Fransa'da Ermeni Soykırımı'nın inkarını suç sayan ve 45 bin Avro para cezası ile bir yıl hapis cezası öngören yasa teklifi Fransız Senatosu'nda yarın görüşülecek. Her kesimden gelen görüşler ve bildiriler havada uçuşurken bunlardan bir kısmını sizler için derledik.
1915 için ‘korkunç kara leke’ diyelim
Dersim tartışmalarını gündeme getirmesiyle tanınan CHP milletvekili Hüseyin Aygün, Ermeni soykırımını 'Osmanlı döneminin kara lekesi olarak' tanınmasını önerdi. Tunceli Milletvekili Aygün, “Biz bunu Teşkilat-ı Mahsusa üzerinden 'Osmanlı dönemindeki korkunç bir kara bir leke' olarak tanıyabiliriz. Kendi tarihimizle yüzleşebiliriz. Bundan kimse zarar görmez, ülkemiz de zarar görmez” dedi. Yaşanan olaylara “soykırım” demeyen Hüseyin Aygün, gerekçesini şu sözlerle açıkladı: “Devletlerin kavramlarıyla konuşmak istemiyorum. ‘Soykırım’ dendiğinde mesele çok çıkmaza giriyor. Ama Ermenilerin büyük bir trajedi yaşadığı, bu topraklarda sayılarının parmakla sayılacak hale geldiği, Hrant Dink'in 2007 öldürüldüğü unutulmasın.”
Hüseyin Aygün açıklamasında, soykırım iddialarının 100. yılı gelmeden Türkiye'nin bu soruna çözüm bulması gerktiğini savunuyor.
AKP, CHP ve MHP’nin birleştikleri tek nokta
Fransa’daki yasa teklifi için bir bildiri de TBMM’den geldi. Bildiride, ''Sözde Ermeni Soykırımını reddedenlerin cezalandırılmasını öngören tek yanlı, haksız ve asılsız teklifin Fransa Ulusal Meclisi Genel Kurulunda görüşülecek olması, vahim, kabul edilemez ve tarihi bir hatadır'' denildi. TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Fransa Ulusal Meclisinde görüşülecek olan teklife ilişkin Başkanlığın açıklamasını okudu.
Bildiride, şöyle denildi:
''Sözde Ermeni Soykırımını reddedenlerini cezalandırılmasını öngören tek yanlı, haksız ve asılsız teklifin Fransa Ulusal Meclisi Genel Kurulunda görüşülecek olması vahim, kabul edilemez ve tarihi bir hatadır.
Türk halkını derinden yaralayan, Türk tarihini tek taraflı bilgilere dayanarak karalayan ve bu haksızlığa karşı kendini savunma hakkını elinden alan kanun teklifinin gündeme getirilmesini şiddetle kınıyoruz. Tarihte yaşanan olaylar bilimsel, tarafsız araştırmalarla ele alınmalıdır. Kendilerini tarihçilerin ve yargıçların yerine koymakta sakınca görmeyen parlamentoların bu tür tasarrufları siyasi olduğu kadar hukuki ve ahlaki olarak son derece sorunludur.''
TBMM’nin, bu düşünce ve hissiyatla, kasıtlı, art niyetli, haksız ve hukuksuz girişimleri kınadığı ve bu tarihi yanılgıdan vazgeçmesine yönelik çağrısını Fransa Ulusal Meclisine hatırlatarak, tarihi sorumluluğunu yerine getirmiş olunduğunun ifade edildiği bildirinin okunmasının ardından AK Parti, CHP ve MHP milletvekilleri ayağa kalkarak bildiriyi alkışladı.
