Bu Hıristiyan âdeti maalesef her yanımızı sarmış vaziyette. Ama yavaş yavaş gerekeni yapıyoruz. Ankara valimiz, “yaşanan terör olayları” nedeniyle yılbaşı etkinliklerine karşı “gerekli tedbirlerin” alınmasını istedi. Nasıl ki sokağa çıkma yasaklarını “vatandaşın hayatını koruma” gerekçesine bağlıyoruz, işte öyle. Zonguldak Çaycuma’da da okullara yasak yazısı gitti.
Gelecek yıl bu uyarıları erkenden bütün vatan sathına yayacağız. Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Böyle böyle kurtulacağız Batılıların içimize akıttıkları zehirden.
Sokağa çıkma derken aklıma geldi, önümdeki rapora göre 2015 içinde 19 ilçede 253 gün sokağa çıkma yasağı ilan etmişiz. Vatan için her gerekeni yapacağız.
Bundan sonra gidecek belediye bulamayacaklar
Diyarbakır’ı karıştırmaya gidenler oldu. Döndükten sonra da zehirlerini akıttılar. Neymiş efendim, vali bunlara ölüleri, pardon, etkisiz duruma getirilenleri belediye marifetiyle kaldırabilirsiniz demiş, Özel Harekat komutanımız ise “Valinin sözleri beni bağlamaz” deyip savmış.
Ne olacaktı ya? Sen hem devlete silah sık, hem her dediğin olsun. Sen hem devlet sırlarını fotoğraflarla manşet yap, hem tecride tıkılma. Bedelini ödeyeceksin.
Belediye derken, bunlar tabii ki oranın belediyesine de gitmişler. Şıracının şahidi bozacı. Bir dahaki sefere zor giderler. Bu belediyeleri hallediyoruz. En azından 3 şekilde.
Birincisi, belediyeleri buduyoruz. Nasıl şimdi devlet memurlarının emekli olana kadar görevde kalma saçmalığını kaldıracaksak, 2012’de çıkardığımız Büyükşehir Yasası’nı değiştiriyor ve bütün o verdiğimiz yetkileri iptal ediyoruz. Bütçelerini izinsiz kullandırmayacağız. İtfaiye teşkilatlarını bile merkezileştireceğiz.
İkincisi, belediyeleri kayyumluyoruz. Bu ayrılıkçı ve terörist belediye başkanlarını görevden aldığımız zaman belediye meclisi onun yerine bir kopyasını seçiyor. Yağma yok! Nasıl milyar dolarlık Paralelci holdingleri kayyumla hizaya getiriyorsak, birkaç bin kişilik belediyenin başkanı için de aynısını yapacağız.
Üçüncüsü, eş başkanları candündarlıyoruz. Ağustos’tan bu yana 11 ilin 24 ilçesinde 36 belediye eş başkanı hakkında soruşturma açtırttık. 17 belediye eş başkanı ağırlaştırılmış müebbet talebiyle tutuklu veya tutuksuz yargılanıyor (niye tutuksuz, anlamadım. Ya kazara beraat ediverirse cezası ne olacak?) 16 belediye eş başkanı yeni yıla cezaevinde girdi elhamdülillah; orada kutlamışlardır artık. 16 belediye meclis üyesi ve 2 il genel meclisi eş başkanı da tutuklandı. Bu haftanın mahkumu, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya. 15 yıl yedi üzerinize afiyet.
Özerklik ha!
Açıkça açıkladım: Bu HDP eş başkanları özerklik mözerklik diyerek anayasa suçu işliyor! Ne sanıyor kendilerini bunlar? Ben anayasanın merkeziyetçi yönde değiştirilmesini istiyorum diye kendilerinin de ademimerkeziyetçi yönde değiştirme isteyebileceklerini mi tahayyül ediyorlar? Bu ne haddini bilmezliktir!
“Seni başkan yaptırmayacağız” dediler mi demediler mi bana; şimdi bunların dokunulmazlıklarını kaldıracağız. Mart 94’te Tansu Çiller bunların abilerini enselerinden tutturup 10 sene fiilen yatırmıştı. Bir kadın başbakan bunu yapabildiyse ben Erkek Başkan olarak neler yaparım bi düşünsünler! Hiç kimse de, “Yargı’ya ve Yasama’ya talimat veriyor, adaleti etkiliyor” teranesiyle bana bişey yapabilmeyi hayal etmesin, çünkü ben sorumsuz cumhurbaşkanı olarak sadece vatana ihanetten yargılanabilirim.
