Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Attila ilhan
Mıh gibi akıllarda tutulan adlar, aslında bizlere önceki nesillerden aktarılan birer kod. Bu kodların araştırılması gerektiğini düşünen Sevan Değirmenciyan’la, isimleri üzerine söyleştik.
‘Sevan’ ne demek?
Ermenistan’daki bir gölün adı. Kafkasların en büyük gölü. Keğam dağlarının arasında bulunduğu için, tarihî adı Keğam; daha sonra Sevan olmuş. Osmanlılar ve Azeriler ‘Gökçe Gölü’ olarak adlandırıyorlar. Türkiye’de bugün de ‘Gökçe Gölü’ diyenler var.
Neden sizin için o gölün ismi seçilmiş?
Annem ve babam bana farklı bir isim koymak istemişler aslında. Akıllarında ‘Narek’ varmış. Annem, benim vaftiz babam ve kendi düğünlerinde de ‘gınkahayr’ (sağdıç) olan kişiyi aramış. “Çocuğumuz oldu” demiş, o da “Sevan’ı kutlarım” demiş. Direkt... Şans bırakmamış yani. O öyle deyince, “Biz böyle düşünmüştük” diyememiş bizimkiler. Bir de, vaftiz babam, ailenin de gınkahayrı, dedemin de, benim de. Ona, yaşına hürmeten hiç itiraz etmemişler ve ismimi Sevan koymuşlar.
İçlerine sinmiş mi?
Sinmiş. Bana bu hikâyeyi anlatırken demişlerdi ki, “Vaftiz babanın söylediği isim de Ermeniceydi, itiraz etmedik. Güzel bir isimdi, biz de sevdik.”
‘Narek’in anlamı ne?
Narek, Van Gölü’nün güneyinde yer alan, tarihî bir manastır. 10. yüzyılda yaşamış, önemli bir aziz olan Narekli Krikor’la ünlü. İnançlı Hıristiyan Ermeniler arasında, Kutsal Kitap’tan sonra en popüler kitap, Narekli Krikor’un adıyla anılan dua kitabıdır.
Ermeniler arasında Sevan ismi yaygın mı?
Aslında nispeten yeni bir isim. Tarihte, bu ismi taşıyan ünlü biri yok. Benim tahminime göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, Sovyet Ermenistanı’nın bütün dünya Ermenilerinin vatanı olma iddiasıyla yürüttüğü propagandanın, 1915 sonrasında vatanlarını kaybeden diaspora Ermenileri nezdinde bulduğu bir yankı aslında bu isim. Çünkü Sevan, Sovyet Ermenistanı’nda bulunan bir yerin ismi. Benim bildiğim, yaş itibariyle en büyük Sevan, Sevan Nişanyan. Genelde benim yaş grubumda yaygın bir isim bu. Mesela okulda sınıfımız 35 kişiydi, dört-beş Sevan’dık. Bizden önce bu ismin mahlas olarak var olduğunu görüyoruz. Mesela Keğam Sevan diye bir yazar var, soyismi aslında Krikoryan. Zaven Biberyan da ‘Sevan Kayıkçısı’ diye bir mahlas kullanmış.
Diasporadaki Ermeniler açısından, Sevan isminin birleştirici bir niteliği var mı?
Tabii. Diasporada çok kullanılır. ‘Uniseks’ bir isimdir. Ben 17 yaşımda, Ermenistan’a üniversite okumaya gittim. Orada adaşlarımla karşılaşıyordum, hepsi kadındı. İran’dan, Suriye’den, Lübnan’dan gelmişlerdi. Bana o dönemde bir ağabeyim, genellikle, coğrafi su isimlerinin kız, dağ isimlerinin erkek çocuklara konduğunu söylemişti. Araks ve Dikris (Dicle) nehirlerinin adları da kız çocuklara veriliyor.
Bunun gibi isimler, Ermeni kadınları ve erkekleri bir vatan fikri çevresinde topluyor mu?
Tabii. Sevan Ermeniler açısından yitik bir vatandan değil, var olan bir vatandan, coğrafi bir isim. Bu isminin yorumlarından biri de şöyle: Ermeniler eski çağlar boyunca Van Gölü civarında yaşıyorlar, sonra kuzeye doğru yayılmaya başlayıp yine bir gölle karşılaşıyorlar, “Bunun adı Van olsun” diyorlar. Sonra sularının farklı olduğunu görüyorlar. Van Gölü sodalıdır, Sevan’ın suyu daha tatlıdır. Diyorlar ki, “Bu Van gibi değil, sev-van.” ‘Sev’, kara demek. Kim bilir, belki de Van Gölü’nün yerine geçiyor. Van Gölü yitirilmiş bir vatanın sembolü, Sevan Gölü, doğan bir yerin gölü…
Türkiye’de bu ismi taşıyor olmak sizin için nasıl durumlar yaratıyor?
Kolay bir isim benimki ama “Sevan” dediğinde insanlar önce, “Seval mi?” diyor. “Hayır, Sevan.” Nasıl akıllarında kalıyor? ‘Sev’ ve ‘an’. Aaa, sev, an. Tamam!
Ermeni olduğunuzu anlıyorlar mı?
Hayır. Sorduklarında söylüyorum, “Ermenistan’da bir göl” diyorum. “Ermenistan’dan mı geliyorsunuz?” diyorlar hemen. “Hayır” diyorum, “Ermeni’yim.”
Bu açıklamayı yapmak size ne hissettiriyor?
