormuş. Onu hor görerek, güvenini zedeleyerek, sağlığını, psikolojisini bozmak da duygusal şiddet oluyormuş. Hele eşi veya ailesi tarafından sürekli eleştirilip baskı görenler, hepten şiddet görmüş sayılıyorlar, çünkü bir süre sonra zayıflamayı en büyük başarı olarak hayatlarının merkezine koyup, sağlıklarını tehlikeye atacak yöntemlere yöneliyorlarmış. Kimi diyetisyenler internet sayfalarında bu minvalde yazılar yazıyorlar.
Peki, TV kanallarından birindeki ‘Böyle çok daha güzelsin’ adlı programa ne dersiniz? Birkaç kez göz atmaya kalktım, izlemeye tahammül edemedim. Bir İngiliz kanalında da vardı bir ara buna benzer bir program ama orada değiştirilip güzelleştirilmek istenen kadınlar ya kendi arzularıyla, ya bir dost önerisiyle falan seçiliyorlardı. Buradaki ise doğrudan erkek egemen bir topluma uyarlanmış şekli. Yani kadının nasıl olması gerektiğine kocası karar veriyor. Niye? Çünkü onu o şekliyle görmekten bıkmış beyefendi. Çizgileri yok olsun, cildi gerilsin, göğüsleri kalksın, saçının rengi değişsin, kaşı şöyle, burnu böyle olsun, değişsin, gençleşsin istiyor. Niye? Çünkü bıkmıştır. Kendisi yaşlanmış, göbek salmış, saçına ak düşmüş, kelleşmiş, dişleri dökülmüş, çirkinleşmiş olabilir. Ama güzel kadın istiyor. Üstelik onu bu değişime ikna edebilmek için hakaretler falan ediyor. Kadın bazen itiraz ediyor, bozuluyor, ağlıyor milyonların gözü önünde. Belki abartıyorlar, belki danışıklı dövüş, belki format böyle ama verilen mesaja bakın siz. Erkek, yıllar geçtikçe bozulan, hep o aynı kadını görmekten bıkabilir. Canı yenilik isteyebilir. Ama kadın, eski halinden eser kalmayan, belki evde pijamayla gezen, belki olur olmaz gaz çıkaran, belki zorla banyo yapan o adama tahammül etmeli ve de ona güzel gözükmeli, he mi? Başka sözüm yok.