HDP’nin bölgedeki sokağa çıkma yasaklarına tepki olarak Diyarbakır’da toplanan grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Memleketi ikiye böldünüz, Türkiye Cumhuriyeti devleti halkının bir kesimine Kürtlere karşı özel bir hukuk uyguluyor” diye konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır ve diğer illerdeki sokağa çıkma yasaklarına tepki olarak HDP’nin Diyarbakır’da toplanan grup toplantısında konuştu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen grup toplantısını dün Diyarbakır'da katledilen gençlerin fotoğraflarını göstererek açtı. Yüksekdağ, "Eğer dün Diyarbakır'da bu vahşet yaşanmasaydı bu iki genç aramızda olacaktı. Onların anısını ve mücadelesinin yanındayız. Şerdil ve Şiyar daima bizimlesiniz, mücadelemizin merkezindesiniz. Bu gençler siyasette söz söyleme haklarını kullandılar. Ortaya koydukları direnişin kurşunla yanıtlanmasının tek sebebi buydu. Gençliğin gelecekte ve siyasette söz sahibi olma istekleriydi" dedi. İki gündür HDP grubu olarak Diyarbakır'da olduklarının altını çizen Yüksekdağ, yaşananlara dikkat çekmek, şiddete ve savaşa dur demek için grup toplantılarını Diyarbakır'da yapma kararı aldıklarını söyledi.
Kendi yasaları bile bu zulme yetmiyor
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ’ın konuşmasından satırbaşları şöyle: “O gün sokağa çıkan her yurttaşımız ve bizler hedef haline getirildik. Siyasi iktidar kendi koyduğu kanunları tanımıyor. Aylardır kanunsuz bir şekilde hiçbir anayasa dayanağı olmadan sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Bunlar her yerde eşzamanlı olarak uygulanıyor. Devlete bağlı olan güçler katliam uyguluyor. Sokak infazları halkın yaşam alanlarının tahrip edilmesi, tarihimizin kültürümüzün hedef haline getirilmesi; bütün bunlar hangi kanuna dayanarak gerçekleştirildi. Siyasi iktidarın yazılı olan kanunlarında bu zulmün karşılığı yoktur. Kendi koydukları yasalar bu zulme yetmiyor. Cumhurbaşkanı diyor ya bu anayasa yetmiyor. 82 Darbe Anayasası'nda dahi kısmen tanınan kabul edilen bazı haklar ve alanlar bu siyasi iktidar tarafından tamamen ortadan kaldırıldı ve berhava edildi. Kendi koydukları kanunları dahi delik deşik ederek, hiçbir kanuna sığmayan bir zulüm ve yıkım siyaseti uyguladılar.”
Zulme sessiz kalmayacağız
“Bu zulmü artık hiçbir kelime ile tarif edemiyoruz. Dilin anlatmaya yetmediği bir zulüm ve yıkım siyaseti izleniyor bu topraklarda. Aylar boyunca bu topraklarda sokağa çıkma yasakları ilan edildi, insanlarımız ölümle yaşamın kıyısında tutunmaya mecbur edildi. Türkiye ve Kürdistan'ın bütün demokrasi güçleri olarak bu yıkım ve zulme sessiz kalamazdık, kalmadık da. Bu zulmün karşısında ısrarla ve inatla yine barış diyoruz.”
Kürtlere özel savaş uygulanıyor
"Bu halka karşı özel bir hukuk uygulanıyor. Siyasi iktidara sorarsanız, bu uygulamaların hiç bir karşılığı ve tanımı yok. OHAL mı ilan ettiniz? Hayır. Sıkıyönetim mi? Hayır diyorlar. Memleketi ikiye böldünüz, özel bir hukuk uyguluyorsunuz diyoruz, hayır diyor. Ama bugün yaşanan bu zulmü, özel savaş hukukunu tanımlayamıyorlar. Bunu tanımladık diye bizleri linç etmeye kalkıyorlar. Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti halkının bir kesimine Kürtlere karşı özel bir hukuk uyguluyor ve özel savaş uyguluyor. Türkiye halkı bu gerçeği sırtını dönerse herkes kaybeder.”
Özyönetim nedir?
“Bizlere aylardan bu yana tekçi diktatörlük rejimi tesis etmeye yarayacak bir rejim değişikliği dayatılıyor. Zorla baskı ile şiddetle... Bunun karşısında bir demokrasi programı bir yeni yaşam programı var. HDP ve Kürt siyasetinin bir yeni yaşam gücü var. Burada zalimler tarafından tek adam tarafından yönetilmek yok. Bu programda onuruyla başı dik anlı açık halkın doğrudan kendisini yönetebileceği bir siyaset önermesi var. Bugün özyönetim diye ifade edilen tam da budur. O yeni yaşam Rojava'da doğdu, büyüdü orada filizlendi. Bu program burada da direnecek ve kazanacak.”
Daha da sertleşecekler
"Bu durumda siyasi iktidar ne yapıyor. Bunu Diyarbakır ve Sur'da görebilirsiniz. Dün eş zamanlı olarak beş ilçede sokağa yasağı ilan edildi. Bunun son olacağını da düşünmüyoruz. Halkın demokratik tepkisinin yükseldiği her yerde siyasi iktidar şiddet politikalarını daha da sertleştirerek cevap verecek. Bu baskıların ortadan kalkması için talebimizi her yükselttiğimiz yerde şiddet politikaları kendisini tahkim ederek karşımızda olacak.”
