KÜLTÜR SANAT

SİNEMA Uyku kaçıran filmlerin yönetmeni Craven

Çocukluğuma, uykularımı kaçıran adam olarak damgasını vuran korku filmi yönetmeni Wes Craven 30 Ağustos’ta öldü. Devam filmlerinde tekrar tekrar ortaya çıkan, ölmek bilmeyen cani karakterleri gibi onun da hortlama ihtimalini göz önünde bulundurarak, belki de ‘öldü’nün sonuna üç nokta koymak gerek. Ben şimdilik, en azından o dirilene kadar, öldüğü yere kadar olan kısmı yazıyorum.
MÜZİK Kadebostany: Alçakgönüllü pop müziğin ülkesi

Biraz elektronik tını, biraz balkan ezgileri ve bolca samimiyet. Kadebostany'i anlatmak için sadece bu kadarı yeterli sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü onların kurduğu “hayali ülke” bu tanımları aşıyor ve ütopyalarının içerisinde müzik her daim yer buluyor.
FOTOĞRAF Diyarbekir’den Halep’e tersine bir göçün, bitmeyen bir hasretin hikâyesi

Gün geçmiyor ki, Suriye’den yollara düşen göçmenlerle ilgili dehşetengiz haberler gündeme oturmasın. Tam da bugünlerde fotoğraf editörümüz Berge Arabian’ın babasının ve büyük anne ile büyükbabasının Diyarbekir’den Halep’e doğru 1930’larda yaptığı zorunlu göçün görsel güncesini paylaşmak istedik. Açılışını 23 Mayıs’ta Diyarbakır’da yapan ve İstanbul ile Yerevan’a da uğrayacak olan serginin kitap hazırlıkları da sürüyor. Tarihin göçlerle sınadığı halkların başında gelen Ermeniler, iç savaşlarla çalkalanan Ortadoğu’da sürekli göç halinde oldu. Bir nevi tersine göç olan bu hikâye ise, daha ziyade bir hasretin ifadesi. Kaybedilen memlekete, Diyarbekir’e hüzünlü bir uzun hava…
KÜLTÜR SANAT Dünya sahnelerinin tozunu yutmuş bir virtüöz: Chilingirian

Henüz 12 yaşındayken ailesiyle birlikte Kıbrıs’tan İngiltere’ye göç eden Levon Chilingirian, İngiltere’deki önemli orkestralarından biri olan ve kendi adını taşıyan kuartetin kurucusu. Chilingirian, Kıbrıs’tan Londra’ya taşınan, oradan da farklı kıtalara yayılan müzikal deneyimlerini anlatıyor.
KÜLTÜR SANAT ‘Hangi çocuk bu şekilde büyür?’

Bared Maronian’la tanışmamız, Temmuz ayında Amerikan Kongre Kütüphanesi arşivinde bulunan ‘Ermenistan, İnsanlığın Beşiği’ adlı kısa belgesel filmin ortaya çıkmasıyla oldu. Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanlara, özellikle yetimlere dair olabileceği düşünülen bu filmde tam olarak ne olduğunu söyleyebilecek birine ihtiyaç duyduğumuzda, bize önerilen isimlerin başında Maronian gelmişti. Maronian bize, ‘Orphans of the Genocide’ (Soykırımın Yetimleri) adlı belgesel filmi için üç buçuk yıl boyunca zorlu bir araştırma sürdürdüğünü ancak sorduğumuz filmle ilgili bir bilgisi olmadığını söylemişti. Harıl harıl bu filmi izleyen birini aramaya devam ederken, Maronian’la daha sonra kendi filmi üzerine söyleşmek için sözleşmiştik. Maronian bize, biraz aile hikâyesini biraz da, 2010 yapımı filmi ‘Soykırımın Yetimleri’ni anlattı.
KÜLTÜR SANAT Gökyüzüne yazılan göç hikâyeleri

7 Ağustos akşamı Beyoğlu semalarında bir hareketlilik başladı. Uzun bir aradan sonra The Marmara Pera Otel’in çatısındaki ekranda yeniden faaliyete geçen YAMA, bir ay boyunca her gün, gün batımından gün doğumuna kadar yirmi yılı aşkın bir sürede göç kazalarında yaşamını yitiren mültecilerle ilgili bilgileri ekrana yansıtacak.
KÜLTÜR SANAT Açık yaralara bienal müdahalesi

Cumartesi günü izleyicilere kapılarını açacak olan 14. İstanbul Bienali’nin basın toplantısı 2 Eylül Çarşamba günü Özel İtalyan Lisesi’nde yapıldı. Bienalin küratörü Carolyn Christov-Bakargiev’in, uzun açılış konuşmasını Türkçe olarak seslendirmesiyle, sadece sanat yapıtlarının değil, Bakargiev’in yüksek enerjisinin de şehrin dört bir yanına yayılacağını anlamış olduk.
KÜLTÜR SANAT ‘İlgilendiğimiz tek konu soykırım değil’

Küratörlüğünü Silvina Der-Meguerditchian’ın yaptığı ‘Torunlar’ başlıklı karma sergi 3 Eylül’de DEPO’da açılıyor. İstanbul Bienali’nin paralel etkinliklerinden biri olan sergide Türkiye’den, Ermenistan’dan ve diasporadan toplam 13 sanatçının, resim, heykel, enstalasyon ve video işleri yer alacak. Söyleşimizde, serginin Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına ithaf edilmediğinin altını çizen küratör Der-Meguerditchian, bu sergiyle topluma el uzattıklarını söylüyor: “Bütün sanatçılar çok uzak yerlerden geldik. Buradaki varlığımızla, topluma sanatımızla bir el uzatıyoruz. Soykırımı unutmadan, Türkiye’nin şu anki durumunu unutmadan uzatıyoruz bu eli. Şu anki durumun herkes için çok zor olduğunun da farkındayız. ‘Yaşadığınız tüm gerginliğe, korkuya rağmen gelin, siz de bize elinizi uzatın’ diyoruz.”
KÜLTÜR SANAT “Hissettiğim bu belirsizlik nasıl bilince kavuşur?”

Bu, Agos’un kapısını çalan bir kadının hikâyesi. Babası Vietnamlı, annesi Ermeni olan Annie Nguyen Thi, soykırımdan kaçarak Fransa’ya yerleşen anneannesi ve dedesinin izinde, Türkiye’ye geldi. Thi, belki ailesinin köyünün nerede olduğunu öğrenebilmek umuduyla, belki de sadece bizimle tanışmak için Agos’a uğramıştı. Bir sanatçı ve mimar olarak köklerine döneceği bu yolculuğu bir film haline getirecek olan Thi’ yle, Elazığ ve Merzifon seyahati öncesinde konuştuk. Thi, sessizliğin gücünü, kendisi için mahrem olan Ermeniliğin ne anlama geldiğini, belleğindekileri ve nesilden nesle aktarılan travmaları anlattı.