ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Kürtler içindeki tartışma

Radikal’de iki yazı yazdım Burkay-PKK tartışması üzerine, bütün ahvalimiz ortaya döküldü. Birbirlerine “devlet projesi” diye saldırırken, araya giren ben de bir anda “devlet projesi” olarak suçlanmaya başladım.

Aslında Kürt hareketinin olsun, sol hareketin olsun şiddetle hesaplaşması kolay değil. Batı’da 68 yılında bir şiddet dalgası gelip geçti. Avrupa, 68 gençlik rüzgârını, kendi değişimlerinin enerjisine dönüştürebildi.

Bizde her şey yavaş gidiyor. Devlet, kendisinin bir şiddet tarihiyle, kültürüyle ayakta durduğunu düşünüyor. Bu nedenle her sorunlu durumda silahını çekip, hak isteyenin karşısına dikiliyor.

Böyle bir kültürün egemenliğinde, bizim aklımızı erdiği dönemde 3,5 askeri darbe yaşadık. Askeri müdahalelerin sayısı belirsiz. Devlete egemen olan şiddet kültürü, muhaliflerine de büyük ölçüde egemen durumda.

Tabii bir de bunun ötesinde, eğitimimize egemen olan militarist ve milliyetçi kültür söz konusu. Bunu da işin içine kattığınızda tablo tamamlanıyor. Her gün “Türk’üm, doğruyum” diye başlayan bir yemin merasimiyle eğitilmiş toplumun yapabileceği muhalefetin, bu kültürün sınırlarını aşabilmesi kolay değil.

Dönelim Kürtlere: Kürtler uzun yıllar devletin baskısı karşısında seslerini çıkaramadılar. Kitle katliamları ve ağır devlet baskısı yüzünden yıllarca sessiz kaldılar. 60’lar, 70’ler solla birlikte Kürtlerin de sesinin çıktığı yıllar oldu. İşin içine silah girdi. Sol, silahlı eylemler konusunda büyük bir yenilgi yaşadı. Dağıldı.

Kürt hareketi ise şiddet konusunda daha etkin oldu. 12 Eylül askeri darbesi, Kürtlere yönelik insanlıkdışı, akıldışı baskılar Kürt silahlı ayaklanmasına enerji sağladı. Şiddet şiddeti doğurdu, Güneydoğu’ya uzun yıllar kan ve vahşet egemen oldu.

Devlet şiddetinin bölgede etkili bir sonuç veremediği ortaya çıktı. PKK ise silahlı bir güç olarak bölgedeki Kürtler üzerinde yarı desteğe, yarı korkuya bağlı bir egemenlik oluşturdu. PKK dışındaki Kürtlerin devlet ve PKK baskısı altında sesleri çıkmaz hale geldi. Sahneden çekildiler.

Kürtlerde çokseslilik arayışı

Kürt sorununun diyalog ve barışçı görüşmeler yoluyla çözümü noktasında son yıllarda bazı adımlar atıldı. Devlet üzerindeki etkisini artıran AK Parti hükümeti, geçmişten farklı olarak ‘sivil proje’ üretebilme arayışları içine girdi.

Arkasında milliyetçi bir birikim olan ve seçmen kitlesini sürekli olarak artırma heyecanına kapılan AK Parti ve Başbakan Erdoğan, Kürt sorununun çözümünün o kadar da kolay olmadığını fark edince, değişik tepkiler ortaya çıktı.

Hem milliyetçiliği memnun etmek hem de PKK ile görüşmeler yürütmek, uysal bir PKK ile belki mümkün olabilirdi. Ancak PKK’nin 30 yıllık silahlı eylem içinde oluşturduğu alışkanlıklar ve iktidar olma biçimi, çözümün önündeki temel sorunlardan biri olarak öne çıktı.

AK Parti, milliyetçiliği hesaba katarak temkinli davranıyor, PKK ise ‘yok edilme’ psikolojisi ile, hükümeti tehdit edecek gücü elinde tuttuğunu göstermek istiyordu.

Çatışma ve diyalogsuzluk ortamına böyle gelindi. 36 milletvekili ve 100 belediye ile büyük bir inisiyatif ele geçiren BDP siyasi taleplerini yükseltince, buna paralel olarak PKK katliam sayılacak saldırılar düzenleyince, zaten ‘çözüm’ konusunda ikircikli olan siyasi irade ters yönde harekete geçti. KCK tutuklamaları yaygınlaştırıldı, PKK’ya yönelik operasyonlar hız kazandı. BDP ağır bir baskı altına alındı.

PKK-devlet hesaplaşmasının dışında da Kürtler vardı. Onların sesi de bu ortamda değişik etkilerde bulunmaya başladı. Kemal Burkay’ın bu ortamda gelişi BDP çevrelerinde tepkiyle karşılanırken, hükümet çevreleri bu farklılığı önemsedi.

Kürt sorununun askeri ve polisiye yöntemlerle çözüme ulaştırılamayacağı bir gerçek. Hükümete destek veren bazı çevreler ise bu konuda “PKK baskıyla bitirilebilir, sorun da böylece çözüme kavuşur” diyorlar. Bunun kısa sürede halledilebileceğini söyleyenler bile oldu.

Kürt sorunu, çözümün demokratikleşmeyle, diyalogla olduğunu savunanlar açısından zor bir yere geldi. Çünkü yaygın bir tutuklama ve sindirme kampanyası aralıksız sürüyor. Ancak, Kürtlerin kendi iç tartışmaları ve PKK’nın silahları bırakması konusu da hâlâ bir sorun olarak yerinde duruyor.

Kürtlerin kendi içinde şiddet tehdidi olmadan tartışabilmeleri artık iyice önem kazandı. Devletin şiddet dilini eleştirirken, PKK ve çevresinin şiddet dilini de eleştirmek gerekiyor.