Bu Putin’in uçağını pat diye indirdik ya, halkımız tamamen arkamda. Mesela Erzurum’da kime mikrofon uzatsalar aynı şeyi söylüyor: “Ülkemize tecavüz eden uçağı vururuz!” Ne kadar doğru karar aldığım her an görülmekte.
Tabii ki, bundan sıcağı sıcağına yararlandım. Yine bizim muhtarları toplamıştım Külliye’de, onlara "Aynısı olursa aynı karşılığı veririz" dedim, yer-gök alkıştan inledi!
Ama yine tabii ki dış politika bambaşka bir alan, aynı günün akşamı Fransız tivisine demeç verdim, “Uçağın Rusya’ya ait olduğunu bilseydik farklı davranırdık” dedim.
***
Putin kuduruyor karizmasını çizdim diye. Ne diyeceğini şaşırdı. Kalkmış, "Türkiye'nin mevcut yönetimi ülkeyi kasten İslamlaştırmaya çalışıyor" demiş. Hemen taşı gediğine koydum: "Ben kalkıp da Rusya için, yönetimi, Rusya'yı Hıristiyanlaştırma gayreti içindedir diyebilir miyim?" dedim. Nası demişim ama!
Şunların ettiği laflara bak!
Yalnız, canımı sıkan şeyler de olmuyor değil. Bu Fransız Dışişleri Bakanı Loran Fabyus, Frenkçede nasıl yazılıyorsa artık, kalkmış, “IŞİD'in kontrol ettiği topraklardan kamyonlar çıkıyor. Gittikleri yönlerden biri de Türkiye” demiş.
Be adam, Allah’ın (c.c.) kamyonu bu! Basarsın gaza, oraya da gider buraya da! Ticaret serbest! Ayrıca ne biliyorsun içinde petr ol olduğunu; mum mu tuttun doldururlarken?
Sonra kalkmış, Esed ordusunun da içinde olduğu bir kara harekatını desteklemeye hazır olduklarını söylemiş. Be adam, hani senin başkanın Holand, adam Hollandalı besbelli, “Suriye’nin geleceğinde Esed’in yeri yoktur” deyip duruyordu? Ne oluyoruz? PKK Paris’te bombayı patlatınca bunlar DAİŞ yaptı sandılar herhalde, korktular, Esed’de arıyorlar çareyi. Esed’in ilacı olsa kendi başına sürer yav!
Yalnız, çok tehlikeli bir gidiş bu. Çünkü İngiliz Başbakanı Kameron da aynı herzeyi yemekte. DAİŞ’e karşı Özgür Suriye Ordusu ve Kürtlere destek olunması gerektiğini söylemekte. Kürtlere ha! Yok devenin pabucu!
Ardından, hani aslan ne demiş, bu yara beni öldürmez bunun lafı beni öldürür demiş ya, şimdi bi de bu kılkuyruk Çipras kalkmış, tivitırdan bize laf sokuşturmuş. “Ege’de durmadan hava sahamızı ihlal ediyorsunuz. Sadece 15 Temmuz günü 6 savaş uçağınız Ege’deki hava sahamızı 20 kez ihlal etti. Ama neyse ki pilotlarımız sizinkiler kadar cıva gibi değil” demiş.
Bi kere, neymiş o öyle tivitır mivitır atmak? Erkeksen adam gibi nota verirsin. Biz de çat diye reddederiz. İkincisi, haddini bil! Sen önce git, halkının aç karnını doyur! Bu arada da, vidaların sıkıysa müdahale et uçaklarımıza! Biz daha yeni Rus uçağı düşürmüş milletiz inşallah!
Üstelik bi laf ediyor, arkasında duramıyor. Ahmet buna hafiften bi posta attı ya, "Çipras'ın pilotlarla ilgili yorumları günün ruhuyla uyuşuyor gibi görünmüyor” dedi ya, korkup hemen silmiş bu İngilizce yazdığını!
Ama danışmanlarım diyorlar ki, Yunancasını silmemiş. Tabii silmez. Ahmet öyle kibar kibar söylerse silmez. Ben açacaktım ağzımı ki, gör bakalım nasıl toptan siliyor, burnunu bile siliyor!
Nihayet tıktık içeri!
Bu Can Dündar olacak vatan haini casus bozuntusu kalkıp da bizim MİT tırlarının resimlerini yayınlayınca ne demiştim ben? “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek; öyle bırakmam onu” dememiş miydim! Girdi işte içeri. Tayyip Erdoğan’la aşık atılmaz!
Ayrıca ben ne demiştim aynı konuşmamda, “Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir” demiştim di mi? Bugün açıklandı, o Pravda bozuntusunun 2010 yılına ait vergi hesaplarını yeniden incelenecek …
Bütün gazetelerimiz ve yazarlarımız bu tutuklamanın ne kadar gerekli olduğu konusunda hemfikir. Bir Kürt olan Orhan Miroğlu şöyle yazmış: “Can Dündar gazetecilik yapmadı, hükümeti meşru olmayan yollarla devirmek için, mücadele etti. Dünyanın her yerinde bedeli ödenir bunun” demiş. Ağzına sağlık kardeşim benim; seni boşuna Mardin’den birinci sıraya koymadık!
Yeni Şafak, olayı tarihsel perspektif içine oturtmuş: “Bu bir meydan okuma; İsrail'e ayar veren 'one minute' çıkışının çok daha genişi!” diye yazmış. Kadirbilir gazete!
