Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı 8.gününde. Suriçinde yoğun çatışma sürerken, UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak tescillenmiş tüm bir bölge de büyük tehlike altında.
Diyarbakır’dan gazeteci Faruk Balıkçı’nın Agos’a verdiği bilgilere göre, 8. gününe giren Suriçi’ndeki yasak sırasında 3 kişi hayatını kaybetti. Kurşunlu Camii yakınlarında yola tuzaklanan el yapımı bombayı imha etmeye çalışan bir polisin da açılan ateş sonucu hayatını kaybetmesiyle, ölenlerin sayısı dörde yükseldi. Öte yandan, Sur’daki yasağı protesto eylemleri sırasında iki kişinin yaralandığı, yaralananlardan 23 yaşındaki Harun Şanlı’nın tedavi altına alındığı ve durumunun ağır olduğu belirtiliyor.
Diyarbakır’da Bismil, Çınar gibi ilçelerinde protesto yürüyüşleri devam ederken, Balıkçı gergin atmosferin giderek tırmandığını belirtiyor.
Çatışmaların merkezi Suriçi’ndeyse tarihi yapılar büyük tehdit altında. Yoğun patlama seslerinin geldiği, ağır silahların kullanıldığı bölgede Şeyh Mutahhar Camii'nin dört ayaklı minaresi geçtiğimiz haftalarda hasar görmüş, hasarla ilgili Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi basın açıklaması yaptığı sırada öldürülmüştü. Öte yandan bu hafta da Suriçi’nin tarihi yapılarından, 1517 yılında Aziz Teodoros Kilisesi yakılarak yerine inşa edilen Kurşunlu Camii de yangın kurbanı oldu. 7 Aralık’ta çatışma sırasında çıkan yangında cami büyük hasar görürken, caminin kim tarafından ve nasıl yakıldığı belirsizliğini koruyor. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, bölgedeki görgü tanıklarına ve fotoğraflara dayanarak caminin güvenlik güçler tarafından havadan bombalandığını savunmuştu. Başbakan Ahmet Davutoğlu’ysa AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada camiyi yakanların PKK mensubu olduğunu iddia etti.
Yangının kaynağı henüz bilinmese de, gazeteci Balıkçı’nın aktardığı kadarıyla yangın çıktıktan sonra güvenlik güçleri itfaiyenin geçişine izin vermedi. “İtfaiye geçemese de Anadolu ajansı muhabirlerinin geçişine izin verildi” diyen Balıkçı, hiçbir sivilin Suriçi’ne giremediğini, ağır silahlı çatışmanın devam ettiğini belirtiyor.
Soyukaya: Katledilen insanlık mirasıdır
Kurşunlu Camii yangını sırasında bölgeye geçişine izin verilmeyenlerden biri de Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Alan Yönetimi Başkanı Nevin Soyukaya’ydı. Tarihi alandaki tahribatı tespit edip, bilimsel raporlar düzenleyerek UNESCO Türkiye Komisyonu aracılığıyla bakanlığa gönderen Soyukaya, Suriçi’ndeki durumun vahametini tespit edemediklerini söylüyor. 124 anıtsal, 410 adet tescilli sivil mimarinin bulunduğu bölgenin kendisinin de sit alanı olduğunu hatırlatan Soyukaya, hem yapıların hem de toplumsal belleğin tehdit altında olduğunu belirtiyor: “Kaybolan, katledilen, tahrip edilen bir dünya mirası, insanlık mirasıdır. Diyarbakır’ın toplumsal belleği yok ediliyor. Bu açıdan da o toplumsal belleğin sahipleri ve bugünkü uzantıları olarak ciddi anlamda tehdit alındayız.”
TMMOB Lahey Sözleşmesi’ni hatırlattıSuriçi’ndeki çatışma tehdidi altında olan kültürel yapıların korunmasına dair meslek odalarından da ardı ardına çağrılar geldi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) zarar gören kültürel yapıların korunması için katkı sunmaya hazır olduklarını duyurdu.
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı’nın 2015 itibariyle UNESCO Dünya Kültür Mirası listesi altında olduğunu hatırlatan Mimarlar Odası, kasım ayından beri devam eden çatışmalarda Paşa Hamamı, Yoğurt Pazarı, Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin de aralarında olduğu pek çok kültür varlığı zarar gördüğünü vurguladı.
Türkiye’nin taraf olduğu “Lahey Silahlı Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasına Dair Sözleşme”yi hatırlatan Mimarlar Odası, uluslararası sözleşme ve anayasada kültürel varlıkların korunması gerektiğini belirterek “duyarlı tüm kesimleri ve sorumluları harekete geçmeye çağırıyoruz” dedi.
Diyarbakır Barosu’ndan UNESCO’ya dilekçe
Diyarbakır Barosu ile Mezopotamya Hukukçular Derneği üyesi avukatlar da UNESCO’ya başvurarak tarihi sur ile surların içindeki tarihi yapılara hunharca saldırıldığını belirtti. UNESCO’ya gönderilen dilekçede, “3’üncü yüzyıldan günümüze değin Kürt, Ermeni, Süryani, Arap, Yahudi gibi birçok milletin ve dinin ortak dokusu ile yapılmış, günümüze miras kalmış Diyarbakır Surları, sur içinde kalan onlarca cami, kilise, medrese, kervan gibi yapılar 06 Eylül 2015 tarihinden başlayarak aralıklar ile hala devam eden Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı'na bağlı Diyarbakır Valiliği tarafından verilen sokağa çıkma yasağı kararları ardından havadan ve karadan ağır silahlar ile hedef alınmaktadır” deniyor.