7 EYLÜL 2015 – Dün gece, A. Doğan denen adamın malum varakparesinin önünde toplanan Osmanlı Ocağı gençlerimiz demokratik protesto haklarını kullandılar. O gazete parçasına haddini bildirdiler. Bütün hainler şimdi bir ağızdan çığrışmakta. Neymiş efendim, bu protestoyu gençlik kolları başkanımız ve İstanbul milletvekilimiz Abdurrahim Boynukalın yönetmiş.
Ne var? Bizzat kendim orada bulunmak ve milli görevimi yapmak isterdim! Ama şimdi tam seçimler geliyor ve bunlar benim farklı bir cumhurbaşkanı olduğumu henüz idrak edemedikleri için yine naralar atarlar.
Oysa azıcık yakın tarih bilseler o menfur çenelerini kaparlardı. Komünizm yapan Tan gazetesine karşı 4 Aralık 1945 günü demokratik protesto hakkını kullanan gençlerimiz arasında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bulunması normal oluyor da, Terörizm yapan Hürriyet gazetesinin önünde 6 Eylül 2015 günü 12. Cumhurbaşkanımızın bulunması mı anormal olacak? Bu ne sapık bir zihniyettir?
Partimiz İleriye Büyük Atılım projesini ilan etmiştir. Pasif davranmak bitmiştir. Bize 1 vurana 10 vurma zamanı başlamıştır. Aksi halde Yeni Türkiye kurulamayacaktır. Bu projenin sembol ismi Boynukalın kardeşimizdir.
Yalnız, şimdi bazı danışmanlarım kalkmışlar, tam seçim zamanı başımıza biraz iş açılabilir, dediler. Partimizin Anayasa madde 68/4 ve 69/6 ile Siyasi Partiler Kanunu madde 78/a muvacehesinde suçlanabileceğini söylediler.
Böyle şom ağızlılık yapıp benim ve partimizin moralini ve dahi yeni projemizi bozmak hadleri değildir. Bu danışman efendilerin başka yere tayin zamanı gelmiştir. Ayrıca, hangi savcı partimize soruşturma açacakmış şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım! Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım!
***
8 EYLÜL – Muğla’da peşmerge kıyafetiyle çektirdiği fotoyu feysbuka koyan Urfa Siverekli herifi gençlerimiz önce benzetmişler, sonra da Atatürk büstünü öptürmüşler.
Benzetmelerine bişey demiyorum ama, öptürülen Kur’an-ı Kerim olmalıydı ve 3 defa başına götürtülmeliydi.
***
10 EYLÜL – Abdullah dört gün önce gidip demokratik bir protesto yapan gençlerimiz için, “Yapılan baskınlar Türkiye’ye zarar verir” demiş. Böylece ne yapmış oluyor, dün Ankara’da galeyana gelen halkımız tarafından genel merkezi ateşe verilen o terörist parti HDP’yi ve onun destekçisi gazeteyi otomatikman temize çıkarmış oluyor!
Ya bu Arınç’a ne demeli? Kalktı, tam şu sıkışık zamanımızda “AK Parti’nin kuruluş yıllarında Biz’dik, ama maalesef şimdi Ben’e döndük” dedi.
Ben sizi ilelebet sırtımda taşımaya mecbur muyum kardeşim? Soluğunuz yettiği yere kadar gelirsiniz, sonra çeker gidersiniz!
***
Ülkemiz başkanına hakaret edenlere asla müsamaha göstermeyeceğimiz hâlâ anlaşılamadı! Her olayı birer birer izliyoruz, bu gerçeği kafalara çiviliyoruz. Konya lisesinde yaşına bakmadan küstahlık yapan 16’lık veledi mahkum ettiriyoruz. Bugün de, Kütahya’nın Simav ilçesinden Genelkurmay’a mektup yazarak beni şikayet eden 90’lık bir adamı savcılığa çektirdik. Yaşından utan be!
***
Vatan hainleri eski defterleri karıştırmaya başladılar. 2009’da Osmanlı kültür, örf ve adetlerini araştırmak, tanımak ve tanıtmak amacıyla kurdurduğumuz Osmanlı Ocakları’nın İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Furkan Gök kardeşimize de iftira atmaktalar. Neymiş, Kobane’ye yardıma giderken Suruç’ta telef olan 34 komünistin olayı için "Canlı bombaya rahmet yakınlarına sabır diliyorum" diyesiymiş tivitırda. Sonra da “Avrupa Birliği zamanın en büyük kerhanesidir” diye yazasıymış!
Oysa çocuk açık açık ilan etti ki hainler tivitırını ele geçirmişler!
Bu ele geçiriliş neye benziyor, aynen koskoca partimizin hainler tarafından durmadan kandırılmasına! Önce, ailecek tatil yaptığımız Esed denen herif! Ardından, koynumuzda besleyip ne istediyse verdiğimiz Fethullah denen Paralel yılan! Sonra, Oslolarda canciğer olduğumuz terör örgütü PKK!