Bu teröristlerin dokunulmazlığı konusunda, MHP’liler, Kemalist kardeşlerimiz ve ayrıca milliyetçi Perinçek kardeşimiz de yanımızdadır şükür. Hatta, hani 2014’te ben başbakanken, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde bana laf çarpmaya kalkışıp dersini oracıkta alan baro başkanı var ya, hani kepçekulak, rüzgarda dolaşması tehlikeli, neydi adı, bilmemneoğlu, Kemalist, onu bile affettim şimdi.
Karakaya kardeşimin müessif vefatı ve Genelkurmayımız
Beni son derece mahzuz eden bir olayı yazmadan geçemeyeceğim. Mukaddes topraklarda hakkın rahmetine kavuşma mertebesine erişen merhum kardeşim Hasan Karakaya için Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü telefon edip Genelkurmay Başkanlığı adına başsağlığı dileklerini iletmiş. “Vefatıyla birlikte Türk gazeteciliği açısından yeri doldurulamayacak bir boşluk oluşacaktır” demiş. Ağzına sağlık Paşam benim!
Kardeşimin gazetesi askerlerle ilgili epey yayın yapmıştır. Getirttim, şimdi önümde, 14 Haziran 2008’de “Ağlama Duvarında bir bürokrat” diye sürmanşet atıp devrin KKK Org. İlker Başbuğ’un Kudüs’teki Yahudi ibadet yerinde çekilmiş resimlerini yayınlamış. Yine 29 Haziran 2010’da “Generallerin Yahudi Damatları” diye büyük bir haber yapmış. 22 Temmuz 2010’da ise yine sürmanşetten “Başbuğ’un oğlu PKK sanığı” diye ilan etmiş.
Bunlar şimdi neyi gösteriyor? Gavur icadı laikliğin yılmaz savunucusu olan TSK’nin de sonunda hidayete ermiş olduğunu. Ama aynı zamanda da, askerlerimizin benimle birlikte Kürt terörüne karşı mücadelede kararlı olduğunu!
Türkçesi, bu Kürt meselesi vatan millet için sonsuz hayırlı olmuştur! Hani ne derler, Kristof Kolomb’un omleti gibi olmuştur. Bu sayede kendi Müslüman kardeşlerimizin yanı sıra askerlerimiz, Ergenekoncularımız, Kemalistlerimiz, milliyetçi-muhafazakar ne kadar vatandaşımız varsa artık yanımızdadır, vatanı bölünmekten kurtarma adına partimize omuz vermektedirler şükür inşallah.
Aslında bu yeni bir şey değildir. Mart 94’te Meclis’teki enseleme olayında zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş de, “Eşkıyayı Bekaa’da aramaya gerek yok. Maalesef bunların bir kısmı Yüce Meclis’in çatısı altındadır” demiş idi. Ağzına sağlık idi Paşam!
TAK sayesinde 21. Yüzyılın en büyük anayasal icadı
Şimdi artık işler, başkanlık rejimini getirip Türkiye’yi kurtarmak zaviyesinden mükemmele gitmektedir inşallah. Çünkü bu Hendekçilerden başka şimdi bir de kendilerine “Kürdistan Özgürlük Şahinleri - TAK” adını veren kargalar çıkmıştır. Bunlar PKK’yı bile beğenmemekte ve şöyle demektedirler:
“Pekeke (böyle der bu teröristler; oradan anlarsın) çok fazlasıyla hümanist, eylem biçimleri bizi bağlamaz, savaşı Türkiye’nin her yerine yayacağız”.
Şimdi seni de, bütün Kürt bölücü hareketini de taaak! diye vurmak çocuk işi oldu artık inşallah! Bu bölücülerin yaptığı propagandalar, mesela Cizre’de morga kaldırılan bir terörist cesedinin gözlerinin oyulmuş olması falan hiçbir tepki uyandırmaz artık halkımız nezdinde. Zaten, kendileri ateş edip engel oldukları için cenaze bir süre yattığı yerden alınamamıştır, kuşlar fareler falan gelip oymuştur, ondan olmuştur. Biz hiç yokken, 90’larda da kulaklar koleksiyon için kesilmiyor muydu zaten?
