Nusaybin’de bir önceki sokağa çıkma yasağı sırasında hayatını kaybeden Selamet Yeşilmen’in aile üyeleri hak ihlallerine maalesef yabancı değil. Yeşilmen’in akrabaları gözaltında kötü muamele ve işkence nedeniyle AİHM’e başvurmuş, AİHM 2013’te açıkladığı kararında Türkiye’yi mahkum etmişti.
Selamet Yeşilmen, Nusaybin'de sokağa çıkma yasağı sırasında 15 Kasım’da evinin önünde öldürüldü.
Fırat Mahallesi’nde yaşayan Yeşilmen, çatışmalar sırasında evinin merdiveni önünde vuruldu. Kendisiyle aynı sırada vurulan ve gözünden yaralanan çocuğunun tedavisi ise devam ediyor.
Keskin nişancılar tarafından vurulduğu iddia edilen Selamet Yeşilmen’in otopsi raporunda, Yeşilmen’in “penetran (aşırı delici) cisim yaralanmasına bağlı kemik kırığı ve çoklu organ yaralanmasına bağlı kanama” nedeniyle hayatını kaybettiği belirtilmişti. Otopsi tutanağında Yeşilmen’in ölümüne neden olan silahla ilgili bir bulgudan bahsedilmezken, vücudundan çıkarılan altı metal parçasının ne tür bir mühimmat olduğunun saptanması açısından balistik inceleme için Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verilmişti.
Kaymakamlık, Yeşilmen’in şarapnel parçasıyla öldüğünü, bölgede operasyon olmadığını savunsa da, insan hakları dernekleri yaptıkları açıklamada ölüm sebebinin keskin nişancıların kurşunu olduğunu belirtiyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi yaptığı açıklamada, olayda Selamet Yeşilmen ve iki çocuğu ile birlikte yardıma koşan bir komşunun da vurulduğu bilgisine yer verilerek, “Yeşilmen’in şarapnel parçası ile öldüğü kabul edilse dahi çocukların yaralanmasının izahı nedir? Yardıma giden Yılmaz Tutak adlı yurttaş neden vuruldu?” diye sormuştu. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yse, otopsi raporunda yer alan ‘penetran cismin’, keskin nişancıların kullandığı normalden daha hızlı giden, özel bir suikast mermisi olduğunu belirtmişti.
Selamet Yeşilmen’in ölümüyle ilgili herhangi bir soruşturma başlatılmadı, zira Nusaybin’deki olağanüstü hal dolayısıyla tüm kamu kurumları gibi adliye de şu an çalışmıyor. Öte yandan Yeşilmen ailesi, hak ihlallerine yabancı değil. Nusaybin’de hayatını kaybeden Selamet Yeşilmen’in kuzenlerinin gözaltında işkenceyle ilgili AİHM’e açtığı davada, Türkiye’ye mahkumiyet kararı çıkmıştı.
Polislere takipsizlik, AİHM’de mahkumiyet
İstanbul’da, 28 Kasım 1997’de Terörle Mücadele Şubesi polisleri, Gülçin Bozdemir Yeşilmen ile Maşallah Yeşilmen’in evine “bir aile üyesini aradıkları” iddiasıyla baskın düzenlemiş; Bozdemir ve Yeşilmen, polislerin kendilerini çırılçıplak soyduğunu, dövdüğünü, o sırada hamile olan Bozdemir’in bebeğini kaybettiğini ve Yeşilmen’in tecavüzle tehdit edildiğini söyleyerek, 2 Aralık’ta Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.
28 Kasım 1997’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alınan ve burada da kötü muameleye maruz kalan Bozdemir ve Yeşilmen hakkında gözaltı kaydı tutulmadı. İki kadının şikâyeti 13 Nisan 2000’de sonuçlandı; Savcılık, şikâyetçi olunan altı polis hakkında takipsizlik kararı verdi. 11 Nisan 2003’te Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi karar hakkındaki itirazı da reddetti.
Bunun üzerine Bozdemir ve Yeşilmen’in başvurduğu AİHM, 2013’te açıkladığı kararında Türkiye’yi mahkûm etti.
Yeşilmen ailesinin bir başka üyesi olan M. Yeşilmen de polis işkencesine maruz kaldığı gerekçesiyle şikâyette bulunmuştu. 1996’da Batman’da yaşamakta olan Yeşilmen’in evine, o sırada yurtdışında yaşayan Yeşilmen’in eşini arama gerekçesiyle baskın düzenlemiş; üç akrabasıyla birlikte üç gün gözaltında tutulan Yeşilmen, psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kalmıştı. 15 Şubat 1999’da Batman’da katıldığı bir toplu bir gösteri nedeniyle tekrar gözaltına alınan Yeşilmen, bir hafta boyunca gözaltında işkence gördü. Bugün yurtdışında yaşamakta olan M. Yeşilmen, gözaltındaki işkence sonrası yaşadığı travmalar nedeniyle, yaşadığı ülkedeki işkence rehabilitasyon merkezinde tedavi gördü. Yeşilmen’in davasında soruşturma aşaması yarım kaldı.