CHP’den kısasa kısas
CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Fransa'nın Cezayir'de yaptığı insanlık suçlarının soykırım sayılarak, inkâr edenlerin cezalandırılması için kanun teklifi verdi. Teklifte Fransa Cezayir'de soykırım yaptı, özür dilesin' denildikçe; Fransızların, 'Bu işi tarihçilere bırakalım' yanıtını verdiği fakat aynı Fransa’nın 1915 tarihinde Ermenilere soykırım yapıldığı konusunda ısrarlı olduğunu hatta bu ısrarını daha da üst seviyelere taşıyarak artık soykırım yok demenin bile Fransa'da suç sayılması için mecliste görüşmeler yapıldığı kaydedilirken açıklamada şu satırlara yer verildi;
“Cezair’de Direnişi kırmak için askeri, kültürel, dini ve siyasi asimilasyon politikaları uygulamıştır. 132 yıllık bağımsızlık mücadelesinde yaklaşık 1,5 milyon Cezayirli katledilmiştir. Fransızların yaptığı en büyük katliamlardan biride 8 Mayıs 1945'de Setif ve Guelma'da 45 bin kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan katliamdır. Bu tarihte Fransız ordusu ayrım gözetmeden karadan ve havadan hedef göstermeden halkın üzerine bomba yağdırmıştır.”
“O tarih Türkiye’de konuşulmaya
başladığı gün acımız azalır”
Orhan Dink ise yasa teklifine yönelik yaptığı açıklamada şu mesajları verdi;
'Hafızalarımız hard disk değil ki, istediğimizde atalım. Biz kendi acılarımızı böyle parlamentolarda yaşamak istemiyoruz. Böyle bir tasarıdan çok acı çekiyorum. Ama Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ‘Ben de senin dosyanı açarım’ diyor ya, bundan da acı çekiyorum. Oysa çok yakın tarihte 301’den Hrant’ı mahkûm ettiler. AİHM ‘Yanlış’ dedi. ‘Türk ırkına hakaret ediyorsun’ diye ırkçılıktan mahkûm ettiler. Ağabeyim çaba harcadı ama anlatamadı kendini. Arkasından mahkûm etmediler, öldürdüler, sesini susturdular. Ağabeyimin oğluna da yazı işleri müdürü diye aynı 301’den ceza verdiler. Şimdi bu yasanın aynısını Fransa’da çıkarmak istiyorlar. Türkiye’de yaşayan insanlar tarihini ne kadar öğrendi ki, ‘1915’te soykırım olmuştur veya olmamıştır’ diyebilsin. Adam gidecek Fransa’da, ‘Böyle bir şey (soykırım) düşünmüyorum’ diyecek ceza alacak. Bu, insan hakları ihlalidir, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıdır.'
(…) 'Atalarımın acılarını el âlem değil TBMM konuşmalı. Sayın Cemil Çiçek, ağabeyim için söylediklerini unutmasın, onu da bir an ansın diye düşünüyorum. O tarih bu ülkede konuşulduğu gün, o acımı azaltır ki, ben bunun Türkiye’de başladığını biliyorum. Yüzleşmek böyle bir şeydir. Tarihin neyini tartışacağız belgelerle? Biz sözlü ve canlı tarihi biliyoruz. Bunu öyle bir hale getirmek lazım ki bir daha hiçbir parlamento ve siyasetçi bunu politik çıkarlar için kullanamasın. Türkiye’deki siyasetçiler haklı oldukları yerlerde çok haksız laflar söylüyorlar. ‘Ben de senin Afrika’daki dosyanı açarım’ diyor. Yahu biz varız burada. Bu topraklarda 30 biniz ama ruhlarımız, kemiklerimiz, canlarımız var.
İnatla da yaşamaya çalışıyoruz burada. Biz sizin kardeşleriniz. Sizle yaşamak için inat eden biziz, siz değilsiniz. Ben bu toprakları öylesine seviyorum ki onun için hem oraya (Fransa’ya) hem de buraya isyan ediyorum. Yoksa çok çabuk çeker giderdik buradan. Türkiye’de insanların bırakın 1915’i, biraz 2007’ye bakmasını isterim. 5 yıldır 37 yerde mahkemeye gitmişim. Bir adım ileriye gidemedik. Karabağ dert oldu. Ermenistan’da mağdur bir halk var. Türkiye, büyük devlet olduğu için 20 adım atmak ve bu halkı kucaklamak zorunda. Kucaklamadığı sürece Ermeniler hep siyasete malzeme olacaklar. Biz burada yaşadığımız için tedavi edildik. Bizim için problem yok. Ama dışarıda yaşayanlar 1915’e takıldılar ve orada kaldılar.'
