KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, geçen hafta sarf ettiği ‘Ermeni Lobisi’ ifadeleri hakkında Agos’ta çıkan habere istinaden bir açıklama yaptı. Karasu, “Fetullahçılara karşıtlığımızı ortaya koymuşum, Ermenileri ve lobileri de aynı kefeye koymuşum gibi bir değerlendirme zihniyetimin de maksadımın da dışındadır” diyor.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Fırat Haber Ajansı’na verdiği söyleşide, “Fethullahçılar, bu Ermeni Lobisi ve Hristiyanlarla daha fazla ilişkidedirler. Ama ilginçtir, en fazla da Fethullahçılar, Alp-Eren ocaklarıyla bu Hıristiyanlara ve Ermenilere karşı yönelim içerisine girdiler. Bunu da gerçekten çözmek lazım” demişti.
Bunun üzerinde Agos’ta yayımlanan Yine ‘Ermeni lobisi’ tartışması başlıklı haberde Agos Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ve Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Karin Karakaşlı açıklamayı yorumlamıştı. Koptaş, ‘PKK hareketi içinde “Ermeni/Hıristiyan lobisi” fikrinin sanılandan daha köklü olduğunu ve bir algı yaratılmak istendiğini” belirtmiş; Karakaşlı ise ‘Bese Hozat’ın açıklamalarının ardından artık yinelenmeyeceği düşünülen lobi kavramını yeniden kullanmanın bilinçli bir siyasi tercih olduğunu’ söylemişti.
Mustafa Karasu, bugün Özgür Gündem Gazetesi’nde yayımlanan mektubunda konuyla ilgili bir açıklama yaptı. ‘Bir tespitte bulundum, Ermeni karşıtlığı kastım olmamıştır” ifadelerini kullanan Karasu, “sadece Ermeniler için değil, tüm soykırıma uğrayan halkların acısını taşıyan, bu haksızlıkların giderilmesi mücadelesinde olan, her inancın farklılığını özgürce yaşamasını isteyen bir hareketiz” dedi.
Mektubun tamamı şöyle:
"ANF’ye Fetullahçılara yönelik operasyonlar konusunda yaptığımız söyleşide Rober Koptaş ve Karin Karakaşlı Ermeni dostlarımız ve kardeşlerimizin bir konu vesilesiyle söylediklerimiz üzerinden aklımıza hiç getirmediğimiz, getiremeyeceğimiz yorumlar yapmaları bizleri üzmüştür. Hassasiyetlerini anlıyoruz; ancak çıkarsamaları gerçekten de bir zorlamayı ifade ediyor. Fetullahçılara karşıtlığımızı ortaya koymuşum; onların da Ermeniler ve lobilerle ilişkilerini de belirterek sanki Ermenileri ve lobileri de aynı kefeye koymuşum gibi bir değerlendirme kesinlikle benim zihniyetimin de maksadımın da dışındadır. Tüm samimiyetimle böyle görmelerini istiyorum.
Taraf gazetesinin Fetullahçı çevrelerin Ermenilere karşı görünüşte olumsuz bir yaklaşım içinde olmamaları, hatta Ermenilerle iyi ilişki içinde görünür olma durumlarını hatırlatmışım. Ya da benim algım böyleydi. Burada sadece bir tespitimi ortaya koymuş oluyorum. Bu tespite katılınır ya da katılınmaz, buna bir şey diyemem. Bunu söylerken bir Ermeni karşıtlığı ifade etme kastım olmamıştır. Lobileri eleştirdiğimiz yanları olsa da o söyleşide buna da bir olumsuz anlam yüklemedim. Lobilerin tabii ki Ermeniler açısından olumlu işlevleri vardır. Lobi yapmak, lobiye sahip olmak kötülenecek, eleştirilecek bir durum değildir. Yanlış politika, yaklaşım ve uygulamalar varsa eleştirilir.
