Türkiyeli ve Ermenistanlı öğretmenleri buluşturan Yavaş- Gamats Yaz Okulu bu yıl Yerevan’daydı. Okulun katılımcılarından Melisa Aslanyan ve Elizabeth Kabe, bir hafta boyunca yaşananları ve katılımcıların izlenimlerini Agos için yazdılar.
Türkiyeli öğretmen ve öğrencilerden oluşan 20 kişilik grup, Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd) ve Helsinki Yurttaşlar Meclisi (HCA) Vanadzor Ofisi’nin düzenle diği Yavaş-Gamats Yaz Okulu ile 9-16 Ağustos tarihleri arasında Ermenistan’daydı. Yavaş- Gamats, Türkiye ve Ermenistan toplumları arasında güven inşa etmek, barışma sürecine destek vermek amacıyla iki ülkeden de eğitimcilerin katıldığı bir yaz okulu. Geçen sene, ilk defa Ağustos ayında Kocaeli’nde Türkiyeli ve Ermenistanlı öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının katılımıyla düzenlenmişti. Bu yıl yaz okulunun ikincisi düzenlendi. Ermenistan’dan da yaz okuluna 20 eğitimci katıldı. Çocuğu şekillendirecek öğretmenlerin barış sürecine, eşitliğe, etnik kimliklere ve insan haklarına nasıl yaklaştığı çok önemli olduğu için proje katılımcılarında eğitimciler tercih ediliyor. İki ülkenin de katılımcıları, 9 Ağustos Pazar günü Yerevan yakınlarındaki Ağveran’da buluşup, tanışmaya başladı. Katılımcılar arasında, Ermeni, Türk, Kürt, Zaza, Arap ve Yezidi gençler vardı. Katılımcıların bir kısmını sınıf öğretmenleri ile çeşitli branşlardan öğretmenler ve öğretmen adayları oluşturuyordu. Yaz okuluna Türkiye ve Ermenistan’dan akademisyen, öğretmen, gazeteci, mimar, yazar, ve sinemacılar sunumlarıyla katıldılar.
Türkiye ve Ermenistan’dan sunumlar
Yaz okulunda, hYd Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Belge ‘Türk Edebiyatı’nda Ermeniler’, gazeteci ve yazar Vahram Martirosyan ise ‘Ermeni Edebiyatı’nda Türkler’ hakkında konuşma yaptılar. Murat Belge’nin sunumunda, Türk edebiyatında Ermenilerle ilgili yazıların değişim sürecini gördük. Vahram Martirosyan ise sunumunda Çarents, Abovyan, Yervant Odyan gibi Ermeni yazarların kitaplarında Ermeni-Türk ilişkilerinden bahsetti. Zakarya Mildanoğlu, ‘Anadolu’da Ermeni Kültürü İzleri’ sunumunda, Anadolu’da Ermenilerin yaşadığı şehirlerden bahsederken kiliselerini, kültürlerini, mahallelerini ve geriye kalanları anlattı.
Sunum boyunca Ermenistanlı ve Türkiyeli katılımcılar atalarının Anadolu’da yaşadığı bölgelerden bahsedip, ortak yönlerle karşılaştılar. Mildanoğlu, ‘Ermeni Basın Yayın Tarihi ve Süreli Yayınları’ sunumunda ise ilk Ermenice gazete olan Hindistan’da 1794’te basılmış Aztarar’dan başlayarak 2000 yılına kadar Ermeni basınını anlattı. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burak Onaran ise ‘Bir Zanaat Olarak Tarih Yazımı’ başlıklı sunumunda ders kitaplarındaki tarihin tutarsızlığından bahsetti. Devlet tarihinin arşivlerden oluştuğunu fakat arşivlerin kimler tarafından hangi kriterlerle tutulduğu konusunun büyük bir handikap olduğunu belirtti.
Gazeteci ve yazar Emine Uçak, ‘Çatışmaların Çözümünde Edebiyatın Rolü’ sunumunda, edebiyatın bir şeyler anlatmak için ne kadar büyük bir rolü olduğunu, başkasının acısını bizimmiş gibi hissettirebildiğini ve Ermeni Soykırımı’nı konu alan kitapları anlattı. Murat Sürmeli ise derslerde teknoloji kullanımının nasıl etkin kılınabileceğine yönelik bir atölye çalışması düzenledi. Öğretim görevlisi Mesrop Harutyunyan ile gazeteci ve yazar Ümit Kıvanç ise medya üzerine, medyanın nasıl daha etkin kılınabileceği ve “doğru” anlaşabileceğine dair sunumlar yaptılar. Mutlu Öztürk de “Etnik ve dinsel temelli ayrımcılık; zor meseleleri sınıfta konuşmak” başlıklı bir sunum yaptı.