“Bu kavgayı başkaları değil komşular bitirmeli”
Türkiye Ermeni Patrikliği’nden gelen açıklamada ''1600 yıllık koskoca bir tarihi ve hepimizi bekleyen aydınlık bir geleceği o acı olayların gölgesine terk edemeyiz'' denildi.
Aşure örneğinden yola çıkarak, Türk ve Ermenilerin kökenlerinin birbirine karışmış olduğu ifade edildiği ve yapılan her olumsuz müdahalenin iki ülke arasındaki sürece zarar vereceğinin düşüncesinin kaydedildiği açıklamada, ittihat ve terakki döneminde iki ülke arasında yaşanılan tatsız olaylara dikkat çekilerek, ''Ancak iki ülkenin ilişkileri 5'inci yüzyıla kadar dayanıyor. O tarihten bu yana paylaştığımız, iç içe geliştirdiğimiz öyle çok değer, öyle çok zengin bir birikim var ki 1600 yıllık koskoca tarihi ve hepimizi bekleyen aydınlık bir geleceği o acı olayların gölgesine terk edemeyiz. Bu Türk ve Ermeni halklarının dostluğu adına büyük bir yanlış, büyük bir haksızlık olur. Bu ülkenin çocukları bunları hak etmiyor'' ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada ayrıca şu görüşlere yer verildi;
''Her zaman söylediğimiz gibi, bu ülke hepimizin. Biz hep birlikte aynı havayı soluyor, aynı sudan içiyoruz. Geçen hafta Müslüman komşularımızın aşuresini paylaştık. Gelecek hafta Ermeniler aşure pişirecek, komşusundan gelen kabı aşureyle doldurup o berekete ortak edecek. O kap çok narin ve çok değerli. Hep birlikte sahip çıkmamız, onu kırmamak için özen göstermemiz gerekiyor. Oysa maalesef uluslararası camia bazen bu gerçeğe aldırış etmiyor. Yurt dışında birbiri ardına gelen bu tür gelişmeler tatsız bir kavgadan besleniyor. Hepimiz biliyoruz ki bu kavga ebediyete kadar süremez, sürmemeli. Bu kavgayı komşular bitirmeli, başkaları değil.''
“Fransız Parlamentosu'nu bırakalım,
inkara karşı sesimizi yükseltelim”
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’in tarafından yayınlanan bildiride Hrant Dink’in bundan yıllar önce dile getirdiği düşüncelerini dayanak yapmanın her bakımdan yanlış olduğu ifade edilirken, “Türkiye’de TOBB, TÜSİAD başta olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarını, kanaat önderleri ve aydınları, devletin izlediği çizgiyi güçlendirecek şekilde Fransa Parlamentosu’na karşı kampanya yürütmek yerine Ermeni soykırımının, aynı yıllarda gerçekleştirilen Süryani/Asurî soykırımının, genelde bir bütün olarak Anadolu Rumları dâhil işlenen etnik temizlik suçlarının devlet ve toplum tarafından tanınması için çaba harcamaya davet ediyoruz.” sözleriyle kamu oyuna çağrı yapıldı.
“Parlamentolarda görüşmeyi bıraksınlar
tarihçilerin önünü açsınlar”
Fransa’daki yasa teklifi için görüşüne başvurulanlar arasında Hatay’ın Vakıflı köyü sakinleri de yer aldı. Vakıflı Köyü Muhtarı Berç Kartun, 'Değil ki kendi Anayasalarında yahutta parlamentosunda görüşmeyi, tarihçilere yardımcı olsunlar. Tarihçiler bir an önce bunları çıkarsınlar.' dedi.