30 yıldır operasyon yapılıyor
“Başbakan hiç utanmadan şunu söylüyor: 'Son 30 yılın en büyük operasyonları yapılıyor.' Her büyüklenmenin altında bir aşağılık psikolojisi vardır. Durmadan bunu yansıtıyorlar. 'Son 30 yılın en büyük kapsamlı terörle mücadele operasyonunu başlattık?' Kime karşı başlattınız? Mahallelere yönelik başlattılar. 'Mahalle mahalle, ev ev terör temizlenene kadar bu operasyon devam edeceğiz' diyor. Davutoğlu, o mahallelerde, o evlerde insanlar var. Kendi yurttaşını temizlenecek, ortadan kaldırılacak bir hedef haline getirilmişse siz bitmişsiniz. Bu halkın gözünde sizin bir meşruiyetiniz yoktur. Bu halk 30 yıldır ne büyük operasyonlar gördü. Her gelen hükümet belini kırma, kafasını ezme, silindir gibi ezme operasyonları yürüttü. Hepsinin koca koca isimleri vardı, hiç kimse o operasyonların isimlerini hatırlamaz. Ama 30 yıl o koca operasyonların karşılığı kocaman bir sıfırdır.”
Zulmün rengi değişti
“30 yıldır bir ölüm timi sokaklarda katliam yapıyor. 90'lı yıllarda bunları sokaklara salanların başına bela oldu ölüm timleri. Temizlenecekse sokaklardaki katliam timlerinin temizlenmesi gerekiyor. İki genç kardeşimiz siyah Rangerlarla açılan ateşle katledildi. Halkımızı beyaz Toroslarla tehdit edenler seçildikten siyah Rangerlarla özgürce dolaştırıyorlar. 90'lı yıllar beyaz Toros cumhuriyetiydi, o rejim yenildi. Şimdi de siyah Ranger siyaseti yürütülüyor o da yenileyecek. O günden beri zulmün sadece rengi değişti. O zaman beyazdı, ölüm ve katliamın rengi şimdi siyaha büründü.”
Ülkeyi bölüyorlar
“Dün Davutoğlu'na soru sormuşlar HDP'ye sorun diyorsunuz. Soru şu: Öğretmenleri Cizre'den, Silopi'den niye çağırdınız? Bu sorunun cevabını bilmiyorsa ve vermiyorsa bir Başbakan topu bize atıyorsa, gitsin kalmasın. Zaten kendi görevlerini Erdoğan yapıyor, çok fazla ihtiyaç yok. Neden çağrılıyor öğretmenler çünkü AKP hükümeti Cizre ve Silopi'de büyük bir katliam yapıyorlar. Bir kitle katliamına hazırlanılıyor. Kontrol edemediğiniz savaşlar var ve siz kendi yurttaşlarınızı çağırırsınız. Türkiye'deki siyasi iktidar bu topraklara zaten başka bir ülkeymiş gibi davranıyor. Ama birileri çıkıp burası başka bir ülke dediğinde kıyamet koparıyorlar. AKP hükümeti kendi personelini geri çağırarak buraya başka bir ülke muamelesi yaptı. Burayı Türkiye'nin geri kalanından böldü. Bu açıklamanın başka bir izahatı yok. Halk arasında açık bir ayrım koyuyor. Girişeceği bir kırımda ölmemesi gereken ve her koşulda hedef haline getirilmesi gerekenler olarak halkını bölüyor. 'Ey öğretmenler siz çekilin ama öğrenciler siz kalın, ölebilirsiniz' diyor. Böyle bir durum karşısında bizim en iyi bildiğimiz tek seçenek direnmektir.”
Hazırlıklar Kürdü ezmek için
“Şerafettin Elçi Havaalanı'ndan askeri ekipmanlar gönderiliyor. Ne için bu hazırlık? Hangi savaşa hazırlanıyor siyasi iktidar? Büyük bir güç olduklarını kanıtlamak için büyük bir savaş mı çıkarması gerekiyor? Bu hazırlık sadece Kürt'ü ezmek için yapılmıyor. Buradan İstanbul'a sesleniyoruz. Çok büyük bir katliamın hazırlığı yapılıyor. Bu yıkım siyasetinin el ele omuz omuza verilerek durdurulması gerekiyor. Ama artık bütün demokrasi güçlerinin buna ses vermesi gerekiyor.”
Adı konulmamış savaş bilançosu
“7 Haziran'dan bu yana 309 insanımız kitle katliamları sonucu yaşamanı yitirdi. Çatışma dönemi boyunca 675 kişi yaşamını yitirdi. Yine geride bıraktığımız süreç içerisinde 18 kent merkezinde 54 kez sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Şimdiye kadar 83 sivil yurttaşımız yaşamını yitirdi. Sokağa çıkma yasakları o mahalledeki halkımızı etkilemiyor. Bir milyon 300 bin insan sokağa çıkma yasaklarının hedefi haline getirildi. Neredeyse bazı Avrupa ülkelerinin nüfusuna yakın bir sayıdır. Bizim araştırmalarımıza göre 200 bin insanımız göç ettirildi. Bu son 7-8 aylık dönemin bilançosudur. Bu yönetimin istikrarsızlıkta ve şiddette bir istikrar yarattığının açık tablosudur. Bu tabloyu görmezden geliyorlar. Ama bizler bu gerçeğin tam içindeyiz.”