Gerçekten de nereden çıkmıştı bu “İsrail Türkiye’ye saldıracak” lafı? Kimse bilmiyor. Öyle bir ihtimal görünmediği gibi, İsrail’in böyle bir niyeti de zaten olamaz. Bu sözü acaba Bahçeli’nin DEM partiyle tokalaşması ile birlikte düşünmeli miyiz peki?
TBMM’de yeni dönemin açılışı ilginç görüntülere ve gelişmelere sahne oldu. CHP’li bazı vekillerin Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmaya yapmadan önce ayağa kalkması, konuşma sonrasında ise ayağa kalkmaması tartışılırken, MHP lideri Bahçeli’nin Özgür Özel ile ayaküstü sohbetinde, bir süre önce CHP’ye yönelttiği sert eleştirileri hatırlatarak “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme! Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor” demesi, Özel’in de Bahçeli’ye “Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek” diye yanıt vermesi de epey yankı buldu.
Yankı buldu derken, diplomatik bir ifade kullanıyorum. Aslında epey eleştirildi. Seçimden önce CHP’yi PKK ile bir tutan ve böylece iktidar yanlısı yazarların “CHPKK” gibi güya suçlayıcı formüller yaratmasına katkıda bulunan Bahçeli ne olmuştu da böyle bir kibarlık gösterisi yapmıştı? Ve tüm bu ağır ithamlara maruz kalan Özel’in böylesi bir nezaketle her şeyi karşılamasına ne buyurulurdu? O kadar laf boş yere mi yenmişti yani?
Daha da ilginç olan, Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasıydı. MHP yakın zamana kadar HDP’nin de DEM Parti’nin de kapatılmasını istiyor, HDP’yi kapatmayan Anayasa Mahkemesi’ne ateş püskürüyordu. Bahçeli "Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" mealinde kısa bir izahatla bu el sıkma hamlesini açıklarken, yankılar üzerine daha sonra şunları söyledi: “Fikirlerini kabul etmediğim, yıllardır Türkiye’nin birçok konusunda PKK terörünün uzantıları şeklinde ifadelerde bulunanların yanına gitmek suretiyle ellerini sıkmam, kaynaştırıcı, birleştirici ve Türkiye partisi olma vasfının işareti olarak görülmelidir. Buradan başka bir anlam çıkartmak da doğru değildir.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “DEM Parti’ye uzattığım el ‘Gelin, Türkiye Partisi olun’ teklifidir” mealindeki sözlerine ilişkin olarak “Türkiye’de özgürlükleri, barışı, adaleti savunurken; Türkiye’de yoksulun, işçinin, emekçinin, kadının doğa ve insan hakları savunucularını savunurken biz bir Türkiye partisiyiz zaten” yanıtını verdi.
Tüm bunların ortasında bir de şu yaşandı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’de açılışta yaptığı konuşmada öne sürdüğüne göre İsrail’in Lübnan’dan sonraki hedefi Türkiye topraklarıydı. Bu sözler de hâliyle büyük tartışma yarattı. Muhalefet TBMM’de kapalı görüşme istedi, çünkü Erdoğan’a bakılırsa tehlike büyüktü.
Kapalı oturum yapıldı ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e göre yeni hiçbir şey söylenmedi. Şunları söyledi Özel: “(Yerel seçimlerden sonra) Erdoğan bir türlü partisini toparlayamadığı için Türkiye yoksulluğu, işsizliği, enflasyonu, hayat pahalılığını konuşmasın diye ortaya ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak’ lafını attı. Ve televizyonlara bunu konuşturuyor, gazetelere bunu konuşturuyor. Türkiye’de gündem değiştiriyor ama bunu millî güvenliği ve hepimizin yüreğinin birlikte attığı konuları istismar ederek yapıyor. Milletimize şikâyet ediyorum.”
Gerçekten de nereden çıkmıştı bu “İsrail Türkiye’ye saldıracak” lafı? Kimse bilmiyor. Öyle bir ihtimal görünmediği gibi, İsrail’in böyle bir niyeti de zaten olamaz. Bu sözü acaba Bahçeli’nin DEM partiyle tokalaşması ile birlikte düşünmeli miyiz peki?
Yani şu manada: İktidar için yeni bir ‘beka kaygısı’ gerekli. Mesela “devletin birliği ve bütünlüğü” günlerine dönmek, böylece “Türkiye’yi koruyacaksak biz koruruz” havası yaratmak isteniyor olamaz mı?
Evet, iktidar, hele ki şu son 10 yılda pek çok ‘hava’ yarattı, çoğundan da faydalandı. Ancak bundan faydalanması biraz zor. Yine de bu havayı yaratmak için ‘yeni kartlar’ elde tutuluyor olabilir. Eğer öyleyse şunu söylemek icap eder: Gazze’de ölen binlerce sivilden, çocuktan böyle bir ‘iç siyaset’ malzemesi çıkaracak kadar sıkıştı mı AKP ve MHP? Mümkün. “Bunu bari yapmazlar” diyeceğimiz çok şey yaptılar bu ülkede.