Bu arada, böyle olaylarla tanıyoruz dostu-düşmanı. Hadi Osman Can denileni anladık, tutuklamanın hatalı karar olduğunu söylemesi hep kendisini bir daha milletvekili yapmayışımızdan, tamam. Ama Numan Kurtulmuş, başbakan yardımcısı olacak adam? Ahmet, başbakan? Sizlere de ne oluyor be? “Aslolan, basın mensuplarının ya da kamuya malolmuş kişilerin tutuksuz yargılanmasıdır. Ümit ederiz ki, mahkeme bu iddia edilen hususlarda objektif ve adil davranır” da ne demeye geliyor? Sen benden mi yanasın, yoksa…
Bi kere, tabii ki bizim HSYK’ya tayin ettirdiğimiz sulh ceza yargıcı en hasosundan objektif ve adil davranacak; şüphen mi var? İkincisi, ne basın mensubu yav? Türkiye’de tek bir gazeteci yok içerde! İçerdekilerin hepsi terörist! Bu da casus be, casus!
***
Ne oluyor, şu oluyor, bunlar devlet adamları olarak kalkıp böyle akortsuz ses verince, bazı mahfiller cesaret alıyor. Mesela bugün çıkmış bu haber, bu tutuklama kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararıyla çelişiyormuş. Çünkü efendim bu Daire bir zamanlar demişmiş ki, “Casusluk denebilmesi için söz konusu bilgilerin, lehine casusluk yapılan devletin resmî kurumlarına iletilmek amacıyla temin edilmesi gerekir” demişmiş ve gerek savcının iddianamesinde gerekse hakimin kararında böyle somut bir durum belirtilmemişmiş!
Daha iyi ya yav! Bunlar öyle bi ilan etmişler ki, sadece lehine casusluk yapılan devlet görmüyor, dünyanın bütün devletleri görüyor belgeleri! Plüton’da Jüpiter’de devlet varsa, onlar da görüyor! Daha nasıl olur casusluk yav!
Vize meselesinde atı alan…
Tekrar tekrar söylüyorum, Allah teala (c.c.) bin kere razı olsun şu mültecilerden. Götürdük biz bu işi, götürdük! Artık bana karada ölüm yok. Hem 3 milyar Yöro alıp bal gibi istediğimiz gibi harcayacağız, hem de en önemlisi, halkımız Avrupa vizesiz oldu diye bayram ediyor! Bu ne demektir, beş milyon oy demektir. Çünkü şimdi ben Rusya’dan sonra AB’yi de dize getiren adamım!
Tabii, şimdi yapılacak acil işler var. Suriyelilere çalışma izni vermek gerekecek, 1.300 liraya çıkaracağımız asgari ücret hava cıva olacak. Çünkü Suriyeliler o işi 300 liraya yapınca herkes işçilerini çıkaracak, onları alacak. Bu durumda işçi sendikaları sokağa dökülecek. Hah işte, onun için polisimizi çok daha güçlendirmemiz ve onlara gaz stoklamamız lazım. Yasal düzenlemeleri de yapacağız ki, pat diye vurdukları zaman mes’ul olmayacaklarından emin olsunlar.
Hatta, işçilere ilaveten memurlar da sokağa dökülebilirler çünkü memur güvencesini kaldırıyoruz. Ama onlarla uğraşmak kolay. Grev yürüyüş mürüyüş yapmaya kalkarsa çektirirsin fotoğrafını, verirsin mahkemeye, atarsın memuriyetten, bittiiiii!
Artık vatan hainleri istedikleri kadar yazsınlar, vizesiz Avrupa olabilmesi için Türkiye’nin tam 72 adet şartı yerine getirmesi lazım geldiğini. Mesela Harun Gümrükçü diye bir profesör kalkmış, “Vizeler, AB Adalet Divanı’nın lehimize verdiği 58 karar sonucu zaten hukuken kalkmıştı. Türkiye bunları uygulatacağına Brüksel’de yeni imzalar atarak bu kararları takip etmeyeceğini kanıtlıyor” demiş.
Sen istediğin kadar konuş! Halkımız vizelerin kalkacağını duydu ya, bitti! Atı alan Üsküdar’ın geçti!
Ben boşuna toplamıyorum bu muhtarları!
Gebze Arapçeşme Mahallesi Muhtarı Remzi Kandaz kardeşimiz feysbukuna milli örf ve âdetlerimizle ilgili çok hayati şeyler yazmış. Diyor ki:
“Kız çocuklarının akşam ezanından sonra parklarda velisi olmaksızın dolaşmasını görmek istemiyorum. 18 yaş altı çocukların ağzında sigara görmek istemiyorum. Gençlerin argo kelimeler kullanarak ses kalabalığı yapmaları tarafımca uygun görülmemektedir.”
Şöyle bitiriyor: “Bu saydıklarıma karşı aksi davrananları eşek sudan gelene kadar döverim, bilmiş olun. Beni bilirsiniz. Sevmesini de iyi bilirim, dövmesini de. Benden söylemesi”.
İşte budur! Benim muhtarım budur! Türkiye bu muhtarlarla bezenince yaşamaya gerçekten değer bir ülke olacaktır.
Benim cumhurbaşkanı olarak söyleyemediğim her şeyi söylemiş, ağzına sağlık...