Film gösterimleri
Akşamları ‘Kırlangıcın Yuvası’, ‘Portakalın Uykusu’, ‘The Black Massacre’ ve ‘Ziazan’ filmlerinin gösterimi yapıldı ve üzerine sohbet edildi.
Katılımcılar Türkiyeli ve Ermenistanlılardan oluşan beş gruba ayrıldı ve her grup sırayla yaz okuluyla ilgili bülten hazırladı. Son eğitim gününde ise gruplar hep birlikte eğlenceli sunumlar yaptılar. Bir grup çiğköfte yoğurup, Ermenilere özgü kerusus yemeğini hazırladı. Farklı kültürlerin benzer bayramları anlatıldı, Ermenice, Türkçe şarkılar söylendi, videolar çekildi.
Son olarak ise, Hıdrellez düzenlenip dilekler kâğıtlara yazılıp oteldeki nehre bırakıldı ve Ermenilerin ilk beş bayramından biri olan Vartavar canlandırıldı. Program içerisindeki sunumların yanı sıra, insan ilişkilerinin de ne kadar önemli olduğunu anladık. Cuma günkü kapanış konuşmasında, Artur Sakunts, Emine Uçak, Gevorg Ter-Gabrielyan, Ümit Kıvanç ve Yetvart Danzikyan, geçmiş, yüzleşme, barışma ve geleceğin nasıl kurulabileceğiyle ilgili konuştular. Geçmişle yüzleşerek, geleceği birbirimizi tanıyarak ve temas ederek kurabileceğimiz hakkında konuştuk. Zakarya Mildanoğlu ise son konuşmasında, “Sınırlar vardır tel örgülerden, bunları kaldırabiliriz; önemli olan zihindeki tel örgüleri yok etmek” dedi. Yavaş-Gamats 2015 olarak, zihnimizdeki telleri kaldırdığımıza inanıyoruz. Önyargılarıyla, korkularıyla, merakıyla gelen her iki grup da birbirini tanıyarak ortak bir gelecek kurulabileceğine inandı. Çözümün, meseleyi tarihçilere bırakarak değil, birbirimizle temas ederek, tanıyarak, yüzleşerek olacağına karar verdik. 60 Kişilik bir grup, her ne kadar küçük olsa da, sınırlarını bir hafta içinde kaldırabildiyse, inanıyoruz ki ülkeler de sınırlarını birbirini tanıma imkânı sağlayarak kaldırabilir.
Yerevan ve Soykırım Müzesi Gezisi
15 Ağustos Cumartesi günü tüm katılımcılar, eğitmenler ve dernek üyeleri Soykırım Müzesi’ni ziyaret ettiler. 100. yıla özel olarak yenilenen sergi, Müze Müdürü Hayk Demoyan eşliğinde gezildi. Katılımcılar, müze ziyaretinde, belgeler ve fotoğraflarla karşılaşınca, soykırımın ne kadar önceden planlandığına ve uygulanmaya başlanmasının 1915’ten çok daha öncelere dayandığına bir kez daha şahit oldu. Türkiye’den gelen katılımcılar, bazı orijinal kaynakları ilk kez inceleme fırsatını buldular. Ziyaretin en çok ilgi gören ve katılımcıları etkileyen bölümlerinden biri ise serginin sonunda bulunan Arşaluys Mardiganyan bölümüydü. Soykırımdan türlü felaketlere maruz kaldıktan sonra kurtulabilen ve henüz 16 yaşındayken Amerika’ya giden Arşaluys, 1919’ da kendi hayatını konu alan filmde kendi rolünü canlandırmış, o acıları tekrar yaşamıştı. Aynı zamanda filmin gerçekçi olması için kostüm ve sanat danışmanlığını da yapmıştı. Film, yayınlandığı dönem çok fazla ilgi görmüştü. Müze ziyareti sonunda katılımcılar Soykırım Anıtı’na çiçeklerini bırakarak ziyaretlerini sonlandırdılar.
