EVREN DEDE

Evren Dede

Yunanistan’da yükselen ırkçılığın adı: Altın Şafak

 

Yunanistan 17 Haziran erken genel seçimleri sonucunda daha önce ciddiye alınmayan fakat artık endişeyle izlenen yeni bir sürece tanıklık ediyor.

Irkçı neonazist Altın Şafak (Hrisi Avgi) partisinin beklenmedik yükselişine seçim öncesi neredeyse 8 ay süren siyasi istikrarsızlık dönemi de dahil olmak üzere pek itibar edilmedi; Hitler’i, Nazileri öven ve ayrıca Yunan ırkından olmayanlara (göçmenlere) şiddet eylemlerinde bulunan bu ırkçı gruba seçim günü geldiğinde halk destek vermez denildi. Maalesef hem 6 Mayıs erken genel seçimlerinde hem de 17 Haziran erken seçimlerinde tahminler yanlış çıktı. Altın Şafakçılar ilkinde %7, ikincisinde %6.92 oranında oy alarak Yunan siyasetinde yeni bir dönemin başladığının habercisi oldular; daha şöven, daha faşist bir dönemin...

Yunanistan’da Altın Şafak’ın yükselişi, son 3 senedir yaşanan ekonomik krize ve diğer siyasetçilere duyulan tepki olarak lanse edilse de, sadece kızgınlık yüzünden ırkçılıkta zirveyi oynayan böylesi aşırı uç bir partinin bu kadar astronomik bir oy alması akla pek makul değil son tahlilde. Aşırı ırkçı Altın Şafak’ı %0,2 oy oranlarından %7’lere taşıyan ve üzerinde düşünülmesi gereken başka etkenler de olmalı…

Bunlardan bir tanesi ve en çok söyleneni, kaçak göçmen sayısındaki inanılmaz artış ve Altın Şafakçıların bu göçmenlerden ciddi biçimde rahatsız olan Yunan halkını koruma ve kollama vazifesini kendisinde görmeleri. Özellikle Atina’da sokaklarda, mahallelerde, parklarda yaşayan yüz binlerce kaçak göçmen olduğu varsayılırsa, halkın tedirginliği ve göçmenlerden korkusu anlaşılır bir durum. Ve bunun ekonomik krizle pek ilgisi yok. Kriz olsun veya olmasın mahallenin çocuk parkında kaçak göçmenlerin barınmasını istemiyor Yunanlılar. Bu noktada ise maalesef asayişten sorumlu polis yerine Altın Şafakçılar giriyor devreye. Emniyetin başa çıkamadığı (bu en yaygın iddiadır!) kaçak göçmenlerle ırkçı Altın Şafakçılar başa çıkmaya (?) başlıyorlar. Altın Şafak parti büroları âdeta emniyet şubeleri gibi çalışıyor, gece yarıları aldıkları şikâyet telefonlarına cevap veriyor, kaçak göçmen rahatsızlığı duyulan olay mahalline 5 dakikada intikal ediyorlar. Ve kaçak göçmenlerin icabına (?) tekme tokat artık iş nereye kadar varırsa bakıyorlar. Dolayısıyla mahallelerini dış tehlikelerden koruyan ve kollayan (?) Altın Şafak’a bu yüzden meylediyor Yunanlılar; emniyet güçlerinin sağlayamadığı güvenliği Altın Şafakçıların sağladığına inanıyorlar.

Bu Neonazi partisinin yükselişindeki bir başka etken: gençlik. Altın Şafak, 18-24 yaş arası gençlerden oy alan en büyük ikinci parti durumunda. Devletin otoritesi ve ciddiyeti kayboldukça, gençleri maalesef Altın Şafak’ın sertlik yanlısı söylemleri, ırkçı sloganları ve en nihayetinde şiddet olayları cezbediyor; bilgisayar oyunundaki gibi kırıp dökmekten, kan görmekten hazzediyorlar.

Altın Şafak’ın yükselişindeki en önemli etkeni sona sakladım: Irkçı partiye en büyük desteğin emniyet ve ordu mensuplarından geldiği iddiasını. Seçim sonuçlarıyla ilgili yapılan bazı araştırma ve rapor sonuçlarına göre Atina emniyet teşkilatında görevli polislerin neredeyse %50’si son iki seçimde de Altın Şafak partisine oy vermişler.

Altın Şafak’ın yükselişinde elbette başka önemli etkenler de var. Fakat sanırım en önemli üç etken bunlar: kaçak göçmen sorunu, gençlikten aldıkları destek ve ülkenin güvenliğinden sorumlu devlet görevlilerinin Neonazist Altın Şafak’ı kollaması.

Mevcut kanunlar, Yunanistan’daki bütün göçmenleri sınır dışı edeceği ve Türkiye - Yunanistan sınırına tekrar mayın yerleştireceği gibi taahhütlerle seçmenlerden oy toplayan Altın Şafak partisini kapatmaya imkân tanımıyor. Hoş parti kapatmakla da çözüm bulunacağına inanmıyorum. Çünkü kapattığınız partinin sempatizanları yine sokaklarda ve bu sefer illegal boyutta faaliyetlerine kaldıkları yerden devam edecekler; üstelik mağdur durumda oldukları propagandasını yaparak.

Bu yüzden sanırım yapılması gereken ilk iş Yunanistan vatandaşlarının kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak. Güvende hissetsinler ki Altın Şafak’tan “koru beni” diye medet ummasınlar.