Adam “öldürmemişler mi?” Kutu Deresi’ne gitsin sorsunlar

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ve Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG), Devlet Bahçeli hakkında dava açacaklarını belirterek, Bahçeli'nin zihniyetinin Dersim kıyımını yapan zihniyet olduğunu belirtti. Federasyonların basın açıklamasına eklediği Ali Çavuş'un tanıklıği ise katliamın boyutlarını bir kere daha ortaya koyuyor.

Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Dersim katliamı modern Kerbela’dır açıklamasıyla ilgili geçtiğimiz günlerde konuşmuş; pek çok Alevi derneğinin şiddetli tepkisiyle karşılaşmıştı. Bahçeli açıklamasında; “Unutulmasın ki, Dersim İsyanı bir Kerbela vakası değil, bir 'kin belası', bir 'kan deryası' olup hedefinde Türkiye'nin huzuru, büyük milletimizin beka ve birliği vardır. Dersimdeki isyan elebaşları terörist olup, bu Yezid takipçilerinin Kerbela'da kanı dökülen mazlumlarla uzaktan yakından ilgisi olamayacaktır. Bilinmelidir ki, Başbakan'ın Kerbela'daki masumları Dersim'deki alçaklarla yanyana getirerek mukayese etmesi densiz ve bedbaht bir açıklama olarak anılacaktır' demişti.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ve  Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG), Bahçeli’nin sözleri üzerine 12 Kasım’da bir basın açıklaması yayımladı.

'Bahçeli soykırımı açıkça savunmaktadır'

Federasyonlar, Dersim Halkının kendisine yapılanı Kerbela ile özdeşleştirdiğini hatırlatarak, “Bahçeli’de, insan haklarına saygı yoktur, öldürülmüş insanların ruhuna saygı yoktur. Bahçeli yanlızca soykırımı inkar eden biri değil, ama aynı zamanda yapılan soykırımı açıkça savunmaktadır. İnsanlığa karşı işlenen suçların savunuculuğunu yapan Bahçeli hakkında dava açacağız, hak ettiği cezayı alması için mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Basın açıklamasında, Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi kapsamında 350 tanıkla yapılmış mülakatlardan iki tanıklık da hatırlatıldı.

1938’de TSK’da askerlik yapmış iki tanıktan biri olan Ali Çavuş, Dersim’de tanık olduğu katliamı şöyle anlatıyordu:

'36’da Kağızman’da askerlik yaptım 36’da. 37’de işte şeyin üstüne gittik, Dersim’in üstüne gittik. Bize dediler ki “Yürüyüşe gidiyoruz.”. Ta Bingöl’e kadar hiç bize bir şey demediler “Yürüyüşe gidiyoruz.” dediler. Bingöl’e geldik, Bingöl’den öte zaten o yanı aştın mı Dersim’e aşıyorsun. Sabah kalktık bizi içtima ettiler. Birinci bölüğün yüzbaşısı ortaya çıktı, dedi; “Arkadaşlar biliyor musunuz biz nereye gidiyoruz? İçimizde bir çıban var, o çıbanı paylamaya gidiyoruz. Onlar da bütün Kızılbaş’tır biliyor musunuz?” bağırarak…

Orada büyük bir su var, o büyük su, köprü kurmuşlar, o köprüden geçeceğiz. Akşam da yakın artık güneş batıyor. Köprüden geçtik çayırlık var suyun başında bir çayırlıkta ocağı kurduk. Ondan sonra işte köylere çıktık. Ellerinde şey “Falan oğlu filan oğlu filan ıslah olmamış, tüfeğini teslim etmemiş, devlete teslim olmamış.” onu evinden çıkartıp önümüze katıyorduk, çıkartıp önümüze katıyorduk, çıkartıp önümüze katıyorduk. 37 kişi topladık, 37 kişi. Getirdik, bölükte de şöyle çadırlar kurulmuş tabi dağın başında. Bunlara da diyorlar ki “Sabaha kadar duracağız, sabah sizi Nazımiye’ye götüreceğiz. Nazımiye’de sizin ifadeleriniz alınacak, bırakılacak.” Hep öyle şey yapıyorlardı.

Getirdik efendime söyleyeyim, çadır kurduğumuz yerde nöbetçi çavuş da benim, benim nöbetim. Orada kurduk, başında bölük çadırlarını kurduk, bunlar da toplanmış oturuyorlar, konuşuyorlar birbirleriyle Kürtçe konuşuyorlar, biz anlayamıyoruz. Kürtçe konuşanlardan şey dedim “Ula bunlar ne konuşuyorlar, ne diyorlar?” “Diyorlar; bizi götürecekler, öldürecekler, bilmem ne edecekler, birbirlerine söylüyorlar.”