İnsanlarla konuşmaya vesile oluyor. Ben de isimlerle ilgilenirim, karşımdakinin ismi nereden geliyor, merak ederim. Öğrencilerime de hep sorarım, “İsminin anlamı ne?”, “Soyisminiz nereden geliyor?” diye. Giderler, annelerine babalarına sorar, onlar da öğrenirler. İnsanlar isimlerle, isimleriyle ilgilenmiyorlar. Onu görüyorum ve üzülüyorum, çünkü aslında herkes için özel bir konu bu. Sana farklı bir nesilden bir data, bir kod veriyorlar. Onu araştırmakla yepyeni bir dünya açılabilir önünde. Klişe belki ama, isim, insanın kimliğini ortaya çıkaran bir şey ve o şey aynı zamanda nesiller arasındaki farklılığı da gösteriyor. Mesela büyükannenin ismi Turfanda iken, torununun ismi Ceremi olabiliyor. Bazı büyükanneler, torunlarının isimlerini söylemiyorlar.
İnsanlar kendilerine verilen kodların, isimlerinin özelliklerini taşır mı?
Galiba. Sevan, bir göl ismi ve benim gözlerim mavi. Bu gölü ilk gördüğümde 17 yaşımdaydım. Heyecanlanmıştım. Yüzümü yıkamıştım. “Sevan Gölü’ndeyim” demiş, kendimi iyi hissetmiştim. Bir de, coğrafi olarak gerçekten güzel bir yer. Bir krater gölü, dört tarafı dağ. Sonra Sevan’ın çok ünlü bir şarkısı var, ‘Arpa Sevan’. Sovyetler Birliği döneminde yapılan hidroelektrik santralleri nedeniyle Sevan’ın suyu azalıyor; ekolojik bir faciayı engellemek için, göle, bir nehirden su akıtıyorlar. Bunun için bir tünel yapıyorlar. O tünelle, Sevan’ın yeniden doğuşuyla ilgili şarkı yapılmış. Başka şarkılar da var tabii. Böyle şeyler, şiirler, şarkılar vs. ismin gücünü artırıyor, çünkü “Ben Sevan”ım dediğinde insanlar bir şarkı mırıldanıyor, belki bir şiir hatırlıyorlar.
Soyadınızın da bir hikâyesi var mı?
Soyadımız aslında Değirmenciyan. Biz Adapazarlıyız. Adapazarı 17. yüzyılda Sivas’tan göç eden Ermeniler tarafından, nehirler üzerine kurulmuş bir şehir. Orada o dönemde değirmenler var ve tahminim onlarla bir alakamız olduğu yönünde.
Soyadınızdaki ‘-yan’ı nasıl kaybetmişsiniz?
30’larda olan bir değişim tahminimce. Soyadı Kanunu’ndan sonra değişmiş, çünkü büyükbabam Değirmenciyan’dı. Ben soyadımı hep ‘-yan’lı olarak kullanırım ama resmî evraklarda ‘oğlu’ kullanmak zorundayım. Makalelerimde, yayına hazırladığım kitaplarda hep Değirmenciyan’ım.
Neden?
Çünkü ‘-yan’; kimliğimin bir parçası olmasından ziyade, tarihten bana aktarılan bir miras. Kimseye de zararı yok. ‘oğlu’ belki daha faydalı bulunup devlet tarafından dayatılmış bir şey. İnsanlara herhangi bir zararı olmadığına inandığım sürece bu ‘-yan’ı kullanacağım. Zorla dayatılan bir değişikliği neden kabul edeyim?
Bu konuda dava açıp ‘-yan’ı geri almayı düşünmediniz mi?
Düşündüm ama biraz zor ve uğraştırıcı olduğunu söylemişlerdi. Çocuktum, babam ilgilenmişti galiba ama bir gün yapmak gerekecek. Resmen yok sayılsak da, fiilen varız.
Bir gün çocuğunuz olursa, onun için nasıl bir isim seçersiniz?
Bana koymalarını istedikleri ismi çocuğuma koyardım. Narek güzel bir isim. Kendi ismim Khajak olsun da isterdim, çakır gözlü demek. 1915’te öldürülen aydınlardan birinin de ismi. Karekin koymak isterdim, güzel bir isim. Fakat bunun gibi bazı isimler var ki, sadece ruhaniler kullanıyor. Onlardan kurtarmamız lazım bu isimleri. Bizde her şey dinle, Kilise’yle birleşip bağdaşıyor insanların zihninde. Onların alanından, çerçevesinden kurtarmak, dışarı çıkarmak lazım. İnsanların algısında şu var: “O isim ruhanilerde olur.” Hayır, sivillerde de olur, ve çok da güzel, çok daha güzel olur. Mesela Mesrob ismi, sadece patrik veya aziz ismi değil; kullanabileceğin, çocuğunla beraber sevebileceğin de bir isim.
Sizin isminizin, Sevan Nişanyan’ı çağrıştırması size ne düşündürüyor, ne hissettiriyor?
Gurur duyuyorum. “Sevan???” dedikleri zaman, “Evet” diyorum, “Sevan Nişanyan gibi Sevan.” Gurur duyuyorum öyle bir ‘herif’le aynı ismi taşıdığım için. Çok sevdiğim, bütün kitaplarını okuduğum biri. Cesaretinden, girişkenliğinden, duruşundan feyz aldığım ve aynı ismi taşımaktan onur duyduğum bir insan. İsmimle mutluyum...