Cengiz Aktar:'Avrupa'da Yahudi
Soykırımıyla ilgili benzer yasalar var'
Fransa'da Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasayı değerlendiren Cengiz Aktar, yasanın konunun tartışılmasını değil, aşağılayıcı ifadeler kullanılmasını yasakladığını ve aynı yasanın Yahudi soykırımı için pek çok ülkede geçerli olduğunu söyledi.
Dolayısıyla Fransa'nın böyle bir yasa çıkarmasına fazla şaşırılmaması gerektiğini söyleyen Aktar, yasanın dayanağı olarak Avrupa Birliği'nin (AB) 2008 tarihli çerçeve yönergesini işaret etti. Çerçeve yönergenin AB ülkelerinde ulu orta soykırım inkarcılığı yapılmasının engellenmek önerildiğini ifade eden Aktar, bu bağlamda sadece Ermeni soykırımının değil, tüm soykırımların yönerge kapsamında olduğuna dikkat çekiyor.
Yasanın çıkacağını öngören Aktar; 'Ben yasanın çıkacağını düşünüyorum. Partiler arası bir ortak tavır sergileniyor. Parlamentodan sonra senatoya gidecek ve orada da kabul edileceği düşüncesindeyim. Çünkü orada artık sol bir çoğunluk var.' diyor.
Bu yasanın şu an İsviçre'de olduğunu hatırlatan Aktar, Fransa'nın da kabul etmesi durumunda, diğer Avrupa ülkeleri için de emsal teşkil edebileceğini ve 2015'e doğru diğer ülkelerde de kabul edilebileceğini söyledi. Yasanın ceza kapsamını belirleyen maddesinde, 'Yasayla öngörülen cezalar, ulu orta vicdanı yaralayıcı biçimde soykırımın olmadığını iddia edenlere ve soykırımı küçümseyenlere uygulanır' denildiğinin altını çizen Aktar, yasanın konunun tartışılması önünde engel teşkil etmediğini söylüyor ve ekliyor: 'Konu tartışılabilir. Sadece aşırı şekilde Ermenileri aşağılayıcı şekilde soykırımın inkâr edilmesi suç sayılıyor.'
Markar Esayan:
“Sarkozy Ermenileri de kandırıyor”
Taraf Gazetesi’ndeki köşesini Fransa’daki yasa teklifine ayıran Esayan ilginç noktalara değindi. Türkiye’nin Batı’dan aldığı zımni destekle kendi tarihinin bu karanlık sayfalarını hiç açmadığını belirten Esayan yazısını şu satırlarla sürdürüyor, “1960’larda Ermeniler toparlanıp göç ettikleri ülkelerde artık zengin ve etkili olmaya başladıklarında ise soykırım meselesi parlamentolara taşınmaya başladı. Türkiye de bu sefer total inkâr siyaseti ile ahlaksız bir zeminde mücadele yürüttü.
Tabii, soykırım Türkiye için başka bir evreni ima eden Uruguay’da 1965’te yasalaştığında, bu pek yankı uyandırmıyordu. Ama gittikçe tehlike yakınlaşmaya başladı. ABD’de soykırım yasaları hep son anda direkten dönmeye başlamıştı. Bu arada 2000’li yıllara yaklaşıldığında soykırımı kabul eden ülkeler sayısında bir patlama yaşandı. Rusya, Kanada, Arjantin, Yunanistan, Lübnan, Belçika, İtalya, İsveç, İsviçre, Vatikan, Polonya, Venezuela, Litvanya, Slovakya, Almanya, Hollanda, İskoçya, Galler, Şili ve tabii ki Fransa...