De başına ağardığım... Sabaha kadar bunların başında bekledik. Sabah oldu kalktık efendime söyleyeyim “Haydi katın önünüze.”. Önümüze kattık Kutu Deresi diyorlar, büyük bir dere. O kutu deresine de gitmiş makineli tüfekler yerleşmiş orada, mevzide bekliyorlar. Bunları Kutu Deresi’ne götürdük çeriye ettik , bizi geriye aldılar. Ateş emri verdiler. 37 kişi bir salavat çekti ki, dağ taş inledi. Ondan sonra onları şey ettiler bizi geri aldılar. Onları oturtturuyorlar, oturtturuyorlar beraber, makineli tüfekler kuruluyor gırgırgırgır baştan çıkıyor, gırgırgırgır baştan çıkıyor, bütün kırıyorlar. Öldürdükleri adamları da bütün birbirinin üstüne yığıyorlar ateşe veriyorlar. Nereye gidiyorsak adam yığınlarını bütün ateşe vermişler yanıyor, nereye gidiyorsak ateşe vermişler yanıyor. Birbirinin üstüne yığmışlar ateş vermiş yakıyorlar. Çoluk çocuk, torun topunu vuruyorlardı, götürüp vuruyorlardı. O Kutu Deresi ne kadar cendek doluydu, cendek doluydu. Ondan sonra sabah oldu, sabah kalktık yine köylere düşüyoruz. Köylerde “Sen silahını teslim etmemişsin, sen hükümete teslim olmamışsın sen.” önümüze katıp getiriyoruz.

(...)

Öncü bölükte, koca bir alayda benim, herkes beni tanıyor. Bir tek benim Alevi olduğumu. Yaşlı kadınlar var, çoluk çocuk var mağaralara gitmiş, korkudan mağaralara dolmuşlar. Başka kimse yok yaşlı adamlar var. Silahlar ne arıyordu onlarda, silah ne arıyordu? Silah milah görmedim ben şimdi kalkıp dirim mi atayım? Silah milah yok dolmuşlar, gitmiş mağaralara korkusundan mağaralara dolmuşlar çoluk çocuk, kadınlar mağaralara dolmuşlar. Mağaralardan topladık, önümüze kattık götürüyoruz Şevki Bingöl vardı yüzbaşımız Şevki, Şevki Bingöl, adı Bingöl. O Şevki Bingöl de böyle geziniyordu orada. Önümüze kattık götürüyorduk bir koca karının ayağına diken battı, diken batti “Uyy!” etti böyle dikene ayağına eğildiği gibi anam aklıma geldi. Ağladığım gibi yüzbaşı beni gördü. Bana seslendi, “Mehmet Ali buraya gel!” dedi. Gittim “Niye ağladın?” dedi. Dedim ki “Yüzbaşım dedim, o kadının ayağına, o koca karının ayağına diken battı uyy etti anam aklıma geldi.” dedim “Ağladım.” O da doğru dediki “Bundan sonra seni görmeyeceğim, gitmeyeceksin, mağaralara girip de adam madam çıkartmayacaksın, seni görmeyeceğim.” dedi “Gitmeyeceksin.”

(...)

“Çarpışmış...” zaten çarpışmadık ki, askerle çarpışmadık ki biz. Hiç silah açmadı, Dersim silah açmadı. Biz köylerden topluyorduk, torlayıp toplayıp toplu getiriyordu onları kırıyorlardı, bu sefer yine köylere düşüyorlardı, gidip köylerden torun toplu getirip onları kırıyorlardı ondan sonra yine köylere düşüyorlardı. Asker masker biz karşılaşmadık ki askerle. Biraz bize karşı gelen, onlardan bize silah atan görmedik onları. Gidiyorlardı “Falan oğlu filan ıslah olmamış, teslim olmamış, hükümete teslim olmamış.” diyip onun kapısını çoluk çocuğunu dışarı haydi babam önüne katıp alıp götürüyorlardı. Her dağın başında üç tane, dört tane ev var. Her dağın başında üç tane dört tane, böyle köyleri böyle şeyleri yok. Hep bütün öyle azar azar, azar azar, söyle orda burada, orda burada o tepede bu tepede bu tepede. Evler öyle geniş köyleri yok. Hep kırık yerleri, çok kırık yerleri var.

Soru: Bazıları diyor ki “Dersim’de kıyım olmadı.” diyor “Biz insan öldürmedik.” diyor.

Ooohhh... Adam “öldürmemişler mi?” Kutu Deresi’ne gitsin sorsunlar, Kutu Deresi’nden. Gitsin ifadeyi Kutu Deresi’nden alsınlar, kaç tane cendek var orada. Kutu Deresi’nden gitsin ifade alsınlar.

Tanık: Mehmet Ali Çavuş
Görüşmeyi yapan: Yaşar Kaya
Transkripsiyon: Deniz Karakaş
Görüşme yeri: Bodrum
Tarih: Temmuz 2011
Proje: Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi