Tigran Hamasyan, şef Harutyun Topikyan yönetimindeki Yerevan Devlet Oda Korosu’yla beraber, Ermeni Kilise Müziğini cazla harmanladığı ‘Luys i Luso’ turnesine Haziran ayında başladı. Bu turne kapsamında Ani’de ve Akhtamar’da konser veren Hamasyan, Diyarbakır, Kayseri ve Vakıflı’dan sonra İstanbul’a gelecek. Sanatçı, İstanbul Caz Festivali’nin etkinliği olarak, 30 Haziran’da Aya İrini’de ‘Luys i Luso’ repertuvarının, 1 Temmuz’daysa son albümü ‘Mockroot’tan şarkıların yer aldığı iki konser verecek. Ani ve Akhtamar’da canlı olarak izleme şansı bulduğum Hamasyan’ın sözleri ve o iki günün izlerinden bir sayfaya sığan kadarı burada.
21 Haziran, gün en uzun gün. Kuyruklu piyano, Ani’nin hemen girişindeki surların önüne kuruluyor çünkü kilisede konser vermek için iznimiz yok. Hamasyan “Bu müziği açık alanda icra edecek olmamız can sıkıcı. Kilise için bestelenmiş şarkılar bunlar ve akustik olmadığı için sesler kayboluyor” diye hafifçe söyleniyor. Ses kaybolacak olsa da, görüntü hiç de fena değil; ‘sahnenin’ arkasından bütün devasalığıyla Ani şehri ve sınırın ardında kalan Ermenistan görülüyor.
23 kişi diziliyor piyanonun etrafına, başlarında şef Harutyun Topikyan, herkesin üstünde Şabig (ayin kıyafeti) var. Konser başlarken güneş hâlâ tepemizde, yine de kimse durumdan şikâyetçi değil. Maşdotz’un ‘Anganim Araçi Ko’suyla başlanıyor. Ardından bir Maşdotz daha… Şınorhali’nin ‘Ov Zarmanali’sinin 40 saniyelik melodisinden 13 dakikalık yepyeni bir yapıt çıkaran Hamasyan’ın doğaçlamaları koristler dahil herkesi şaşırtıyor. Koristlerin bu şaşkınlığı Hamasyan’ın her defasında bambaşka bir şeyler ortaya çıkardığının kanıtı. O, piyano başında kendini kaybederken, eşi Lena onun müziğiyle Ani’nin tarlalarında kendini doğaçlama dansa bırakıyor. Pastoral ve oldukça sürreel olan bu ortamda zaman ve mekân yok oluyor. Herkes tarihi bir âna tanıklık ettiğinin farkında. Güneş batarken Ani’de tanrısal ezgiler çınlıyor ve biz belki de Tanrı’ya en çok yaklaştığımız andayız.
23 Haziran, gün en uzun günden birkaç dakika daha kısa. Kuyruklu piyano artık yok, çünkü onu adanın tepesine çıkarmak mümkün değil. Bu sefer ‘sahnenin’ arkasında Akhtamar Surp Haç Kilisesi var. Hamasyan ve koro sahneye kilisenin sol tarafından çıkarak giriyor. İsa ve havarileri gibi göründükleri konusunda şüphe yok. İki gün önce dinlediğimden apayrı bir müzik dinliyorum. Hamasyan’ın doğaçlamalarının yanı sıra teknelerce insanın doldurduğu ada müzisyenlere büyük bir enerji veriyor. Huşuyla coşku arasında gezinen bir ben değilim. Hamasyan’ın başı çektiği iyi bir delilik hali yaşanıyor.
Hamasyan piyanosunun başından ayrılır ayrılmaz, Ani’de de yaptığı gibi melodikasını alıyor eline. Adadan ayrılacak son teknenin kalkmasına yakın, Tigran melodikasıyla adanın en güzel noktası olan seyir tepesine gidiyor. Yanında soprano Jenni Nazaryan var. Nazaryan’la düet yaptıkları Naregatsi’nin ‘Havun Havun’u bir de surların üzerinde yankılanıyor. Akhtamar tarihi bir ana tanıklık ediyor. Güneşse çoktan batmış.
Tigran Hamasyan'la yapılmış olan söyleşiye ve konserin fotoğraflarına ulaşmak için tıklayınız.