Ben o söyleşide Fetullahçılarla ilişkide olan Alperenlerin Hıristiyanlara yönelik cinayetlerini gündemleştirdim. Fetullahçıların tehlikeli yanlarını, özel savaşçı kirli yanlarını ortaya koymak istedim. Böyle yapanların nasıl çirkin ve ikiyüzlü politika izlediğini vurgulamak istedim. Çünkü Türkiye tarihi bu tür ikiyüzlülüklerin sıkça yaşandığı bir özel savaş tarihidir. Bir daha vurgulayayım, Fetullahçılarla ilişkinin belirtilmesi, Fetullahçıların Ermeniler ve lobilere yaklaşımı; Fetullahçılar kötüdür, o nedenle bunlar da kötüdür biçiminde kullanılmamıştır. Hareket olarak Ermenilere olumsuz yaklaştığımızı söylemek gerçekten de haksızlık, vicdansızlık ve adaletsizliktir. Sadece Ermeniler için değil, tüm soykırıma uğrayan halkların acısını taşıyan, bu haksızlıkların giderilmesi mücadelesinde olan, her inancın farklılığını özgürce yaşamasını isteyen bir hareketiz. Bu konuda dünyada örnek bir hareket olduğumuzu iddia edebilirim. Pratiğimiz ortadadır. Kürdistan’da, Anadolu’da, Ortadoğu’da başta Ermeniler ve Asuriler olmak üzere Hıristiyan toplulukların soykırıma uğratılması en fazla acı duyduğumuz ve öfkeyle karşıladığımız bir durumdur.
Başta Önderliğimiz olmak üzere tüm hareketimiz bu halkların sempatizanı, sevgilisi ve sevenidir. Bu halklar Ortadoğu’nun en büyük hazinesi ve zenginlik kaynağıydı. Bunlar soykırıma uğratılarak Kürdistan’da, Anadolu’da, Ortadoğu’da çoraklaştırıldı. Ermeni soykırımı için söylediklerimiz de on yıllardır ortadadır. PKK’yi bu konuda anlatmaya kalkmak bile bize acı veriyor. Herkes gelip PKK’yi görebilir, yaşayabilir. Ermeniler dahil, hiçbir halk için olumsuzluğun zerresini göremez. Bu, PKK’nin felsefesidir, zihniyetidir, ideolojisidir. Bu nedenle eleştirirken, değerlendirme yaparken eklektik değil, bütünlüklü olmalıyız. Bugün Kürtlere ve Ortadoğu’da en başta da Ermenilere, Asurilere, ya da başka halklara olumlu yaklaşım varsa, gelişiyorsa bunda PKK’nin önemli payı vardır. Bunu görmemek olmaz. Bunları mitolojideki zalim tanrılar bile inkar edemez.
“Yazmak zorunda kalıyoruz”
Kişi olarak ise kendimi anlatmak istemem. Tanıyanlar tanır, bilir. Eğer bu topraklarda Ermenilerin acısını hisseden, empati yapan, hatta unutmayan ve unutturmayan bir yaklaşıma sahip olduğumu söylesem, bu, kendimi şu yapma bu yapma olarak görülmemeli. Çocukluğumun hikayelerini anlatmışım, okuyanlar okumuştur. Sivas’ın Gökçebostan ve Bezirci mahallelerinde büyüdüm, Ermenilerle iç içe yaşadım. Ermeniler evlerini bizim akrabalara kiralarlardı. Burada da yaşadıklarım var. Halamların köyünde iki Ermeni çocuğun bir Kürt ve bir Sünni Afşar Türk aile tarafından alınıp birinin Alevi Kürt, birinin Sünni Türk haline gelmesi trajedisini her an içimde hissetmişim. Böyle bir ailenin sevgisini en fazla görmüş bir çocuk olarak büyümüşüm. Bunları niye anlatıyorum? Öyle zorlamalar yapıyorsunuz ve töhmet altında bırakıyorsunuz ki, yazmak zorunda kalıyoruz.
Ben Kürdistan’ın Kürtlerin ve Ermenilerin ortak vatanı olduğunu; Kürtler ve Ermenilerin bu ortak vatanda kardeşçe yaşayabileceğini, Ermenilerin bu topraklara gelip yerleşeceğini açık kaynaklarda yazmış bir zihniyet ve yaklaşım içindeyim. Bundan daha fazlasını söylemeyi de gerekli bulmuyorum. Sadece Özgürlük Hareketi’ni doğru anlama ve yorumlama içinde olunmasını öneriyorum."