'Esayan ve milli kimliğimiz'

Aris Nalcı; 16 Mayıs Perşembe Radikal; '2 binin üzerinde insanın milli duygularının uyanışına şahit oldum orada. Bugüne dek Sahakyan, birçok etkinlik yaptı, Ermenistan’ın en ünlü korolarını getirdi ama bu denli damardan bir uyanışa sebep olmamıştı. Esayan’ı çok etkilemişti kalabalık, zira şarkılara eşlik eden binlerce kişiyi görünce Nune, ekip arkadaşlarına şaşkınlığını ifade etmiş.'

Türkiyeli Ermeniler hep üretken olmuştur. Her ne kadar son yüzyılda başımıza gelenlerden dolayı darbe yesek de bu ülkede yine üretmeye devam ettik. Belki son dönem üretimlerin diyasporadan geldiğini düşünenler, edebiyatın ve sanatın diyasporadan çıktığını savunanlar olabilir, ancak yine de Türkiye ’de içinde bulunduğumuz şartlar, Türkiyeli Ermenileri daima yaratıcılık konusunda en üst düzeye çıkarmıştır. 

Koro olamadığımız için ‘kilise korosu’, normal dernek olamadığımız için okullarımızın ‘mezun derneği’ (alumni) olmuşuzdur. Ama bu derneklerin faaliyetleri, hep daha kapsamlı olmuştur. Evet, doğrudur ki 1980 darbesi Ermeni dernekleri, okulları ve sivil toplum kuruluşlarına da darbe vurmuştur ve bu yüzden de 80 sonrası dernek faaliyetleri daha kapalı olmuştur. Birçok faaliyet, ‘çay partisi’ adı altında yapılmıştır.

Ermeni okullarının buluştuğu ve toplumun sosyalleştiği bu derneklerin her faaliyeti denetlenir. En derinden hem de... Bir toplantı yapacaksınızdır mesela, gidip Emniyet Müdürlüğü Azınlık Masası’ndan -ki olmadığı söyleniyor ama bal gibi de var. Hem de Vatan caddesi kat 3’te yabancılar şubesinin orada duruyor- izin almanız gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti ’nin kuruluşunun 75. yılı için yine Emniyet Müdürlüğü’nde ‘Yunus’ Bey’in önündeyiz. Bir yemek yapacağız ki derneğe bağış toplayalım. Elimizde dernek defteri... Aylardan eylül... İzin ve dosya hazırlanabilmesi için gerekli evrak dosya ve kâğıt kalemi aşağıdan almamızı istiyorlar: “Aşağıda kapının önünde seyyar satıcılar var, oradan al kurşunkalemi ama bir iki tane değil, bir kutu al!” diyor memur.

Aşağıya iniyorum, gerçekten de Vatan Caddesi Emniyet Müdürlüğü’nün kapısının önünde bir seyyar satıcı, şansa bak, tam da istediklerini paket olarak satıyor. 15 mi 17 TL mi ne? Alıp çıkıyorum. Üzerinde kocaman 75. yıl logosunun bulunduğu antetli kâğıda izin belgesini alıp dönüyorum derneğe. Sonra yemek günü geliyor.

Polis de bir araba laf ediyor... Dernek yönetiminde ‘polisle yüzleşme’ işlerimizden sorumlu bir diğerimiz olan Mihran alıyor adamı, elimizdeki belgeyle içeri giriyoruz. Memur amca elimizdeki 75. yıl logosuyla emniyetin verdiği izin belgesini gözümüzün önünde yırtıyor. Hem de afili tafilli “Başlarım sizin damgalı belgenize” diye...

Biz ne yapacağımızı şaşırıyoruz. O dönem daha yeni yetmeyiz; bu yüzleşme işlerinde milli kimlik ancak bizden öncekilerin bize aktarabildiği kadar var. Geri toplayıp yapıştırıyoruz 75. yıl logosunu. Düşünsenize, devletin verdiği belgeyi devlet memuru yırtıyor, zulme uğrayan da yapıştırıyor.

