Onay için Köşk’te bekleyen Nefret Suçu düzenlemesi iki çok önemli eksikliğe sahip. Öncelikle, ‘cinsiyet kimliği’, ‘cinsel yönelim, ‘etnik köken’, ‘yaş’, ‘meslek’, ‘sağlık durumu’, ‘sosyal statü’ , ‘medeni hal’ gibi ifadeler yasada yer almıyor. Ayrıca madde metni, nefret suçu olarak değerlendirilebilecek eylemleri çok sınırlı bir alana hapsediyor. Yasa bu haliyle ancak göstermelik bir işleve sahip olacak.
NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com
Hrant Dink’in 2007’de katledilmesi, Rahip Santoro Cinayeti, Malatya’da misyoner cinayeti ve Selendi olayları gibi kamu vicdanında yara oluşturan vahim vakaların ardından Türkiye toplumu ‘nefret suçu’ gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze geldi.
Türkiye’de de mevcut durumun düzeltilmesi için sivil toplum kuruluşları, farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalar yapmaya başladılar. ‘Nefret suçları yasa’sının veya nefret suçlarını içeren bir düzenlemenin ne kadar gerekli olduğunun farkına varıldı ve birçok sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek ‘nefret suçları yasası’ için kampanya başlattı. Bu kampanyanın bir ayağı ise nefret suçları kanun taslağı hazırlanmasıydı. Kanun taslağı hazırlandı ve gerekli makamlara sunuldu.
Eylül 2013 sonu açıklanan demokratikleşme paketinde nefret suçları ile ilgili düzenleme de yer aldı. Geçtiğimiz hafta sonu kabul edilen demokratikleşme paketinin kapsamında nefret suçları ilk kez yasalaştı. Paket onay için Köşk’e gönderildi. Bu düzenlemeye göre mevcut TCK'nın ayrımcılık maddesi “ayrımcılık ve nefret suçları” olarak değiştirildi ve nefret saikiyle suç işlenmesi ceza artırım nedeni sayıldı.
Düzenlemeye göre, ‘Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; “bir kişiye taşınır veya taşınmaz bir malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini; bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını; bir kişinin işe alınmasın veya bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen” kişilere de üç yıla kadar hapis verilecek. Ancak uzmanlar, bu haliyle yasanın pek çok eksikliği olduğu ve nefret suçları karşısında caydırıcı olmayacağı görüşünde.
Makbuller belirlenmiş
Yasanın iki temel noktada büyük eksikliği var. Bu düzenlemeye göre devlet kendi makbulleri çerçevesinde belirli kategoriler oluşturmuş halde. Yasada ‘cinsiyet kimliği’, ‘cinsel yönelim, ‘etnik köken’, ‘yaş’, ‘meslek’, ‘sağlık durumu’ , ‘sosyal statü’ , ‘medeni hal’ gibi tanımlara yer verilmiyor. Bunların yerine kullanılan ifadeler ise çok daha genel kategoriler ve Türkiye’de yasaları uygulayanların ideolojik donanımı dikkate alınırsa, söz gelimi Kürt veya Ermeni etnik kimliğinden ötürü nefret suçuna maruz kalan insanların korunması pek ihtimal dahilinde görünmüyor.
Öte yandan, trans bireyler başta olmak üzere cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğinden ötürü nefret suçlarının mağduru olan kişilerin sayısı Türkiye’de oldukça fazla ve onlar belki de en kırılgan gruplardan birini oluşturuyor. Cinsel yönelim, cinsiyet kimliğinin gibi tanımların yasada yer almaması da büyük bir eksiklik.
Etnik köken tanımının yer almaması etnik temelde işlenecek birçok suçun artarak devam etmesine sebebiyet verecek. Aynı şekilde sağlık durumu ibaresinin yer almaması da sorunlu. Örnek vermek gerekirse, AIDS olan birisi ya da akıl/ruh rahatsızlığı olanlar nefret suçlarının kurbanı olabiliyor, çünkü yasa bu haliyle onları korunmasız kılıyor.
Suçun niteliği çok sınırlı
Yasadaki ikinci büyük eksiklik ise suçun niteliğinin çok sınırlı olması. Örneğin, her biri ciddi suçlar olan nefret saikiyle yaralama, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı, çocuk istismarı, tehdit, yağma, ibadethane ve mezarlıklara zarar verilmesi gibi birçok suç bu düzenlemenin dışında bırakılmış durumda. Çünkü düzenleme sadece TCK’nin 122. Maddesi olan ayrımcılığı kapsıyor ve yeni bir suç tanımı getirmiyor. Oysa Türk Ceza Kanunu’nun birçok maddesine ‘nefret saiki’ ifadesi getirilebilirdi. Böylece, nefret saikiyle cinayet işleyenlerin veya insan yaralayanların daha çok ceza alması sağlanabilirdi.
Bu haliyle yasa ancak vitrin olarak ve belki de AGİT’e, Avrupa Birliği’ne “Bizim de nefret suçuyla ilgili bir düzenlememiz yok değil” demek için düzenlenmişe benziyor. Suçun kapsamının genişletilmediği ve de eksik olan kategorilerin tanımlanmadığı nefret suçları ile ilgili bir düzenleme, sus payı olmaktan ve vitrin amacıyla yapılmış bir düzenleme olmaktan öteye gidemeyecek.
Mine Yıldırım İnanç Özgürlüğü Girişimi: Çok eksik var
Nefret suçuyla ilgili madde gördüğüm kadarıyla pek az yeni katkı sağlıyor. TCK 122. Madde'nin başlığı değiştirildi 'Ayrımcılık' iken 'Ayrımcılık ve Nefret Suçları' oldu. Ayrımcılık veya nefret suçu temeli 'dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle' iken, artık “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle” ifadesine yer veriliyor. Burada 'milliyet' eklenmiş görünüyor. Öte yandan, 'benzeri nedenler' sınırlanmış oluyor. Oysa 'benzer nedenler' ifadesi, 'yaş ve cinsel yönelim' gibi nedenlerle işlenen suçları da içerebilirdi. Cinsel yönelimin açıkça ifade edilmemesi AGİT'in nefret suçları kriterlerinin gerisinde kalmamıza neden oluyor ve sıklıkla nefret suçlarına maruz kalan bireylerin sağlanabilecek korumanın dışında kalmasına yol açtığı kendi başına ayrımcı sayılabilir. Öte yandan, inançsızları kapsam dışı bıraktığını düşünmüyorum. Hem 'felsefi görüş' hem de 'inanç' referansı mutlaka ateist, agnostik ve hümanistleri kapsar. İnsan hakları standartlarıyla uyumlu bir yorum bunu gerektirir.
Ek olarak, suçların kapsamında bir genişletmeye gidilmemiş olması büyük eksiklik. TCK 122. Madde'deki suç kapsamı aynı şekilde bırakılmış. “Bir kişiye taşınır veya taşınmaz bir malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini; bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını; bir kişinin işe alınmasın veya bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen” kişi cezalandırılacak. Burada çok sınırlı bir katalog var. Örneğin, bireylere saldırı nefret yukarıda bahsedilen nedenlerden kaynaklanan nefret ile işlendiği takdirde bu hükmün kapsamında olmayacak.
'Nefret'in mahkemeler tarafından nasıl yorumlanacağını da bekleyip görmemiz gerekecek.