Bu gençlerin genel başkanı Kadir Canpolat kardeşimize de dil uzatıyorlar. Neymiş, Papa’nın 2006 ziyareti öncesi silahlı eylem yapacakları gerekçesiyle gözaltına alınan 6 kişiden biriymiş. Ne olmuş? Mahkum mu olmuş? Hayır efendim, Emniyet hatayı anlamış ve serbest bırakmış! İftira bunlarda, hakaret bunlarda, çirkeflik bunlarda. Allah (c.c.) bunların belasını versin, amiiin! (selamun kavlen).
***
11 EYLÜL – Şükür şimdi biraz ferahlatıcı bir haber geldi. Prof. Ahmet Atilla Şentürk hocamızın çok isabetli bir biçimde terennüm ettiği “Her şehidimize karşılık bir HDP milletvekili indirilmeli” cümlesine savcılık takipsizlik kararı verdi.
Bir sürü hain profesörün yanında şükür ki böyle milliyetçi olanlar da var. Bir dahaki YÖK başkanı olarak bizim Kalın’a not ettirdim bunu.
***
Ferahlatıcı demeye kalmadı, Abdullah yine yapacağını yaptı. Başbakan’ın kongre davetine katılmayacağını açıkladı. Be adam, niye bunu yapıyorsun? Gel oraya, adam gibi otur bir kenarda, o tebessümcüklerini dağıt, biz de önüne birkaç kişi yollayıp saygı göstertelim eski cumhurbaşkanı olarak. Kendini niye harcıyorsun!
Yalnız, bi Arınç, bi Abdullah, bi HDP, bi Bahçeli, bi Hürriyet, bi bilmemne, bi protestocu şehit babası, tatsız gidiyor. Bunu önlemenin tek bir çaresi var: Hadlerini daha fazla bildirmek. Daha sertleşmek. Daha korkutmak. Artık bu yola bir kere girdikten sonra dönüş olmaz. Bisiklet gibi durursak düşeriz. Yukarıda İleriye Büyük Atılım dediğim proje artık budur!
***
12 EYLÜL – Bugün partimizin kongresini yaptık elhamdülillah. Projemizin bir safhası olarak, Ahmet’e gününü gösterdim. Yurtdışına gideceğim tarihi kollayıp ben yokken kongre yapmaya kalkarsan işte böyle yaparlar adamı.
Ne yaptım, önce 900 kadar delegeye boş kağıda imza attırdım. Bunlar Binali’nin genel başkan adaylığı içindir, dedik. Dedik ama, üstüne bişey yazmadık ki şimdi kullanmaya gerek olmazsa her zaman elimizde bulunsun. Joker gibi.
Nitekim gerek kalmadı. Baktı başbakanlık elden gidiyor, hemen yelkenleri suya indirdi. Listeye sadece benim adamlarım girdi, Abdullah’ın ve Ahmet’inkilerden bir tanesi bile seçilemedi. Boynukalın kardeşimizi ise gaza mübarekesi olarak divan üyesi seçtirdim!
Mamafih, genel başkan yardımcımıza, “Osmanlı Ocaklarının bizim partimizle en ufak bir duygusal ve resmi bağı yoktur. Bizimle ilgili göstermek kasıt taşıyor” dedirttim. Dünyanın bin türlü hali olabilir Allah (c.c.) muhafaza…
***
Bize isyan etme cüretini gösteren Cizrelilere polis hoparlörle bağırmış: “Ermeniler sizinle gurur duyuyor. Hepiniz Ermenisiniz”. Bak, bunu İç Güvenlik Kanunu’na koymayı unutmuşuz, polis gerekirse böyle bağırmaya yetkilidir, diye.
Bu hoparlör anonsu bizim Kuzu’nun laflarıyla birleşince aklıma çok önemli bir şey getirdi şimdi. Hani, “Gebertilen teröristlerin muayenesi mutlaka yapılmalıdır Görülecektir ki, önemli bir bölümü sünnetsiz. Uyan Kürt kardeşim ne olur uyan artık” demişti ya, maksat sindirmek olduğuna göre bundan ötesini yapmalıyız. Yani, bütün HDP’lileri muayeneden geçirmeliyiz.
Yalnız, aman yanlış anlamaya meydan verilmesin, “kadınlar hariç” diye net biçimde belirtilmeli. Yalnızca erkekler!
Diğer yandan, bizim Kuzu’nun oraya niye bu kadar konsantre olduğu zaman zaman aklıma düşmüyor da değil…
***
Keşke Kur’an öptürülseydi demiş olduğum Kürt var ya Muğla'daki, ona “suçu ve suçluyu övme” suçundan işlem başlatılmış. Kendisine linç girişiminde bulunan 5 kişi de salıverilmiş. Ülkede terör varken bir daha feysbuka öyle giyinip çıkmaz. Bütün bunlar mesajdır. Yeni projemizin adımlarıdır. Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık. İktidarı da.
