“Kraldan fazla kralcı olmak” deyimini anımsatıyor. Ama daha da önce, şunu: “Mühtediler [kısaca, din değiştirenler] daha mutaassıp olurlar”. Ben mühtedilerden, beni benden fazla savunmaya kalkanlardan hep tedirginlik duymuşumdur.
21.12.2014 tarihli Cumhuriyet’in Olaylar ve Görüşler’inde “Maxime Gauin, Türkiye Tarihi Uzmanı” imzalı bir yazı çıktı: “Türk-Ermeni Uzlaşması Neden Bu Kadar Zor?”.
Ermeni meselesinde Türkiye’nin en önde savunucularından biri olan Fransız M. Gauin, Ermeni asıllı bir Fransız’a açıp kazandığı davayla tanındı Türkiye’de. Dava konusu, Gauin’in Nazi’ye benzetilmesiydi (aşağıda okuyacaklarınızla birlikte alınınca bunun biraz ironik olduğunu göreceksiniz). Ankara'daki Avrasya İncelemeleri Merkezi AVİM'de çalışıyor ve ODTÜ’de doktora yapıyor. Yazısını lütfen okuyun ama işlediği ana tema çok kısaca şöyle:
‘Ermenistan Cumhuriyeti’nin ideolojisi, ırkçı Garegin Nejdeh’in (1886-1955) yazılarına dayanır. Bu şahıs II. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya gitmiş, Hitler’e hizmet etmiştir. Günümüzde Ermenistan’da Naziler gibi teröristler de kahraman olarak anılmaktadır. Bugün Ermenistan’ı Nejdeh’in izleyicileri yönetmektedir.’
“ERMENİSTAN’LA UZLAŞMA, ZAMAN KAYBIDIR”
Gauin şu sonuca varıyor:
“Durum bu şekilde devam ettiği sürece, Türk-Ermeni diyaloğu kurma teşebbüsleri en iyi ihtimalle bile bir zaman kaybı olmaktan öteye gidemeyecektir.”
Bunları okuyunca şaşırdım. Neresinden tutsan elinde kalıyor. Gauin’i biliyordum ama kendisinin bilgili bir zat olduğunu bizzat diasporadan duymuştum.
Bir defa, “Ermenistan’da şu anda iktidarda olan parti hiçbir zaman için ideolojisini gizlememiştir” diyor. İktidarda şu anda Taşnaklar yok ki; bağımsızlıktan beri de hiç olmadı. İktidarda olan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın partisi, Cumhuriyetçi Parti. Taşnaklar yüzde 5,5 bile alamadı son 2012 seçimlerinde. Sarkisyan 2009’da Türkiye’yle Protokolleri yaparken de müthiş direndiler ama engelleyemediler. Anlaşılan Gauin Ermenistan’ı pek fazla bilmiyor.
IRKÇILIK DERKEN…
İkincisi, bir Türkiye Tarihi Uzmanı’nın, 1930 ve 40’larda ırkçı ideolojinin Türkiye’de de olağanüstü güçlü olduğunu ve yazdığı Cumhuriyet gazetesinin de II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nı savunmakla maruf olduğunu bilmemesi şaşırtıcı.
Aslında gazeteye fazla suç da bulmamak lazım, çünkü o koyu Turancılık atmosferinde bizzat Başbakan Saracoğlu TBMM’de konuşuyor: “Biz Türk’üz, Türkçüyüz, ve daima Türkçü kalacağız (bravo sesleri). Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal [en az] o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir” (Ayın Tarihi, Ağustos 1942, s. 31).
Üstelik bu Turancılık, Nazilerin büyük ve gizli mali desteğiyle götürülüyor. Savaştan sonra bizde de yayınlanan Alman gizli belgelerinin 5 Aralık 1942 tarihlisinde Dışişleri Bakanı Von Ribbentrop, Ankara Büyükelçisi Von Papen’e şunu kriptoluyor:
“Türkiye’deki dostlarımızı destekleyebilmeniz için size 5 milyon altın Reichmark gönderilmesini emrettim. Bu parayı rahatça ve bol bol kullanmanızı ve kullanma yeri hakkında bana bilgi vermenizi rica ederim” (Türk Dış Politikası Cilt I, s. 449; İletişim Y.). Bir Uzman’ın daha dün Türkiye’de Nazilerin “bol bol” rüşvet dağıttığını bilmesi gerekmez mi?
LİBARİDİAN HAKKINDA
Üçüncüsü, Gauin yazının ortasında şunları söylemekte:
“Bazıları, hükümetler arasındaki husumete rağmen uzlaşmanın mümkün olduğunu iddia etmektedir. Peki, bu iddia ne kadar gerçekçidir? Gelin güncel bir örneği ele alalım: Ankara’da 22-23 Kasım’da gerçekleştirilen Hrant Dink Vakfı Konferansı. Konferanstaki oturum başkanlarından birisi G. J. Libaridian’dı.