Umutlarım arttı
Vahram Matirosyan – Gazeteci Yazar
Cesur, özgür ve kendi alanlarında donanımlı katılımcıları görünce, Yavaş-Gamats Yaz Okulu’yla ilgili umutlarım daha da arttı. Nefretten ve düşmanlıktan uzak katılımcılar ile eğitimciler sayesinde iki ülkenin bağlarının güçleneceğine ve barışın sağlanacağına inanıyorum. Bu proje kapsamında, ermeni edebiyatında Türk izlerini çalışma imkânı buldum. Her ne kadar kolay görünmese de, Türkiye ve Ermenistan arasında güvenilir ve uzun vadeli ilişkiler kurmak için her şeyi yapmalıyız. Bu yoldaki dileklerimizi, Ağveran’daki otelimizin nehrine bıraktık.
Sivil inisiyatiflerin önemi
Hüseyin Tilbe - 36, Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Çözüm süreci adına siyası adımları beklemektense sivil inisiyatiflerin halkları birbirine yakınlaştırabileceğini gördüm. Birçok güzel insan tanıdım, birçok hatıra biriktirdim. Her şey bir yana, Yavaş-Gamats sınırlar kapalı bile olsa etnik farklılıkların bir arada, tüm renkleriyle hoşgörü içinde ve daha da önemlisi birbirini anlamak ve anlayış göstermenin ötesinde kardeşçe yaşanılabileceğini gösterdi.
Önyargılarım değişti
Anna Baghramyan - 20, Öğrenci
Proje sayesinde Türkiyeli arkadaşlarımla yedi gün vakit geçirme şansı yakaladım, önyargılarım kırıldı ve Türkiye’dekilerle ilgili düşüncelerim değişti. Ermeni ve Türklerin burada kurduğu dostluğun devam edeceğine inanıyorum. Programa evsizlerle, öğrencilerle ve engellilerle vakit geçirebileceğimiz, insan ilişkilerini arttıracak etkinlikler eklenmesini isterdim. Böylece Türkiye’den gelen arkadaşlarımız, Ermenistan toplumunu daha iyi tanıyabilirlerdi.
Kabuklarımızdan çıkmalıyız
Atom Ulikhanyan 21 Öğrenci
Geçen sene Türkiye’de yapılan yaz okuluna bir arkadaşım katılmıştı. Ben de onun tavsiyesi üzerine başvurdum. Aslında o kadar olumlu şeyler söyledi ki, doğru olup olmadığı görmek istedim. Çünkü ben tamamen aksi yönde düşünüyordum.Yavaş- Gamats öncesine kadar Türklerle ilgili farklı düşünürken, bir haftada Türkiye ve Türklerle ile ilgili fikrim o kadar değişti ki, buna ben bile inanamıyorum. İletişim kurmak sanırım iki ülkenin normalleşmesi için tek yol artık, kabuklarımızdan çıkmalıyız, Ararat’ın iki tarafını da net görmeliyiz.
Hrant Dink’i hep andık
Arthur Sakunts – hYd Vanatsor
Ermenistanlı katılımcıların bir çoğu, ilk kez sınırın diğer tarafından gelmiş kişilerle birebir tanışma fırsatı buldu. Kapalı sınırlar, bizi birbirimizden daha da uzaklaştırıyor. Oysa katılımcılar kaynaştıkça; aynı şarkıları, yemekleri; benzer şekillerde bayramlar kutladıklarını, benzer geleneklere sahip olduklarını fark ettiler. Farklılıkların da benzerlikler kadar doğal olduğunu bir kez daha gördüler. Fakat soykırım gibi en önemli ve zor konular konuşulurken bile Türkiye’den gelen farklı etnik kimliklere sahip kişilerin bilinçli tavrı, Ermenistanlı katılımcılar için bir umut oldu. Belki, 40-50 kişi milyonlar yanında çok küçük bir topluluk fakat bu gibi tanışmaların devam etmesi çok yararlı olacak. Bunun önemini çok defa dile getiren ve bu yolda hayatını veren Hrant Dink’i bir hafta boyunca birçok kez andık ve kendisini tekrar saygıyla anıyorum.
Bazı şeyleri aşabiliriz
Rustam Bakoyan - 28, Aktivist
Yavaş-Gamats’tan hem umutlu, hem de umutsuzdum. Ama Türkiye’den gelen katılımcılar arasında o kadar farklı kişiler vardı ki hem Ermenice, hem Ezidice konuşarak anlaştım. İletişim kurdukça, çok iyi anlaşmaya başladık. Türkler empati kurmaya başladıkça bu iki ülke arasındaki sorun aşılacaktır. Buraya gelen ekip bunu çok iyi yapıyordu. Bu yüzden artık bazı şeyleri aşabileceğimizi düşünüyorum. İletişim, ticaret artar, sınırlar açılırsa iki halk daha iyi kaynaşır ve kendini güvende hisseder. Ermenistan’da yaşayan bir Yezidi olarak sorunun dünyanın her yerinde olduğunu biliyorum, örneğin Yezidiler ve Kürtler arasında olduğu gibi tek çözümün konuşmaktan ve tanışmaktan geçtiğini düşünüyorum.
