‘Rising Star Türkiye’nin daha önceki benzerlerinden daha feci olmasının sebebi, içeriği değil sadece, birbirinden sevimsiz jürisi...
Geçtiğimiz günlerde, TV8’de ‘Rising Star Türkiye’ isimli bir yarışma başladı. Her devrin adamı Acun Ilıcalı’nın kanalında yayına başlayan program, daha önceki yaptığı programlar gibi, Türkiye’nin ‘yıldızını’ arıyor. Yine diğerleri gibi asıl amacının yıldız bulmak değil de reyting almak olan programın kaderi, daha öncekiler gibi olacak. Zira Türkiye’deki yıldız yarışmalarından bir tane dahi yıldız kalmadı geride. Bu tip programların amacı ‘prime time ‘kuşağı izleyicisini ekrana bağlayıp reklamlar sayesinde kanala çuvalla para kazandırmak. Lakin, ‘Rising Star Türkiye’nin daha önceki benzerlerinden daha feci olmasının sebebi, içeriği değil sadece, birbirinden sevimsiz jürisi...
Günahım kadar sevmesem de, Ilıcalı’nın televizyon dünyasında işlerin nasıl döndüğünü ve halkı ekran başına nasıl çekeceğini bilen ve bu sayede yıllardır ekranı bir şekilde işgal etmeyi “başaran” bir isim olduğu ortada. Ancak ‘Rising Star Türkiye’ büyük ihtimalle kariyerinin en yanlış kararına imza attığı program olabilir. Gülben Ergen, Demet Akalın, Mustafa Sandal ve Fuat Güner’den oluşan yarışma jürisi, bu tip programlardaki en kimyası tutmayan ve en feci jüri dörtlüsü kanımca. Çünkü; Ergen, Sandal ve Akalın, ne yazık ki müzik dünyamızın sesleriyle ve yorumculuklarıyla öne çıkan isimleri değiller. Bu üç ismi bir kere canlı izleyenler ne demek istediğimi anlayacaklardır mutlaka. Canlı konserlerde sesleri detone oluyor, vokalistleri ya da teknik yardım olmadan sesleri çıkmıyor.
Jüri üyelerinin canlı yayını sürdürebilecek, saatlerce reytingi zirvede tutacak kapasiteleri yok. Ağızları laf yapamıyor, sahtelikten yıkılıyor ve iki lafı bir araya getiremiyorlar. Akalın ve Ergen’in müzik bilgileri, sıfırın altında. Sahnede şarkı söyleyenlere dair yorumları da ne yazık ki sığ sularda yüzüyor. Müzikten anladıkları iddiasıyla o koltuklarda oturan Güner ve Sandal ise ne yazık ki TV denen dünyanın kriterlerine uygun isimler değiller. Müziği bilmek de ne yazık ki TV yıldızı olmaya yetmiyor. TV dediğin, canlı yayın dediğin, enerjisi yüksek, ağzı laf yapan ve hazır cevap insanların dünyası.
Çok açık ki, Acun Ilıcalı, bu dörtlüyle kendi ayağına kurşun sıktı ve bu programı nasıl düzlüğe çıkartacağını düşünüyordur bence, fellik fellik... Canlı yayın içindeki değişikliklerden bunu anlamak mümkün. Öykü Serter’in aşırı yapmacık samimiyeti de jüriye eklenince, insana afakan bastıran upuzun bir zulüm çıkıyor. ‘Rising Star’dan bir yıldız yükselir mi bilmiyorum, ancak uçak gibi yere çakılan jürisi sayesinde, benim sinirlerim ‘rising sinir’ Türkiye!