Mayınsız Bir Türkiye Girişimi, Diyarbakır, Batman, Suruç ve Roboski’deki dört kampta 8-12 yaş arasındaki 400 çocuğa ‘mayın risk eğitimi’ verdi. Girişim’in hedefi mayın risk eğitiminin MEB tarafından eğitim politikasına dahil edilmesi.
‘Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’ Diyarbakır, Suruç ve Roboski’deki sığınmacı kampların yaşayan 8-12 yaşları arasındaki 400 çocuğa mayından kendilerini koruyabilmeleri için eğitim verdi. Uluslararası Mayın Yasaklama Kampanyası’nın (ICBL) Türkiye’deki ayağını oluşturan Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’nin Koordinatörü Muteber Öğreten ve eğitim çalışmalarına gönüllü olarak katılan öğretmen Hülya Dağ, eğitim sürecinde Diyarbakır, Suruç ve Roboski’de yaşadıklarını Agos’a anlattılar.
1 milyon mayın
Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’nin tüzel bir kişiliği bulunmuyor. BM’ye akredite bir kuruluş olan ICBL’in Türkiye ayağını oluşturan Girişim, Türkiye’deki kara mayınlarının yarattığı sorunlarla ilgili çalışmalar yapıyor. ICBL, 1997’de BM nezdinde imzalanan Uluslararası Mayın Yasaklama Sözleşmesi nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş bir kuruluş. İlk kez İstanbul’da 2003’te ‘bir konferans düzenleni. Bu konferans sayesinde kamuoyu Türkiye’de mayın sorununun ne kadar vahim boyutlarda olduğunu fark etti. Türkiye’de halen bir milyon civarında kara mayınının olduğu biliniyor. 2003’te Türkiye uluslararası sözleşmeye imza attı ve 2004’te ise sözleşmenin taraf ülkelerinden biri oldu. Girişimin Koordinatörü Muteber Öğreten, 2004’ten sonra Türkiye’de mayına karşı mücadelenin özellikle STK’lar, meslek örgütleri ve medyanın desteğiyle artmaya başladığını belirtiyor. Aynı zamanda ICBL’nin Türkiye izleyicisi olan Öğreten, çalışmalarının halen gönüllüler ve STK’ların desteğiyle sürdüğünü belirtiyor. Tabipler Odası, Ziraat Mühendisleri Odası gibi meslek örgütlerinin de desteğini alan Mayınsız Bir Türkiye Girişimi, özellikle kara mayınlarının yoğun olduğu Türkiye’nin doğu ve güneydoğu sınır bölgeleri hakkında farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Muteber Öğreten, Türkiye’nin her ne kadar Uluslararası Sözleşme’ye imza atmış ve sözleşmenin tarafı olmuş bir ülke olsa da hükümetin bu konuda yeterince hızlı davranmadığını belirtiyor. Türkiye, 10 yıl içinde mayınları temizlemeyi taahhüt etmesine rağmen bu süre sekiz yıl daha uzatılarak 2014’ten 2022’ye uzatıldı. Öğreten, “Hükümet her ne kadar ‘iyi niyetimizi gösteriyoruz’ dese de bu iyi niyet stoktaki mayınların imhasıyla sınırlı kaldı” diyor.
Mayın mağdurlarıyla ilgili programların da başlaması gerektiğini ancak bu konuda henüz somut bir adım atılmadığını belirten Öğreten, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Yaşlı ve Özürlüler Dairesi’yle bağlantıya geçtiklerinde Türkiye’nin mayın mağdurlarıyla ilgili yükümlülüklerinden haberdar olmadıklarını gördüklerini söylüyor. İçişleri Bakanlığı’nın 1984-2009 arasında altı bin mayın mağduru olduğuna dair resmi bir açıklaması var. Buna karşılık, yerel kaynaklar ve sivil toplum verileri ise mayın mağdurlarını sayısını 10 bin olarak tahmin ediyor. Türkiye’nin kurmakla yükümlü olduğu Milli Mayın Merkezi’nin kurulmasının üzerinden henüz sadece bir yıl geçtiğini belirten Öğreten, Merkez’in faaliyetleri ve programıyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıklarını belirtiyor.
Hedef: 8-12 yaş
Muteber Öğreten, mayınlı alanlardaki insanların bilinçlendirilmesinin de Türkiye’nin yükümlülüklerinden biri olduğunu belirtiyor. Ancak bu konuda da kamu kurumlarının henüz somut bir adım atmadığını, kendilerinin ‘Mayınsız Bir Türkiye Girşimi’ olarak gönüllülerin, STK’ların ve meslek örgütlerinin desteğiyle bu eğitim faaliyetine giriştiklerini belirtiyor. Haziran 2015’te başlayıp yıl sonuna kadar süren ‘Mayın Risk Eğitimi’ özellikle 8-12 yaş grubu çocuklar hedeflenerek yapılmış. Eğitimde gönüllü olarak yer alan öğretmen Hülya Dağ, “Bu yaş grubu en riskli grup çünkü bu çocuklar evden çıkıp çevreye hakim olmaya başlayan grup. Bu nedenle mayınlar en çok bu yaş grubu için risk oluşturuyor” diyor. Mayın Risk Eğitimi, Diyarbakır, Batman, Suruç ve Roboski’deki dört sığınmacı kampında yapıldı.
Hülya Dağ, eğitim sürecinde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bu bizim için bir pilot uygulamaydı. Hafta içi çalıştığımız için hafta sonları gidebildik. Eğitim süreci boyunca 400’e yakın çocuğa ulaştık. Yöntem olarak ‘oyun ve drama’ seçtik çünkü amacımız çocukların aktif olarak eğitim sürecine aktif olarak katılmalarıydı. Eğitim sürecinde çocukların aslında çevrelerinden mayınla ilgili pek çok şey duyduklarını fark ettik. Bizim yaptığımız bu bilgileri ayıklamak, bilgilerin doğruluğunu test etmek ve doğru bildikleri yanlışları ayıklamak oldu. Ulaştığımız çocukların tamamına yakını Kürtçe ve Arapça biliyordu. Çevirmen arkadaşlardan destek aldık. Pratiğe yönelik bir eğitim anlayışına sahip olduğumuz için dil farklılığı sorun yaratmadı. Hem çocuklar hem de aileleri eğitime yoğun ilgi gösterdi.” üç eğitmenin görev yaptığı ‘Mayın Risk Eğitimi’nde çevirmenlerin yanı sıra kampların bulunduğu bölgelerde görev yapan öğretmenler de katkıda bulunmuşlar.
MEB’e çağrı
Muteber Öğreten, eğitim sürecinde Diyarbakır, Batman, Suruç ve Roboski’de yerleşik halkın sığınmacılara karşı son derece sıcak ve yardımsever bir tutum içinde olduklarını gözlemlediklerini belirtiyor. Bundan sonrası için ise Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’nin hedefinde ‘eğitici eğitimi’ var. Öğreten, “Nihaî hedefimiz mayın risk eğitiminin bir eğitim politikası haline getirilmesi. Bunun için Millî Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapmanın yollarını arıyoruz. Bunu başarabilirsek, çok daha fazla çocuğa ulaşabileceğiz” diyor.