Ararat çok şey anlatıyordu
Suzan Işık - 31, Türkçe öğretmeni
3 yıl önce Tarkmançats Ermeni Okulu’nda Hrant’ın çocuklarına dokunmak için Kürt bir Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştım. Yavaş Gamats Yaz Okulu kapsamında Ermenistan’dayken Ararat’a baktım, öyle çok şey anlatıyordu ki Ağrı’nın derinliği. 100 yıl önce yoktun Suzan, olanları engelleyemedin ama şimdi varsın ve buradasın diyordu bana. Buradaydım, vicdanımızla, gerçekliğimizle, gücümüzle, dostluğumuzla, bir sürü insan gibi insanlarla buradaydık, memleketimizdeydik. Biz kara bulutların akıttığı yağmur sonrası gökte çıkan Ziazan’a (gökku- şağına)sevgiyle bakıp kucakladık kızıl saçlı ahçigi.Temasettik birbirimizin geçmişine, acılarına, dillerine, şarkılarına, şiirlerine. Beraber ‘Portakalın Uykusuna’ daldık. Rüyalarımızda Vakıflı Köyü’nün portakal çiçeklerini kokladık ve uyanınca söz verdik birbirimize Vakıflıköy’e gidip dedenin çoçukluğundaki tatlı portakallardan yemeye. Ve bu bir haftada Hrant’ın çocuklarına dokunmak için başladığım yolda, Hrant Ahparig’in kendisine dokunmuştum.
Birbirimizi kazandık
Şeyma Çelik 22 öğrenci
Elbette iki gözümüz ve iki elimiz olduğunu biliyorlardı. Ve nefes alan birer canlı olduğumuzu. Biliyorlardı elbet, bizim de onlar kadar insan neslinden olduğumuzu. Ama merak ediyorlardı ki hangi insan soyundanız? Habil mi, Kabil mi? Bizimle konuşurken kendi içlerinde giriştikleri mücadele hepsinin gözünde vardı. Yavaş-Gamats bizim yeni bir nesil olduğumuzu kanıtlama mücadelemizin; Ermenilerin de bu yeniliği atalarına ihanet etmeden kabullenme mücadelelerinin alanıydı bir yerde. Öyle sanıyorum ki kazandık hepimiz. Mücadelelerimizi ve birbirimizi kazandık. Biz; Türkiye ve Ermenistan’ın gençleri, gamats yavaş yaklaştık birbirimize. Önce işaret parmağımızın ucuyla dokunduk. Baktık ki yakmıyor, baktık ki öldürmüyor... Gamats yavaş sarıldık birbirimize. Not: Soykırım Müzesi’nde bir Türk olarak bir Ermeni’den “Ne hissediyorsun?” diye bir soru alırsanız bu “Marifetinle övünmeye mi geldin” anlamına gelebilir. Ama eğer o Türk ve o Ermeni ,Yavaş-Gamats’tan ise Türk’ün tüm samimiyetiyle verdiği cevabı Ermeni tarafından tüm samimiyetle kabul edilir: “Çok üzgünüm.”
Tek çözüm tanışmak
Satenik Petrosyan - 21, öğrenci
Türkiye’den gelecek bir grupla bir hafta vakit geçirecek olma fikri, ilk başta çok garipti; fakat otelde buluştuktan 10 dakika sonra ne kadar bize benziyorlar diye düşünmeye başladım. Sanki Ermenistan farklı bir şehrinden gelmiş gibilerdi. Türkoloji okuyorum ama bugüne kadar yaptığım hiçbir araştırma, Yavaş- Gamats kadar etkili olmadı. Önceden Türk denilince pek olumlu şeyler gelmiyordu aklıma fakat şu an, konuşmacılarla ve katılımcılarla 7 gün 24 saat iç içe vakit geçirdikten sonra aklıma sadece arkadaşlarım geliyor. Bunu biz gençler başarabiliyoruz, tek çözüm tanışmak ve birbirimize dokunmak.