Ünlü aktör ve insan hakları savunucusu George Clooney’in eşi Amal Ramzi Clooney (Alamuddin), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen Perinçek – İsviçre davasından katılımcı olan Ermenistan’ı temsil edecek.
Amal Clooney uluslararası hukuk, insan hakları ve suçlunun iadesi konularında uzmanlaşmış önemli bir avukat olup WikiLeaks kurucusu Julian Assange, Ukrayna Eski Başbakanı Yulia Tymoshenko gibi isimlerin dava vekilliğini üstlendi. Clooney, Birleşmiş Milletler Lübnan Özel Mahkemesi ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görev aldı.
1978’de Lübnan’da dünyaya gelen Amal Clooney’in ailesi, kendisi 2 yaşındayken İngiltere’ye göç etti. Hukuk lisans derecesini New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden alan Clooney, sonrasında Uluslararası Adalet Divanı’nda yazıcı olarak çalıştı. 2010’da Londra’ya döndü ve Doughty Street Chambers Hukuk Bürosu’nda avukat olarak çalışmaya başladı. Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, BM Suriye Özel Temsilciliği’ne danışmanlık yaptı ve 2013 BM Drone Soruşturma Ekibi’nde görev aldı. İngilizce, Fransızca ve Arapça dillerine hâkim olan Clooney’in ünlü aktör George Clooney’le Eylül 2014’te yaptığı düğün dünya çapında ses getirdi.
Amal Clooney’in temsilci olacağı AİHM’de görülen Perinçek–İsviçre davası ise son aşamada.
Ermenistan, AİHM’ye yaptığı başvuruyla medyada ‘Soykırım davası’ olarak bilinen Doğu Perinçek ve İsviçre arasındaki davaya katılma talebinde bulunmuş, Ermenistan Başsavcısı Kevork Gostanyan bu talebini teyit etmişti.
Ermenistan Başsavcılığı Ofisi Basın Servisi’nden yapılan açıklamaya göre, davaya bakacak olan AİHM Büyük Oda, Ermenistan’ın davaya katılımını kısa bir süre önce onaylamıştı. 28 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşecek dava öncesinde Ermenistan, katılım talebini yazılı olarak Büyük Oda’ya sunacak; ardından mahkemede sözlü olarak katılımını tekrarlayacak.
AİHM, 17 Aralık 2013 günü, Perinçek - İsviçre davasında kararını açıklamış ve oy çokluğuyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘İfade Özgürlüğü’ başlıklı 10. maddesinin İsviçre mahkemeleri tarafından ihlal edildiğine hükmetmişti.
AİHM, daha sonra İsviçre’nin Mart ayında yaptığı temyiz başvurusunu inceledi ve ‘Soykırım davası’nda aldığı kararı bozarak davanın AİHM Büyük Daire’de görülmesine karar verdi.
Perinçek - İsviçre davası nasıl başladı?
Doğu Perinçek, 2005 yılının Mayıs, Temmuz ve Eylül aylarında İsviçre’de çeşitli konferanslara katılmış ve halka açık bu mecralarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1915 ve sonraki yıllarda Ermeni halkına yönelik soykırım suçu işlediğini inkâr etmiş, Ermeni Soykırımı’nı “uluslararası bir yalan” olarak nitelemişti.
Bunun üzerine, İsviçre-Ermenistan Derneği, 15 Temmuz 2005’te Doğu Perinçek hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve Perinçek, 9 Mart 2007 günü, Lozan Polis Mahkemesi tarafından, İsviçre Ceza Kanunu’na göre ırkçı ayrımcılık yapmaktan mahkûm edilmişti. Mahkeme, Perinçek’in beyanatlarının ırkçı eğilimler içerdiği ve tarihe ilişkin tartışmalara katkıda bulunmadığı tespit edilmişti.
Doğu Perinçek’in İsviçre’deki kantonal ve federal temyiz başvuruları reddedildi. Kantonal temyiz mahkemesi, kararında, Ermeni Soykırımı’nın, tıpkı Yahudi Soykırımı gibi, tarihçilerin eserlerine başvurmaya gerek olmayacak şekilde ve İsviçre Parlamentosu tarafından da kabul edildiği üzere, kanıtlanmış, tarihi bir gerçek olduğunu vurgulamıştı. Federal temyiz mahkemesi ise, hukuk doktoru, politikacı, yazar ve tarihçi kimliği olan Perinçek’in, tarafsız bir komisyon aksi yönde bir sonuca varsa dahi Ermeni Soykırımı hakkındaki görüşlerini değiştirmeyeceğini ifade etmesinden hareketle, kasti hareket ettiği sonucuna ulaşmıştı.
