Struma gemi faciasının 74. yıldönümünde, Türkiye’de ikinci kez resmi anma töreni düzenlendi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Holokost’tan kaçan 768 Yahudi'nin bulunduğu "Struma" gemisinin Karadeniz’de batırılmasının yıldönümü için, Türkiye’de ikinci kez resmi anma töreni düzenlendi.
Sarayburnu Limanı’nda anma törenine Türk Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, Türk Musevi Cemaati Başkanı İbrahimzadeh ve İstanbul Valisi Vasip Şahin katıldı.
Anmada konuşan İbrahimzadeh ise Struma faciasında birden fazla ülkenin sorumluluğu olduğunu vurguladı, “Gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. Bunu intikam için değil, barış ve özgür yarınlar yaratabilmek, böyle felaketlerin yaşanmaması için yapmalıyız” dedi. İbrahimzadeh, “facianın taraflarından sadece Türkiye’nin geçen yıl adımlar attığını, bunu takdirle karşıladıklarını” belirtti.
İstanbul Valisi Vasip Şahin’se, Struma faciasının “insanlık tarihinin acı olaylarından biri olduğunu, Türkiye tarafından gereken tüm adımların atılmasına rağmen engellenemediğini” söyledi; “Tarihin en büyük felaketlerine neden olan antisemitizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, başka inanca düşmanlık gibi olgularla mücadele edilmesi insanlık vazifesidir” ifadelerini kullandı. Şahin, bugün yaşanan mülteci krizinin ‘Struma faciasından ders alınmadığı’ şeklinde okunması gerektiğini söyledi.
Türk Musevileri Hahambaşı İsak Haleva'nın yaptığı duanın ardından, ölenlerin anısına denize çelenk bırakıldı.
Ne olmuştu?
12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından kalkan Struma gemisinin motoru İstanbul'a ulaşamadan açık denizde arızalanınca yolcuların aralarında topladıkları para ve mücevherler karşılığında, yakından geçen bir geminin mürettebatına gemiyi tamir ettirmişlerdi.
Ancak gemi ikinci bir motor arızası sebebiyle 15 Aralık'ta İstanbul Boğazı'nda, Sarayburnu açıklarında demir atınca politik bir krize sebep oldu.
Nazi Almanyası’nın İstanbul Büyükelçisi gemide salgın hastalık olduğunu iddia ederek yolcuların karaya çıkarılmaması gerektiğini belirtir.
II. Dünya Savaşı’nda tarafsız olan Türkiye, Nazi Almanya’sının bu isteğinin yerine getirir ve yolcuların Türkiye’ye sığınmasına izin vermez.
Ancak tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu, İngiliz hükümetinin onayıyla, ABD'nin ricası ve Vehbi Koç'un aracılığı ile gemiden indirilir.
Dokuz hafta boyunca kıyıda demirli vaziyette bekleyen gemiye Kızılay ve İstanbul'daki Yahudi toplumu tarafından yardım malzemeleri ulaştırılmasına rağmen hiçbir yolcunun karaya çıkmasına izin verilmez.
Gemide kalan yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar süren müzakereler sonuç vermeyince, 23 Şubat 1942'de Türk hükümeti, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'de Şile açıklarına çektirir.
Gece boyunca sürüklenen gemi, 24 Şubat sabahı Sovyetler Birliği Deniz Kuvvetlerine bağlı bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılır.
Olayda 103'ü çocuk olmak üzere 768 kişi ölür.