Tarihsel bağ, yakın ilişkiler ve AB üyeliği nedeniyle Fransa’daki yasa en sarsıcısı oldu. 19 Ocak 2001 yılında kabul edilen yasayı 1998’de Sosyalist Parti Meclis’e sunmuş, birkaç yıl beklendikten sonra da parlamentoda küçük bir grubu bulunan UDF partisinin yasa sunma hakkını bu yönde kullanmasıyla Meclis’ten geçmişti. Yasa, Yahudi Soykırımı gibi bir mahkeme kararına (Nürnberg) dayanmıyor, haliyle bir yaptırım da içermiyordu. Fail bile belli değildi, tek cümlelik bir yasaydı: “Fransa 1915 Ermeni soykırımını tanır...”
Ama bugün, Sarkozy daha yedi ay evvel mani olduğu yasanın çok daha kapsamsız bir haline şiddetle sahip çıkıyor. Çünkü seçimler yaklaşıyor. İşte ikiyüzlülük de tam burada. Tabii başka hesapları da var Sarkozy’nin... Tıpkı ABD’de olduğu gibi, Ermeni soykırımı yasa tasarıları altın yumurtlayan bir kaz gibi. Türkiye’nin üzerinde kendileri için hiçbir maliyeti olmayan bir baskı kuruyorlar ve hep kazanıyorlar. Yasalar son anda geçmediğinde Türkiye’den bir taviz daha koparılmış olurken, sukutuhayale uğrayan Ermenilerin yeniden ve yeniden denemekten başka bir çareleri kalmıyor. Böylelikle her gelen hükümetlere bu koz sıfır kilometrede devredilmiş oluyor.
Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu herkes biliyor. Aynı zamanda Sarkozy Arap Baharı’nda Türkiye’nin kendinden rol çalmasından da son derece rahatsız. Buna bir de yaklaşan seçimlerdeki oy hesabını katarsanız, böyle bir hamlenin ahlaksız mantığı da ortaya çıkıyor. Üstelik 2001 yılındaki soykırım kararından sonra Türkiye güya mangalda kül bırakmamıştı ama, Fransa ile ticaret de patlama yaşamıştı.
Ama bu ahlaksız oyunda bu sefer işler biraz daha karışık. Tarih tekerrür etmeyebilir.
Öte yandan Fransız Ermenilerini çok daha büyük bir hayal kırıklığı bekliyor olabilir. Tasarı yasalaşırsa, bırakın bu yasanın işletilmesini, 2001 yılındaki Soykırım Yasası bile iptal edilebilir. İzah edeyim...
Fransa’daki fikir ve düşünce özgürlüğü tartışmasının –Gayssot Yasası dâhil– “Hafıza yasalarının” tümden iptalini öngördüğü hatırlanırsa, Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak kişisel bir başvuru ile Soykırım Yasası da iptal edilebilir. Bu sanıldığından daha ciddi bir olasılık. Çünkü Nürnberg gibi bir mahkeme kararına dayanmayan bu yasa ahlaki bir ödev olarak yasalaştığında, cezai bir yaptırımı olmadığı için hoş görülmüştü. Ama soykırımı reddin cezaya tabi olması, bu tartışmayı daha ciddi gündeme getirecektir. Kaldı ki, Fransız tarihçileri ve aydınları, Fransız yasalarında ırkçılığı cezalandıran bolca madde bulunduğundan hareketle Yahudi Soykırımı dâhil tüm tarihî olaylarda cezai yaptırım uygulanmasının anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorlar. Benim aldığım bir bilgiye göre, “ Anayasa Mahkemesi, böyle bir başvuruda 2001 yasasını iptal etmekte saniye bile tereddüt etmeyecektir” deniyor.
Ama şu an kılıçlar çekilmiş durumda. Kimse yasadan sonrasını hesaplama gibi lüksü yok. Tasarının geçmemesinin tek olasılığı sosyalistlerin desteklerini geri çekmeleri. 1998 yılından beri en azından sosyalistler bu konuda daha ilkeli ve tutarlı bir siyaset izlemişlerdi. Ama şimdi yasa tamamen Sarkozy’nin malı oldu ve bundan sosyalistler çok rahatsız.
Sanırım devam edeceğiz...