“Eski bir EDF [Ermeni Devrimci Federasyonu; Taşnak] aktivisti olan Sayın Libaridian, bir EDF teröristi lehine tanıklık yapmak için 1982’de özel olarak Amerika’dan Fransa’ya gitmiştir. Kendisine mevcut Ermeni hükümetinin ideolojisi ve bahsi geçen tanıklık yapısıyla ilgili bir soru sorduğumda; Sayın Libaridian bir mahkeme salonunda terörizmi meşrulaştırmış olmaktan dolayı hiçbir pişmanlık belirtisi göstermedi ve Nejdeh’le veya Orly’de yapılan bombalamayla ilgili yaptığım eleştiriye hiçbir şekilde değinmedi.”
Acayip. Çünkü Libaridian, tam tersine, ilk cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan zamanında (1991-98) Türkiye’ye yakınlaşma politikası izlediği için Taşnaklar öldürür diye Lübnan’a gidemeyen bir adam. Hani bizde eskiden sevmediğine “komünist” derdin, şimdi de “paralel” deniyor, Gauin de aynı kontenjandan “eski Taşnak” diyor olmalı.
Prof. Libaridian’ın Türkiye politikası hakkında biraz bilgi vereyim. En başlarda (Mayıs 1990-Ocak 1991) Türkiye’ye çok sert girişen Ter-Petrosyan, onun ABD’den gelip kendisine başdanışman olmasından sonra (1991-97) politikasını çok yumuşattı. Bağımsızlıktan önce yayınlanan 23.08.1990 tarihli “Ermenistan’ın Bağımsızlığı Hakkında Bildiri”ye koydurttuğu soykırım terimini, 23.09.1991 tarihli “Ermenistan’ın Bağımsızlığı Bildirisi”ne ve 05.07.1995 tarihli Anayasa metnine koydurtmadı. Ülkesinde PKK faaliyetlerini yasakladı. Taşnak parti faaliyetlerini dondurarak liderlerini uyuşturucu kaçakçılığından hapse attırdı. Türkiye aleyhtarı olmakla tanınan Dışişleri Bakanı Raffi Hovanisyan’ı görevden aldı. Bir dış geziye çıkarak diasporayı sakinleştirdi.
Libaridian, Davutoğlu’nun “Komşularla Sıfır Sorun” döneminde Ermenistan’la imzaladığı ve sonra (Ermenistan parlamentosunda onandığı halde) bizim Azerbaycan korkusundan TBMM’ye sevk bile edemeyerek kadük ettiğimiz 2009 Protokollerinin erken mimarıdır.
Bunları bir Türkiye Uzmanı nasıl bilmez?
BEN OLAYA TANIĞIM
Ben o gün orada, yani Mülkiye’deki “Mühürlü Kapı: Türkiye-Ermenistan Sınırının Geleceği Konferansı”ndaydım ve Libaridian’ın böyle bir tanıklığından Gauin’in bahsettiğini hiç hatırlayamadım. Emin olmak için internetteki video kaydına gittim (link). Libaridian’ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda bildirilerden sonra sorulara geçiliyor. Bunların arasından biri Gauin’in. Simültane çevirmenin sesini aynen aktarıyorum:
“Maxime Gauin, Avrupa-Asya Çalışmaları Merkezi, Ankara’dan. İdeolojik blokaj. Türkiye’de değil, Ermenistan’da. Birkaç kelimeyle açıklanabilir mi lütfen?
“Şöyle demek istiyorum: 70’lerde Ermeniler tarafından öldürülen Türk diplomatları. Mesela Ali Babacan da biliyor. Fransa’nın güneyinde yaşananlar var. Aynı zamanda, Orly Havaalanındaki bombalama olayını gerçekleştiren kişi başbakan tarafından karşılandı. Bugün Ermenistan’ın ideolojisi de yine Nazi üniformasıyla II. Dünya Savaşı’nda yer alan bir kişi tarafından belirleniyor.
“Yani, kısaca, Ermenilerden değil belki bu haliyle ama, bugünkü Ermenistan’dan, bugünkü mevcut Ermenistan’dan bu tür fikirlerle nasıl bir barış bekleyeceksiniz? Sorum bu.” (videoda 2.04.17 ile 2.07.23 arası).
Çok ilginç, çünkü uzlaşmazlığın kabahatini diasporaya değil, Ermenistan’a buluyor. Oysa Ermenistan’ın Türkiye politikası, tuzu kuru diasporanınkiyle mukayese kabul etmeyecek kadar yumuşaktır. Hep öyle oldu.
“AŞIRILAR”A GELİRSEK…
Gauin, Prof. Libaridian için şöyle diyor: “Böyle ‘ılımlılar’ varken Ermenilerin ‘aşırılara’ ihtiyacı yoktur”.
Ben de diyorum ki, böyle Türklük mühtedileri varken, bizim de Prof. Yusuf Halaçoğlu’lara, Ülkücülere ihtiyacımız yoktur.
Kaldı ki Ülkücüleri tenzih ederim, hatırlarsanız Ermenistan’la ilişki kurmaya ilk öncülük eden 1993’te rahmetli Alpaslan Türkeş olmuştu… (link)
Özet: Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasına karşı çıkma konusunda Taşnaklar ile Gauin tam ittifak halinde.