Neden mi yazdım uzun uzun bunları? Anlatayım... 23 Nisan, 19 Mayıs kutlamalarıyla ilgili tartışmalar, 12 Eylül darbesi yargılamaları süredursun, belki de konunun en derininden, mağdurlarından biri de biz, milli kimliğimizin oluşması döneminde Türk propagandasına maruz kalan Ermeni gençler olarak, 11 Mayıs akşamı Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Ermenilerin en büyük seslerinden, (Ermenilerin Sezen Aksu’su) Nune Esayan’ı dinledik. Bu tip organizasyonlara imza atan derneklerimizden biri olan Sahakyan Nunyan Derneği sayesinde, yıllarca o milli kimlik oluşumunun altında kalmış tüm enerji orada çıktı ortaya.

Nasıl mı? Nune Esayan Ermenice söyledi:

“Kars Kars Kars, ne zaman bizim gelinimiz olacaksın?”

Biz tekrarladık…

“Ermeniyiz biz” dedi.

Biz tekrarladık…

(Unutmayın, bunlar sadece şarkı sözleri, şarkılardan toprak talebi çıkaracak kadar gerilemeyelim.)

2 binin üzerinde insanın milli duygularının uyanışına şahit oldum orada. Bugüne dek Sahakyan, birçok etkinlik yaptı, Ermenistan’ın en ünlü korolarını getirdi ama bu denli damardan bir uyanışa sebep olmamıştı.

Esayan’ı çok etkilemişti kalabalık, zira şarkılara eşlik eden binlerce kişiyi görünce Nune, ekip arkadaşlarına şaşkınlığını ifade etmiş. Türkiye ’dekilerin bu şarkıları bilmesi, bunca baskıya rağmen derinlerinde kimliklerini koruyabilmesi ilginç gelmişti belli ki Nune’ye. Ama arkasında bir gerçek daha vardı. Nune’yi diyaspora konserinde bile böyle karşılamamışlardı, böyle eşlik etmemişlerdi.

Belki konjonktür diyeceksiniz, belki bazılarınız AKP iktidarının ifade özgürlüğü sınırlarını nasıl genişlettiğini söyleyerek bu duyguları açıklamaya çalışacak ama ben, Ermenilerin yıllardır içlerindeki milli cesaretin artık kendine gelmeye başladığını söyleyebilirim...

Hep Ermenilerle ilgili yazdığımdan dem vuran okurlara bir bağlantı yapayım. Ahmet Kaya’nın “Kürdüz ölene kadar! Kürdüz sonuna kadar!” şarkısını dinleyen Kürt gençleri, kendilerini görünmez kılmaya, bu ülkede yok saymaya çalışanlar karşısında nasıl bir cesaret kazanmışsa, işte öyle bir cesaret kazanmış olabilir Ermeni gençleri de Nune Esayan’la. Ki bunun milliyetçilikle ilgisi yok. Eğer bunu düşünenler varsa, bu ülkede Ermeni milliyetçisi olunamayacağı gerçeğini görsünler artık. Burada bir halkın uyanışı ve içinde yaşadığı ülkenin kültürel, sosyal, siyasal yaşamına yeniden katılmasından bahsetmekteyim. Böylece ‘yeni’ anayasamız çok daha fazla katılımlı, gerçek bir halk temsiliyetiyle yapılabilir belki. (Şimdikilerin nasıl tepeden inme yapıldığını sanırım biliyoruz.)

Sonunda belki bu ülkenin asli unsurlarından olan Ermeniler de kendi vatandaşlık haklarını gerçek anlamda kullanabilmek adına biraz olsun korkmadan kendilerini ifade edebilir.

(Radikal)

Kategoriler

Güncel Basın

Etiketler

Nune Esayan