***
13 EYLÜL - Felaket! Kabe-i Muazzama’da inşaatın vinci devrilip 107 kişiyi şehit eylemiş. Evet efendim! Allah (c.c.) yolunda öldükleri için bunların şehit sayılmaları lazım.
Bu şehit olma konusu şu sırada bizde tartışılıyor. Nesini tartışıyor kafirler? Neymiş efendim, şehit diye gavura karşı çarpışırken din uğruna ölene denirmiş, Kürtler gavur değil de Müslümanmış, onun için bizim mevtalar şehit sayılmazlarmış. Be hainler, biz bu çocukları cepheye başka türlü nasıl göndereceğiz peki?
Kabe inşaatındaki mühendislerden biri çok önemli bir hususa işaret etmiş. Vincin çökmesinin teknik bir meseleden kaynaklanmadığını, bir insan hatası olmadığını, "takdir-i ilahi" olduğunu söylemiş.
Biz bunu Türkiye’de bir türlü anlatamadık gitti yav! Mesela Soma’daki maden faciası tipik bir takdir-i ilahi idi. Ama bazı hainler, bağış yaparak partimizi desteklediği için şirkete vurdular da vurdular, yok teftiş hatasıymış yok tefriş hatasıymış diye.
Bunların dilleri ahirette kızgın maşalarla enselerinden çekilecek ama önce biz bu dünyada çektireceğiz. Nasıl olsa bi an gelir bişey gevelerler, ne söylerse söylesinler “cumhurbaşkanına hakaret”ten derhal içeri attırırız. Bakın, benim vatandaşlık verme teklifimi reddetmek küstahlığını gösterdi diye Aylan’ın babası bile cezalandırılıyor. İbret-i alem için. Aynı bottan bir kadının ihbarıyla, insan kaçakçılığından yargılanacak.
***
14 EYLÜL – Bugün Nokta dergisi basıldı. Utanmazlar beni montajlayıp kapak yapmışlar. Arka planda bir şehit cenazesi, ben güya selfi çekiyorum. Cumhurbaşkanına bundan büyük hakaret mi olur! Savcılık derhal toplattı, müdürü de gözaltına aldı. Şimdi haber yollayacağım, fırıncılar da ekmek vermesin.
Yine bugün Doğan Medya’ya terörden, partimizden istifa edip başka parti kuran İdris Bal’a hükümeti devirmeye teşebbüsten soruşturma başlatıldı. Bir solcu Yahudi vardır, İshak Alaton, ona da “Paralel devlet yapılanmasına maddi ve manevi destek sağlamak”tan inceleme başlatıldı; tam seçim zamanı onbinlerce oy demektir çünkü böylece FETÖ ile Yahudiler ilişkisinin de altı çizilmiştir. Üstelik bunun için yine bir Yahudi kullanılmıştır: Alaton’un öldürülen ortağı Üzeyir Garih’in eski çalışanı Doğan Kasadolu. İsmi aldatmasın, asıl adı David Kasado.
Bu artık böyle. Nasıl Kongre’de sahaya kararlı inişim sayesinde listenin tümüne hakim olduk, inşaallah 1 Kasım’da da aynı şeyi yapıp aynı neticeyi alacağım. Tamamen sindirmezsek bunları, bitirirler bizi.
***
Bu arada, şahsımın veya partimin aleyhine herhangi bir girişim olduğunda uygulanacak safhalar artık kemikleşti:
Bir: Medyamıza haber yaptırıp a) Paralellik, b) Teröristlik, c) Hükümete Darbe, ç) Cumhurbaşkanına Hakaret suçlarından biri veya hepsiyle suçlamak; İki: Bu haberleri re’sen ihbar kabul eden savcılara soruşturma açtırmak; Üç: Gözaltı, tutuklama, dava, mahkumiyet. Bütün günüm böyle şeyleri planlamakla geçiyor. Çok yoruluyorum ama kendimi çok iyi hissediyorum elhamdülillah...
***
Fakat geceleri… Yatağa tükenmiş vaziyette giriyorum ama uyku? Aylardır uyku yok. Bin türlü şey ve özellikle de bir şey, şimdi ne olduğu lazım değil, kafama üşüşüyor. Kolay değil, ölüm-kalım savaşına girdik. Hainler dosyaları açmak için bekliyor…
Etrafımı bomboş hissediyorum geceleri. En çok da bu; yapayalnızlık, tek başına bırakılmışlık hissi. Ardından da üşüme geliyor bu hissin. Gündüzleri hiç böyle değil; etrafım kendi adamlarımla dolu. Keşke onları gece de yanımda tutabilsem.
Uyuyamıyorum. Ürperiyorum. Bin küsur odalı koca Külliye ısınıyor, ben ısınamıyorum... Gecelerden nefret ediyorum… Titriyorum…