Doğu Perinçek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine dayanarak, 10 Haziran 2008’de AİHM’ye başvuruda bulunmuş ve Türkiye hükümeti de davaya katılarak mahkemeye yazılı bir değerlendirme sunmuştu.
AİHM’nin kararı ve gerekçeleri neydi?
AİHM kararını 17 Aralık 2013 günü açıklamıştı. Mahkeme, oy çokluğuyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘İfade Özgürlüğü’ başlıklı 10. maddesinin İsviçre mahkemeleri tarafından ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme heyetinde yer alan yedi hâkimden ikisi, bu karara karşıt görüş sundu.
Gerekçeler
AİHM, karar metninde, kendisine yapılan başvurunun, Ermeni halkını hedef alan eylemlerin gerçek olup olmadığına veya hukuken soykırım olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğine ilişkin olmadığını açıklıyor.
İsviçre mahkemelerinin, Perinçek’i mahkûm ederken, kararlarına temel aldığı nokta, 1915 olaylarının hukuki tanımı hakkında, özellikle akademik camiada genel bir uzlaşma olmasıydı. Ancak AİHM, İsviçre mahkemelerinin Ermeni Soykırımı’nın varlığına dair genel bir görüş birliği bulunduğu yargısına katılmanın mümkün olmadığı görüşünde. Mahkeme, İsviçre Parlamentosu’nun, Ermeni Soykırımı’nın varlığına ilişkin görüşüne rağmen, İsviçre’deki siyasi organlar arasında görüş ayrılıkları olduğunu ve 190 ülkeden sadece 20’sinin soykırımın varlığını kabul ettiğini vurguladı. Mahkeme, Perinçek’in, bu konudaki ‘hararetli tartışma’ya ilişkin görüşünü açıkladığını düşünüyor.
AİHM kararında, ‘soykırım’ kelimesinin ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış, hukuki bir kavram olduğuna dikkat çekilerek, Uluslararası Adalet Divanı ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi kararı doğrultusunda “soykırım suçunun gerçekleşmiş olması için, fiilin sadece belirli bir topluluğun bazı üyelerinin değil, topluluğun tamamı ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle yapılması gerekir” ifadelerine yer veriliyor.
Mahkeme, bu açıdan, ‘soykırım’ın dar bir hukuki terim olduğunu ve kanıtlanmasının zor olduğunu dile getiriyor ve bu bağlamda, mevcut davayı, Yahudi Soykırımı’nın inkâr edilmesiyle ilgili davalardan ayırdığını, bu davalarda Nazi rejimi tarafından işlenen suçların inkâr edildiğini ve bu suçların uluslararası bir mahkeme tarafından soykırım olarak tanımlandığını belirtiyor.
Holokost karşılaştırması
AİHM’nin kararındaki bir diğer yaklaşımsa, soykırımın inkârı ile nefretin ve düşmanlığın kışkırtılması arasındaki yapısal ilişkiyle ilgili. İnkâr yasalarının esas amacı ırk, inanç veya etnik kimlik etrafında oluşmuş bir topluma yönelik, bu toplumlara karşı işlenen suçların inkâr edilmesi yoluyla nefret üretmeyi engellemek. Soykırım inkârı doğrudan doğruya ayrımcı bir davranış olarak görülüyor.
AİHM, kararında, “Holokost’un inkârı bugün antisemitizm düşüncesinin birincil taşıyıcısıdır” görüşünü dile getiriyor. Doğu Perinçek, bir kişinin insanlık onurunu ırk, etnik kimlik veya inanç temelli zedelemek saikiyle soykırımın inkâr edilmesini suç sayan İsviçre yasalarına göre yargılandı. Ancak AİHM, Perinçek’in konuşmasının “Ermeni halkına karşı nefret oluşturacak nitelikte” olmadığına karar verdi. Mahkemeye göre, “1915’te meydana gelen trajik olaylar”ın soykırım olduğunu inkâr etmek, Holokost’un soykırım olduğunu inkâr etmek kadar büyük sonuçlar doğurmayacaktır.
Mahkemenin görüşüne göre de, bir noktada, gerçeklerin inkâr edilmesi aynı zamanda belirli bir toplumun varlığının inkâr edilmesi şeklinde yorumlanıyor. Ancak AİHM’e göre, Perinçek’in ifadelerinin İsviçre mahkemeleri tarafından cezalandırılması, zaruri bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmiyor.