Sivas, Şapka İnkılabı ve Ermeniler

'Türkiye'deki azınlıkların sürülmesi bir felaketi mi önledi yoksa bir felakete yol mu açtı?' Ahmet İnsel 15 Nisan Pazar günü Radikal'de yayınlanan makalesinde bu sorudan yola çıkarak 100 yıl öncesinin Sivas'ında tarihe ışık tutuyor.

Üç yıl sonra üzerinden yüzyıl geçmiş olacak ve her 24 Nisan’ın gelişiyle tartışma konusu olan Ermeni tehciri sırasında işlenmiş suçlarla tarihimizin beklenmedik sayfalarında karşılaşıyoruz. Bunun benim açımdan son örneği, Ahmet Turan Alkan’ın geçen yıl yayımlanan ‘İstiklal Mahkemeleri ve Sıvas’ta Şapka İnkılabı Duruşmaları’ başlıklı kitabı (Ötüken Yayınları) oldu.

Sivas’ta Şapka İnkılabı’nı eleştiren bir bildirinin Taşhan’ın duvarına asılmasını bahane ederek başlatılan muhalif tasfiye operasyonunu, 25 Kasım 1925’te Sivas’a gelen İstiklal Mahkemesi üyeleri yönetmişti. Yargılamalar sırasında sanıkların çoğuna yöneltilen suçlama, Terakkiperver Fırkası’nın yerel teşkilatını kurmaktı. Alkan, duruşma tutanaklarının dönemin basınına yansıyan kısmını aktarıyor. Burada karşımıza ilk önce İstiklal Mahkemesi üyelerinin Halk Fırkası’ndan başka parti kurma girişimini eleştirirken yaptıkları benzetmeler çıkıyor.

Duruşmada mahkeme başkanı, “Burada Halk Fırkası teşekkül etmemişti. Fırkaların taaddüdü Cumhuriyet icabıdır” diyerek kendini savunan sanığa (Şekeroğlu İsmail Efendi), “Asıl hükümet Halk Fırkası’dır” yanıtını verdikten sonra yönelttiği soru dikkat çekici: “Fırka taaddüd ederse, Ermeniler, Rumlar da bir fırka teşkil ederse, Meclis’e aza göndereceğiz derlerse ne dersin?” İsmail Efendi’nin yanıtı, aynı soruya diğer sanıkların verdiği yanıtla aynıdır: “Memleketimizde bu gibi fenalıklar kalkmıştır.”

Daha sonra sorgusu yapılan Gani Bey’e de Kel Ali (Çetinkaya) lakabıyla bilinen mahkeme başkanı aynı soruyu başka biçimde sorduktan sonra, şapka konusuna geliyor. Gani Bey’in yanıtı ilginç: “Şapka giymemek hususunda katiyen muhalefetim yoktur. Zat-i aliniz de bilirsiniz ki Malta’da şapka giyiyorduk.”

Evet, Gani Bey ve Ali Çetinkaya, Ermeni tehcirinde işlenmiş “savaş suçları” nedeniyle yargılanmak üzere İngiltere’nin Malta’da topladığı İttihatçılardır. Birbirlerini tanırlar. Mesleği avukatlık olan Gani Bey, 1915’te İttihat ve Terakki’nin Sivas murahhaslarındandır. Bazı kaynaklara göre sorumlu sekreteridir. Malta belgelerinde Gani Bey’e yönelik suçlamalar çarpıcıdır. 2723 sıra numarasıyla Malta’da tutuklu olan Gani Bey, yapılan katliamlarda dönemin Sivas valisi olan Muammer Bey’e yardım etmiştir. Geçerken hatırlatalım, bu Muammer Bey de, Alkan’ın kitabında karşımıza çıkar. Sivas’ta şapka davası görülürken, Sivas milletvekilidir. O da Malta’ya götürülmüş, 1921’de döner dönmez Kayseri mutasarrıflığına atanmış ve ardından 1923’te bir dönem Sivas milletvekilliği yapmıştır.

İlginç suçlar

Malta belgelerinde Gani Bey’le ilgili olarak, tehcir kararından önce, 1915 Mart ortasından itibaren bazı Sivaslı Ermenileri tutuklatmak ve sonra öldürtmek ve tehcir sırasında Ermeni erkeklerinden oluşan kafilelerin Sivas dışında katledilmelerine doğrudan katılmak gibi suçların yanında, başka ilginç suçlar da yöneltilmiş. Bunlardan biri, “sürülen Ermenilerin mallarıyla kurulmuş Türk firması Kardeşler Şirketinin ortağı” olmak. Bugün Sivas’ta bu Kardeşler Şirketi hâlâ faaliyette mi, bilmiyoruz? Ama Sivas’ta bu şirket hakkında bilgi sahibi olanlar muhakkak vardır.

Gani Bey’le ilgili başka anlamlı bir tanıklık, Osmanlı ordusunda tabip subay olan bir Ermeni ile evli Sivaslı Lusaper Boğosyan’ın anlattıkları. Sözü kendisine bırakalım: “Gani Bey evimizin bir dostuydu, sık sık ziyaretimize gelirdi. (…) Bir ordu doktorunun eşi olduğum için benim sürgünlerin ardından Sivas’ta kalmama izin verilmişti. Ermenilerin sürgün edilişlerini (haziran, temmuz, ağustos aylarında) bütün detaylarıyla kendi gözlerimle gördüm. Gani, jandarmaların yardımıyla sürgünleri bizzat yönetti. 1 Eylül’de iki çocuğum ve kayınvalidemle birlikte Sivas’ı terk etmem emredildiğinde, Gani eşiyle birlikte evimize geldi ve evimizle mobilyalarımızı bırakmamızı istedi. Bunu hemen yerine getirdik. Sürgün yolumuzda Sahir Dere’de iken, Gani çete kıyafeti içinde ve yanında jandarmalarla bize doğru geldi ve genç bir Ermeni askeri olan, kocamın emir erini çekip gözlerimizin önünde vurdu. Ardından kayınvalidemi vurdu; böylece çocuklarla yapayalnız kaldık. Kayınvalidemin tüm parasını ve değerli eşyalarını aldı, sonra bizi yol üstünde bırakıp, Sivas’a döndü. Mütarekeden sonra Sivas’a döndüğümde Gani’nin ailesi bizim evimizde, bizim mobilyalarımızla yaşıyordu. Eşyalarımızın çoğu ve giysilerimiz şehirdeki çeşitli Türklere satılmıştı, evlerine gittiğimde mallarımızı tanıdım.” (Vartkes Yeghiayan, Malta Belgeleri, Türkçe baskısı Belge Yayınları, 2007, s. 84-89). Gani Bey’in ev ziyaretini, bir dakika durup gözünüzde canlandırmanızı öneririm.

Lusaper Boğosyan, mütarekeden sonra Sivas’a döndüğünde Gani Bey büyük ihtimalle tutuklanmış ve belki de Malta’ya gönderilmişti. İsmi ilk kez 27 Mart 1919’da İngilizlerin, tutuklanmaları talebiyle Sadrazam’a verdikleri üçüncü listede yer alıyordu. Gani Bey, Malta’dan 1921’de döndü. İstiklal Mahkemesi’nde, Şapka İnkılabına karşı çıkarak “Hükümet şeklini değiştirmeye kalkışmak” suçundan, Şekeroğlu İsmail Efendi’yle birlikte Edirne’de 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.

Raymond Kevorkian’ın tehcir sırasında yapılanları neredeyse köy köy anlattığı hacimli kitabında (Ermenilerin Soykırımı, Fransızca ilk baskısı 2006) Sivas vilayetiyle ilgili bölümde vali Muammer Bey’in yanında, Gani Bey’in de adı çok sık geçiyor. Tehcir sırası ve sonrasında yapılan katliamların yanında, Sivas vilayetinde düzenli biçimde gerçekleştirilen ve paylaştırılan büyük yağmanın sorumlularını Kevorkian tek tek sayıyor. Kevorkian ayrıca, kitabının Sivas bölümünde, Aralık 1918’de katliam ve yağmaları araştırmak için kurulan araştırma komisyonu başkanı, eski Ankara valisi Hasan Mazhar Bey’in Sivas polis müdürü Rıfat Bey’e yolladığı 39 soruya ver veriyor. Bu sorular, yapılan katliamların, gerçekleştirilen yıkımların ve düzenlenen yağmanın son derece detaylı biçimde devlet tarafından bilindiğini gösteriyor.

Hasan Mazhar Bey’in sorularından birini, yukarıda anlattıklarımız bağlamında burada hatırlatalım: “Talat Bey camide ve kulüpte [İttihat ve Terakki Kulübü] konuşma yaptığında Muammer Bey nasıl davrandı? Bu konuşmalarda, ‘Ey Müslümanlar, Ermenileri bütünüyle katlettik; bütün mallarını, dükkanlarını, evlerini size veriyoruz. Bundan böyle, ticaret sizin elinize geçiyor ve sadece size ait olacak’, demişti.”

Sivas polis müdürünün bu soruya yanıtının ne olduğunu ve Hasan Mazhar Bey’in böyle bir soruyu hangi bilgi ve delile dayanarak sorduğunu bilmiyoruz. Buna karşılık, bir kısmı eski İttihatçılardan oluşan ve Şapka İnkılabı davası görüldüğünde artık kapatılmış olan Terakkiperver Fırkası etrafında kümelenmiş muhalefetin sindirilmesi ve tasfiyesi amacıyla yürütülen Sivas İstiklal Mahkemesi davası duruşma tutanaklarını okurken karşımıza çıkan kişilerin, hakim ya da sanık sandalyesinde oturuyor olsalar da, bu soruların yanıtlarını çok yakından bildiklerini görüyoruz. Ama herkes, birbiriyle kanlı bıçaklı da olsa, bu konulara girmemeye özen gösteriyor. Bu nasıl bir tavırdır?

İşte bu tavrı tanımlamak Türkiye’de büyük çoğunluğun Ermeni tehciri konusuna bakışını tanımlamak demektir. Bunu şu cümleyle özetleyebiliriz: “Memleketimizde bu gibi fenalıklar kalkmıştır!”

Ahmet İnsel - Radikal

Kategoriler

Güncel Türkiye Basın

Etiketler

Şapka İkılabı