Şimdi bu TAK’ın yapacaklarına gelecek tepkiler sayesinde müthiş bir buluş ortaya atıyorum ki, o kadar olur: Arama Konferansları! Yani, halkımız arasından seçeceğimiz binlerce kişiye telefon edeceğiz, diyeceğiz ki ‘Şu anda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden aranmaktasınız. Hangi rejimi istersiniz? Sayın Erdoğan’ın istediği Başkanlık Rejimi’ni mi, yoksa bizi bu hallere düşüren Parlamenter Rejimi mi’. Ondan sonra da bunları yayınlayıp, milli iradenin Başkanlık Sistemi istediğini kanıtlayacağız. Böylece, MHP’den gelecek bindirilmiş kıtalar sayesinde bulacağımız 330’un referandumunu daha önceden yapmış, olayı bitirmiş olacağız.
Hitler meselesi
Ben samimi insanım. Olduğum gibiyim. Bazen patlayıveriyorum, düşündüğüm bazı şeyleri söyleyiveriyorum. Mesela, belediye reisiyken, “Demokrasi bir tramvaydır. Gideceğiniz yere kadar gider orda inersiniz” deyivermiştim. Şimdi de Hitler’i andım diye saldırıya uğruyorum. Danışmanlarım o cümlemi cumhurbaşkanlığı sitesinden sildiler, bunu diline dolayanları da sözlerimi çarpıtmakla suçladılar.
Aslında ne vardı o sözlerde itiraz edecek, anlamadım. Ben Hitler’e benzemiyorum ama Hitler’in bana benzeyen çok yönleri var:
Tek Adam olmak sayesinde Almanya’yı Batılıların şamar oğlanı olmaktan kurtardı. Tek millet, tek devlet, tek bayrak dedi. Yahudilerden ve Ruslardan nefret ederdi. Afedersin eşcinsellerden tiksinirdi, sivil örgütleri vardı bizim “Genç İslami Müdafaa Grubu” gibi "Lut kavminin çirkin işini yapanı görürseniz faili de mef’ulü de öldürünüz" diye afiş asan. Hitler Gençliği vardı bizim Osmanlı Ocakları gibi. Bunların liderleri vardı bakan yardımcısı yapılan, bizim Boynukalın gibi. Ne var böyle bir adamın adını bir kere anmamızda?
Hava bozuyor, yetiş Diyanet!
Maalesef son günlerde bozguncular yine iş başında. MHP “Başkanlığı zinhar kabul etmeyiz” dedi. O bişey değil, bizzat hükümet sözcüsü yaptığımız zat kalktı, “Parti kapatmaya da, milletvekilliğinin düşürülmesine de karşıyız” diyebildi. Kendi partim! Ben işte bunun için istiyorum Partili Başkanlık’ı!
Ya Akit yazarı Dilipak? "Bizde yılların açlığı vardı. Para, kadın, makam bir anda başını döndürdü birilerinin. Bir de bizimkiler acemi bu işlerde, yerken üstlerine başlarına döküyorlar" diye yazdı. Ne demek istiyorsun sen? Kürek gibi ellerin, yılan gibi dilin var! O Cem denen küçük adamın benim bakanlarıma rüşvet aldılar deyişinden hiç bahsetmiyorum, bedelini kesinlikle ödeyecektir, ödemeye de başlamıştır. Uçaktan attık, işinden de atacak benim Şems.
Allah’tan (c.c.), Kürdistan Şahinlerimizin yanı sıra İslam’ımız da var bizim! Hemen Diyanet’i devreye soktuk. "Cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi kırmızı çizgimizdir" diye beyanat verdirdik. Diyanet sitesi Fetvalar bölümünde “Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir?” sorusuna, “Müslüman olanla evlenilir, olmayanla evlenilmez” diye cevap yazdırdık (bunda bir yanlışlık da yok, çünkü sultanlarımız önce Müslüman yapmışlardır, sonra evlenmişlerdir). Şimdi de, Diyanet’in nişanlılar hakkında “El ele tutuşmayın, yalnız kalmayın, flört etmeyin” hükümleri çıkmış bulunuyor.
İlaveten, M. Ş. Eygi büyüğümüz terör belâsı ile İslam halâsını tek bir cümlede mükemmelen birleştirmiştir: “Terörle mücadele eden özel kuvvetler İslamî bir disiplin içinde olmalıdır. Namaz kılınmalı, Kur’an okunmalı, abdestli olunmalıdır. Türkiye’nin yeniden İslamlaşması doğudan ve güneydoğudan başlamalıdır.” Tabii ki böyle olacak çünkü kurban keserken de aptes alınır.
Bi de Cuma namazı iznini halletmemizle birleşince, bütün bu ceviz, pardon, veciz sözler Ehlisünnet halkımızı bütünüyle tatmin etmeye yetecektir inşallah...